ben bu yazıyı sana yazdım

entry31061 galeri293
    355.
  1. bebek sahilindeki bankların birinde yine her zamanki gibi oturmuşken, ordan geçen kumral kızlara şiirler yazıp, kendi kendime cesaretlenip ulan bu sefer veriyorum bunlardan birine dedim. akabininde yazıyı vermekten vazgeçtim kağıttan uçak yapıp, marmaya doğru uçağımı attım, ama ben bu yazıyı sana yazmıştım bebek, olmadı. zaten bu uçak daha doru dürüst uçamadı bile, sana layık olamazdı. ben bu uçağı sana yaptım bebek. anlıyorsun değil mi?
    5 ...
  2. 354.
  3. 353.
  4. can dostum, yoldaşım, sırdaşım;
    işe başladığım ilk gün bana gösterdiğin sıcakkanlılığınla seninle çok iyi dost olabileceğimizi anlamıştım. samimi ve içten tavırlarından çok etkilenmiş, senin varlığın dolayısıyla çömez olarak girdiğim iş ortamını biranda benimsemiştim. yeni olduğum için üzerime gelmeye çalışan üstlerimden beni kayırmalarını hiç unutamam. senin orada olduğunu bildiğim için her sabah zevkle geliyordum işyerime. zaman beni yanıltmadı, gerçekten de iyi dost olduk seninle..

    brother's denen mekanda az bira tokuşturmadık, az paket bitirmedik dertleşmelerimizle. hatta erkek arkadaşın benimle olduğuna inanmayıp mekanı basmıştı da az gülüşmemiştik, sonra o'na lakap takmıştık brother's diye.

    1 nisan şakası fikri benden çıkmıştı brother's için. kabul ediyorum kötü şakaydı ve o yutmamıştı, salağa yatmıştı hani, hatta bununla da kalmayıp bizi fena şekilde keklemişti. senin o anki yüz ifadeni ölsem unutamam. sonra arayıp o da şaka demişti de uzun ve rahat bir nefes almıştık. o ana kadar içim içimi yedi benim yüzümden oldu, ben bir hayvanım diye.

    o zamanki erkek arkadaşım ve şimdiki eşim olan insanla telefonda kavga edipte morelman çöktüğüm zaman, benim işleri devralıp sen yapardın ya hani, dostun hasıydın be ne diyeyim..

    karın ağrıların olurdu sık sık. her defasında doktor'a git dedim de beni dinlemedin.tutup yaka paça ben götürmeliydim seni doktora. aptalım ben, ne söylersen söyle haklısın. ve sonra birgün ağrın şiddetlendi, bayıldın. çıkan testler çok canımı sıktı. "lenf kanseri olmuşum dedin" ya, dünya başıma yıkıldı. ameliyatların, kemoterapilerin derken aylar geçti. ben evlendim ve gittim o şehirden. seni hep aradım, destek olmaya çalıştım, güçlüsün, sana bişey olmaz dedim.

    ..ve bir gün yine seni aradım. telefonu açan babandı. gönül'ü aramıştım dedim, canım arkadaşımı. gönül öldü dedi.

    -............................

    bugün sen öleli 2 yıl oldu dostum. 2 kahrolası yıl. seni unutmadığım, gözyaşlarımla andığım, ve seni çok özlediğim için..

    ben bu yazıyı sana yazdım.
    60 ...
  5. 352.
  6. sımsıkı sarılacağımız kaç kişi var hayatta? dost diyebildiğimiz, her anında yanında olduğumuz, yanımızda olan, zamanı gelince küfür bile eden ama gücenmediğiniz kaç dost? gözyaşınıza gözyaşlarını karıştırdığınız? öyleydi lucifer. kıvır saçlarıyla oyun oynadığım, vakit geçirmeyi en çok sevdiğim, dost diyebileceğim tek kişiydi. yaptığımız her işte imzamın yanında imzası bulunan, çalıştığımız yerin üst düzeylerinin bile ekürin diye ti'ye aldığı güzel, imrenilesi bir dostluğun diğer adıydı. adı demeyi çok isterdim belki şu an. evet evet çok isterdim. dostların paylaşamadığı hiçbir şey yok diye bilirdim bundan kısa bir süre önce. bencilliğine yenildi dostum(!), dostluğum. ekürisinin yüzündeki gülümsemeyi ona çok gördü, belki bunu bilinçsizce yaptı ya da aslında niyeti bu değildi. yüzümde hep kocaman bir gülümseme olan kız gözyaşı olup oluk oluk aktı. boğazımda düğüm olup beni boğdu. farkındayım luci, bende suçluyum hemde çok suçluyum. ama önceleri yaptığın gibi bana elini uzatsaydın, kızsaydın, bağırsaydın, kaş çatıp trip atsaydın ama mutluluğumu, sevincimi almasaydın. ne kadar zor seninle aynı yerde iki yabancı gibi davranmak. ara sıra bakışlarının bende gezdiğini görüyorum, ağzımdan tek kelime çıkmasını beklediğini de. çıkmayacak luci tek kelime etmiycem sana. artık ne kadar güvenebilirim sana bir düşünsene? ne kadar merhem olabiliriz yaralarımıza? en sevdiğimi kendi ellerimle gömüyorum şimdi. en derine. dostunu kaybetmenin acısı ne kadar ağır bir bilsen luci... kıvır saçlarınla, beni çok güldüren triplerinle, kahkahalarınla seni gömüyorum dostum. içimdeki nilüfer çiçeklerini soldurdun. hoşçakal...
    9 ...
  7. 351.
  8. dear sen;

    bugünde yine ofiste, domalık pozisyonda dururkene, birden sen geldin aklıma. irkildim önce, tıksırdım sonra, çişe gideceğim az sonra... biliyorum saçmaladım acık, fekat moralim çok bozuk, nevrim dönük bir de sen yoksun ya çok yazık. evet seri biçimde saçmalıyorum ve bu farkındalığa rağmen, dönmüyorum yolumdan...

    az sonra toplantı var, sen. ne verdiğim raporların doğruluğundan ne de sonuçlarından emin olabiliyorum. çok riskli bir durumdayım. eğer olumsuz bir durum olursa, zaten azalmış olan kredim iyice kayıba uğrayacak ve belki de işimden olacağım. ayın 20sinde kiram var, faturalar... ya ödemem gereken borçlar..? canım sıkkın sen ama sende yoksun yanımda. hem manen, hemde manevi olaraktan.

    yazıma son verirkene, sebep göstermeyi borç bildim kendime. "çayım soğuyo ulan, yeter sana bu kadar!"

    kendine cici davran, yaladım, arivederçi...

    bloodsucker
    8 ...
  9. 350.
  10. ben bu yazıyı kendime yazıyorum.kendim birgün öleceğiz ve bu hayat mücadelesi bitecek.sen mutlu ol kendim.
    6 ...
  11. 349.
  12. Sabahın ilk ışıklarıyla uyanan bedenim, bir kez daha ruhumun sıcaklığıyla ısındı. Korkum beni terk etmişti. Onu kaybetme korkusu, iliklerime kadar işlemişken, bu sabah onun gülümseyen suratı, bu acı veren korkuyu çaldı benden. O bu kadar umutluyken benim acıya sığınmam kendi zayıflığım. Bir de onu kendi acımla boğmaya çalışırken ne bekliyorum ki kendimden? Güçlü olmayı mı? Ben kendime değil ona haksızlık ediyorum. Şimdiye kadar ki tüm gücünün kaynağı olan ruhunu ben zedeliyorum. Ve bir anda onun çektiği acıyla çiziyorum kafamdaki resmini. Bir silüet gibi silik. Bunu hak etmeyen adama yaptığım işkence asla affedilemez. Benim ihtiyacım olduğunda o benim elimi tutarken ben akan gözyaşlarımı saklayabilmek için bir kuytuya çekiliyorum. Tüm gücünü silip zayıf bir adam yaratıyorum. Onu bu şekilde hatırlamayı kabullendirmeye çalışıyorum kendime. Niye? O gülümsüyor, umut saçıyor, sıcaklığını bizimle, benimle! paylaşıyor. Bense hala onun bütün gölgeleri aydınlatan ışığını karanlığa hapsetmeye çalışıyorum. O benim babam. Ve ben bugün onu kaybetme korkusuyla değil, onun sıcaklığıyla nefes alıyorum. Yarında o benim ışığımla, benim umudumla gülecek
    8 ...
  13. 348.
  14. kime yazdığımı neden yazdığımı bilmiyorum
    belki de amaç kendimi rahatlatmak
    bugün öğrendim ki hayatta üzüldüğüm şeylere çok anlamsız amaçsızca serseri mayın gibi dolaşıyorum bir dala tutunamadım arkama baktım bir arpa boyu yol bile gidememişim. keşke .. keşke deli olsaydım ya da mecnun ama keşke neden bütün melekler ağlar benim meleğimde ağlıyor ama annesi görmeden iyileşicek meleğim annen iyileşicek....
    10 ...
  15. 347.
  16. Bir durağın önündeydik. Ben bir şehirden gelmiştim sen bir şehire gidecektin. Uzak yollar ve uzak yıllar çocuklarıydık. Birbirimizde sınanmıştık ilk. Güzel düşler görmüştük o zamanlar. Yıllar geçmişti ve bir durağın önündeydik. Ben hiç bir şey almamıştım yanıma zaten sen giderken birşey bırakmamıştın bana. Hızla geçen arabalar bana hızla geçen günleri hatırlatmıştı.Bir durağın önündeydik işte adı neydi hatırlamıyorum. Sen sol cebine anıları sağ cebine umutlarını almıştın. Benimse ceplerim boştu bana hiçbirşey bırakmamıştın. ilk önce anıları çıkardın sol cebinden. ilk elele duruşumuzu o köşede. Sonra ilk gülünü sonra ne varsa yaşanan çıkardın hepsini. Ağladığımız güldüğümüz hayal kurduğumuz tüm günler karşımızdaydı işte. Gözlerim dolmuştu gözlerin dolmuştu. Sonra sağ cebine atmıştın elini. Umutlarını çıkarmıştın tek tek.Hiç utanmadan hepsini dökmüştün önüme. Hepsinde ben vardım hepsinde bir izim vardı. Ama Yetmemişti işte hiçbiri. Aramızdaki uzaklığı silememiştiler. Neden demiştin neden? Verebilecek bir cevabım yoktu. Giderken cevap veremediğin gibi. Sonra bir sigara yakmıştın. Parmaklarının ucunu yakmıştın. ilk gittiğin gibi her kaybettiğinde yaptığın gibi bir şey söylemeden gitmeye başlamıştın. Ve sevdiğimiz bir türkü çalıyordu uzaklardan. ''Geçti bizden sevdalık al cebimden saçları''
    Ve hala ceplerinde saçlarım vardı...
    10 ...
  17. 346.
  18. kulağına söylediklerimi yazıyorum..
    8 ...
  19. 345.
  20. 344.
  21. Oysa kafasına sıkacaktım sensizliğin...Tutukluk yapan silahımı namlusunda bir ileri,bir geri, diz çöküyor işte sevdam...Mezartaşıma adımı kanla yazacak bu sensizlik sanki...Allahın belası bir yokoluşun içerisinde herşey yitip giderken, kendinden bir gram bile fedakarlık etmeyen sen...Hep katilim mi olacaksın bilmiyorum ama seni istemiyorum...Yok ol artık...Bıktım senin yüzünden kendimi öldürmekten...Neyi bekliyorum ki kendi ölüşümün gölgesinde...Saçma sapan bir mantık hatasıyım ben...Arıza çözülmüyor...Ne zaman birisini özlesem kendimide özlüyorum...Özlemek yüzünden yitip gittim...Bir büyük şok mu getirecek beni kendime...Seni sevmek beni sevmekten daha kolaydı galiba...Ben o yüzden seni seçtim...Hem seni hemde kendimi yitirdim..Defol git her bir EVREM...Çekenlerin gece çığlıklarını duymayı sen benden daha iyi bilirsin...Bak bu kanayan bileklerde sana selam çakıyor...Gecenin gözleri yanıyor bugün...........
    6 ...
  22. 343.
  23. Dünlerde;

    bazı zamanlar, gözlerini belki bir daha görürüm umuduyla yaşadığımı düşünüyorum... ve bazı geceler sarhoşken sızmama birkaç saniye kala sabahın nasıl olacağını ve seni düşünüyorum, senin hayalini kuruyorum... sabah olmadan ölürsem eğer son hatırladığım sen olasın diye...

    Bugün ve yarınlarda;

    artık canımı acıtmıyor sensizlik... artık yenebiliyorum sensiz zamanları bedenimde... avucuma aldım artık yokluğunu, sensizliği... bir avuç sensizim sadece... bir avuç yokluğun ellerimde... engelleyebiliyorum artık sana olan özlemlerimi, hasretlerimi... bir avuç özledim seni sadece... bir avuçluk hasretim sana... ellerimin arasında artık zamanında tüm bedenimi kaplayan sensizlik, gidişinin hatırası, son sözün, gözlerin, ellerin, gülüşün hepsi bir avuç artık... ve öldürmek hepsini ellerimde sıkarak, bir anlık sadece...

    bir ömür vadedilmiş tüm hatıraların bir avuçta artık... bir avuçta yoketmek hepsini bir saniye artık...
    güçlü olmayı seçmek yaptığım sadece, ölümü avucumla itmek...

    sana söylenmiş tüm sevda sözleri, sevgi yeminleri, hayaller ve yıkımlar bir avuç artık... bir hayat verilmiş tüm senler bir avuç artık ellerim de...

    ellerim hiç bu kadar üşümemişti, hiç böyle ağrımamıştı parmaklarım, hiç kanamamıştı böyle parmak uçlarım, hiç beyaza çalmamıştı üstü ellerimin, hiçbir sevdayı böyle kavramamışlardı... ve hiçbir zaman bu kadar acımasız olmamışlardı yok ederken seni avuçlarımda... artık yoksun, belki de hiç olmadın kim bilir?...

    ölümü isteme sebebim olan sensizliği öldürdüm avuçlarımda ve bunun tek suçlusu yine sensizliğe dayanacak gücüm olmaması... ya da güçlü olmak için artık tüm güçsüzlük sebeblerimi öldürmem gerekliliği...
    10 ...
  24. 342.
  25. önce göz görür, sonra gönül. seni ilk anda hem gözüm hem de gönlümle görmüştüm biliyor musun. sana seni seviyorum demek kadar sevmedim hiçbirşeyi. gözlerini izlemek, sesini duymak bu dünyadaki cennetimdi benim. bir gün cehennemim olacağını biliyordum ama..
    yazık..

    o gün erken geldi. bir şeyler bitti iki gün önce, yani sen öyle dedin bense bir şey diyemedim, sadece dinleyebildim. o an kalbimdeki sızıyı anlatamam ki sana. ilk kez kalbimde böyle bir acı hissettim.

    şimdi yazıyorum bir şeyler, sen bunu asla okumayacaksın bunu da gayet iyi biliyorum ama ben yine de yazıyorum içimi dökmeye ihtiyacım var çünkü..

    özledim, çok özledim..
    sesini, gülüşünü çok özledim..
    8 ...
  26. 341.
  27. iyi ki gordün, iyi ki sevdin
    oldu bi kere, iyi ki geldin
    şimdi pişmanlıkların boşuna
    yakınma ne kendine ne bana
    bak ben de bir yazı yazdım sana
    11 ...
  28. 340.
  29. sen birilerine bir şeyler yazıyorsun. ama korkarım yanlış yere yazıyorsun, zira hep ben okuyorum yazdıklarını. acaba bana mı yazdın diye düşünüyorum. dikkatlice bir daha okuyorum. ama heyhat! bana yazılmamış yazdıklarının hiçbiri.

    akıl vermek gibi olmasın ama; her kime yazıyorsan, bence artık başka kanallardan ulaşmayı dene ona. buradan olmuyor, hep ben okuyorum.

    ben bu yazıyı sana yazdım. evet evet, sana!
    10 ...
  30. 339.
  31. söylediklerinde çok haklısın. sen, beni hiç kırmadın ama ben seni parça parça ettim. işte bu yüzden, ben de parça parça oldum. çok üzgünüm.
    10 ...
  32. 338.
  33. seni merak eden bir ben olmayacağım artık. düşünen eğlendiren güldüren.

    'farklı olduğunu düşünmemdi belkide tek farkın'.

    yazık.
    5 ...
  34. 337.
  35. nasılsa okumayacaksın çünkü sen salaksın
    boşver yavrum içimde kalsın.. *
    5 ...
  36. 336.
  37. geceler sifa veriyor bedenime hemde recetesiz basladim kullanmaya, farkettimki yalniz geceleri cikiyorsun ortaya su en parlak yildizin yaninda bir anda. gidicegini soylediginde umursamamistim, eger o kadar uzaga gitmeye karar verdigini bilsem hayatta izin vermezdim, yildizlara.
    6 ...
  38. 335.
  39. hayat bana fazla gerçek, fazla soğuk bitanem. hayatın bana bakan yüzünde koca bir yalnızlık, benim yüzüme çarpıp sana geliyor gençlik heveslerinle. karşımda on altı küçük prens ve prenses sevgi akıtıyorlar yüreğime. yetsin diyorum allah'ım, yetsin bana şu çocuk bakışlaar.

    olmuyor...

    çok değil 3-4 saat sonra yine aynı duvarların içine hapsolacağım. bir duvardan, bir duvara... heyhat reva mı bu duvarların yüreğime açtıkları büyük yara.

    yine gireceğim pis kokulu apartmanıma, anahtarı çevirdiğimde açılan kapıyla yüzüme çarpan sigara kokusuna karışmış yalnızlığım. can sıkan bir soğuk; ancak çok dondurucu soğukta dışarıda fazla kaldığımda içeri girdiğim zaman ısıtabilen bir ev. bulaşıkların iç bunaltan görüntüsüyle karşılaşmamak için girişteki mutfak kapısını kapatacağım.

    tabak, bardak diplerindeki kalıntıların, çaresizliğimle doğru orantılı artışı bana yalnızlığımın elle tutulur oluşunu gösterdikçe daha çok kalıntı, daha yoğun bezginlik saracak hayatımı. hepsini alıp camdan fırlatmakla geçeceğini bilsem tüm bunların, "deli işte" demelerine aldırmadan yapacağım bunu. ama hayatın daha zor olacağını kabullenerek çıktığım bu yolda, her şey gibi bunun da imkansız bir hayal oluşu çakılı beynime.

    bir kere oturunca, kalkmaya gücüm kalmadığını bildiğim için, en temel ihtiyaçlarımı zor gelse de karşılayıp geçeceğim artık gözümü ağrıtan monitörümün karşısına...

    al işte sigaram, küllüğüm, bir de onlara kardeş bir demlik çayım. işte sosyal arkadaşlarım da yanımda. eksik bir şey aramama gerek yok, tümüyle eksiltilmiş hayatımda... 17 ince sığdırdım koca bir hayatı, sen de uğradın ara sıra yalnızlığıma. gel desem gelemezsin biliyorum, bu yüzden vazgeçtim tüm hasret kokan sözlerden.

    kabullendim artık, yaşıyorum...

    ben seni imkansızlığınla seviyorum.
    11 ...
  40. 334.
  41. ben bu yazıyı sana yazdım, okumayacağını bile bile, okusanda sana yazıldığını anlamayacağını bile bile sana yazdım. hani her sabah seni görünce yüzümde bir gülümseme beliriyor ya, hani seni görmek için türlü saçma bahaneler uyduruyorum ya, hani sana biraz daha yakın olabilmek adına çırpınıyorum ya, işte bunları sana söylemediğim ve asla söyleyemeyeceğim için yazıyı sana yazıyorum. hayatımda keşkelerden bıktığım halde, film şeridine bir kare daha keşke eklediğim için sana yazıyorum. eğer bir gün tüm cesaretimi toplarsam, kendimde o gücü bulursam sana tek bir soru soracağım...benimle bu saçma hayatı yaşamaya var mısın? hayır dersen bir daha seni göremeyeceğim, yıllar sonra seni tekrar bulmaya belki facebook sebep olacak...dünyanın en güzel gözlü kızı işte bütün bunları sana söyleyemediğim, söyleyemeyeceğim için yazıyorum ve son olarak diyorumki daha önce nerdeydin? neden karşıma bu kadar geç çıktın...
    7 ...
  42. 333.
  43. " ağaçlar sevinçten başımıza konfeti gibi yaprak dökecekler, yaprak dökecekler... "

    kaybolan umudumun son müjdecisi;
    beceremem seni anlatmayı, sadece denemeye var gücüm. biliyorsun ancak ayakta kalabiliyorum, ancak nefes alabiliyorum. küllerimi yere atıyorum, çöplerim dağ oldu, bulaşıklarım göz korkutucu, tüm eşyalar isyanda, yemek yedim mi bilemiyorum inan balam. ve şu halde yaşamaya çalışırken gelmeni bekliyorum. dileklerim çaresizliğinden öyle emin ki bunu bile içten isteyemiyorum, yoruyor beni. neyse anlatamam dedim işte. bu kadar sadece, bunun tanımı yok. Yaşamış olsan zaten bilirsin bu duyguyu, hatta duygusuzluğu. sevgiden, aşktan değil be monpti. Hayat ağır geliyor işte, hepsi bu...
    10 ...
  44. 332.
  45. ben bu yazıyı bir zamanlar kara tahtaya yazmıştım. bir de buraya yazayım dedim; ali topu tut.
    8 ...
  46. 331.
  47. ben bu yazıyı sana yazdım. 1 yıldır beni nasıl tükettiğine, benimle oynadığına tanık oldum. beni benden aldın, bambaşka hale soktun. düzenim vardı sana karışmadan önce. şimdi düzen kelimesinin anlamını unuttum. belki emeklerimin karşılığını maddi olarak ödediğini düşündüğünden olsa gerek beni hiç ciddiye almadın. sen büyük bir kuruluştun, biz senin amelen. belki bizi insan olarak bile görmedin. çalışıyorduk senin için, sen bütün bunları para vererek ödediğini sanıyordun, yanılıyordun. verdiğin ödüllerle gözümü doyurmaya çalıştın farkındayım. herkesten farklısın mesajı vermeye çalıştın. aslında çok yanıldın. gitmekle kalmak arasında gidip geliyorum çoğu zaman. seni yüz üstü bırakmayı öylesine çok istiyorum ki. emeklerime kıyamıyorum, kendime kıyamıyorum. biraz daha sabır belki düzelir diyerek avunuyorum. ben aslında artık seni sevemiyorum. nasıl bir mekanizmaya sahip olduğumu düşünüyorsun ki her istediğini bana yaptırabileceğini iddia ediyorsun? diğerlerinden farklı değilim, bunu hep görmezden geliyorsun. vereceğin ve verdiğin ödüllerle, sahte, yarım yamalak övgülerle tatmin olacağımı sanıyorsan yanılıyorsun. ama ben artık bittim haberin olsun. bu özel sektörün, kapitalizmin çarkında dönerken dişlileri beni ezdi geçti, tüketti sen hala görmezden geliyorsun.

    **
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük