Yaptığınız ayrımcılık ve attığınız dayaklar için Allah sizi bildiği gibi yapsın. Ufacık çocuğun kulağından tutup kafasını tahtaya defalarca vurmak insanlığa sığar mı? Bu durumdan aile tarafının haberdar olması sonucunda ise özür dilemeler, sarılmalar bir dünya kepazelik yaşandı. Şimdi senin yaptığın eğitim mi? Nasıl bir kadınsın sen? Arada görüyorum yaşlanmış, çökmüş. ancak içimde minicik bir çocuğun yaşadığı utanç var. Keşke yapmasaydın öğretmenim dövmeseydin bizi...
öğretmenim öncelikle saygı ve hürmetle ellerinden öperim.
Sen beni pek sevmezdin bunuda çok hissettirirdin bana , sevmek zorunda değilsin biliyorum en azından bir çocuğa bunu hissettirmemeliydin. Doğudan yeni gelmiştik belki büyük bir şehire, orada çok afacan olan ben sessiz ve sakin bir morona dönmüştüm. Belki biraz ilgi göstersen daha çabuk adapte olurdum o zaman ki hızlı hayata. Derslerde de çok başarılı değildim, çünkü çok farklı geliyordu değişen hayat bana. Arkadaşlarım çok farklıydı benim küçük dünyama göre, onları severdin hep ben onların arasında paçavra gibi mi duruyordum acaba. 5. Sınıftan mezun olmadan önce yıl sonu etkinliği yapmıştık , herkese çok güzel görevler vermiştin ama bana sadece bir fıkra vermiştin arada çıkıp okuyayım diye çok koymuştu be öğretmenim küçük yüreğimde büyük fırtınalar kopmuştu ama yinede canım sağolsun öğretmenim. O yıl sonu etkinliğinden sonra sen emekli oldun biz ortaokula başladık. Ondan sonra çok değiştim hocam ben senin tahmin edemeyeceğin kadar. Derslerimde olsun, sosyal hayatımda olsun çok mesafe katettim ve şimdi senin gibi bir öğretmenim bende. Ama senin gibi yapmayacağım ben öğretmenim tüm çocuklarımı seveceğim tembelde olsalar, çok yaramazda olsalar seveceğim. Sana sitem etmiyorum, kızmıyorumda sen öyle yapmasaydın belki de bu durumda olmazdım. En son aldığım habere göre kanser olmuşsun öğretmenim , ziyaretine gelemedim çok uzaklarda olduğum için. Allahtan acil sifalar diliyorum, umarım en kısa zamanda sağlığına kavuşursun öğretmenim...
merhaba sevgili ilkokul öğretmenlerim,
hangi birinize yazacağıma henüz karar vermedim.
5 yıllık ilkokul hayatımda (o zamanlar ilkokul 5 yıldı, dostlar) 4 ayrı okul ve tayini çıkanlarla da beraber 11 öğretmen değiştirdim.
çok sevdiğim ve hep nefret ettiklerim oldu aranızda.
hiçbir şey hissettirmeyen aşırı saydam renklileriniz, sarı sıcak olanlarınız, iç karartanlarınız vs... fakat hepinizin ortak bir yanı vardı: hiçbiriniz sevmiyordunuz mesleğinizi...
lakin sevgili öğretmenlerim,
hiçbirinizi derin bir saygıyla anamıyorum şimdi.
ben mi? iyiyim ben. gayet iyi. efet.
hergün cetvelle ilkokul 3. sınıf ve 5. sınıf arasında sınıfta masanın hemen yanında dövmen şart mıydı ? senin vicdanın var mıydı ? varsa 10 yaşındaki çocuğu dövmek nedir ? o cetvelle dik vurduğun zamanlar kazağımın uçlarını elime çekiyordum acımasın diye. yaptığın insanlık mıydı. neden bana sevdirmedin dersleri. neden hergün dövdün ?
yıkıcı yerine yapıcı neden olmadın ?
feriha hocam ellerinizden öpüyorum ama esra erol'a çıkıp da koca aramak nedir yahu? hiç yakıştıramadım gerçekten. siz ki müzik ve din derslerinde bile bize matematik işleten, tudem türkçe sorularıyla yazılı yapan, öğrencilerinin bir çoğu çok iyi üniversitelerde olan efsanesiniz. olmadı.
birinci sınıfın başlarında 'kapı' yazarken k'lerin sapı eğri olduğu için 'bunlar neden eğri lan!' diyerek hayatımda yediğim o en sert tokadını unutmadım. unutacak gibi de değilim.
ne büyük tesadüftür (!) ki soyadlarımız bile aynıydı öğretmenim *
5 yıldızlı özel matematik sorularında ilk yapan 3 kişiden biri olamayıp, 4. Falan olduğumda siz yıldız vermediğinizde tüm gün küsüp yaptığınız yemekleri bile yemiyordum evet hep tripti onlar.
Aslında o kadar yaramaz da değildim alt tarafı okulun basket potasına tırmanıp tepesine otururdum, çelme takardım, yüksek bir yere çıkıp geçen insanların kafasına tükürürdüm, bir kaç kere de taşla etraftaki evlerin camını kırdım ama hep tatlı yaramazlıklardı bunlar. Sıra dayağında sınıfta dayak yiyen tek kız bendim, bu yaramazlıklarımdan dolayı mı yoksa diğer çocuklar haksızlık oldu derler diye mi hep ben dayak yerdim?
Her teneffüs elinizde poğaça ile "hadi kızım" diye ardımda dolanırdınız, hatta birinde bu şekilde merdivenlerden düşüp liflerinizi kopardınız 1 ay alçı ile okula gelmiştiniz. O gün bugundür hala pişmanım o poğaçayı yemediğime.
Taso manyağıydık öğretmenim napalım, ben de elimdeki fazla tasoları sırf eğlencesine sınıfın yakısıklısı murat, volkan, çağrı, selahattin, armağan ve aykuta yağmalamıştım. Salaklar 5 taso için birbirlerine girdiler, en son yine dayak yiyen ben oldum valla suçum yoktu örttmenim.
Bir de bitirmezseniz karne yok dediğiniz ahmet buhan ve adım adım kitaplarını arkadan geçirdim ben. Farkedip kitabı bir yedirmediğiniz kalsa da inatla çözmedim, banane ki ya.
Nursele gıcık oluyordum ve matematik sınav kağıtlarını siz uyuduğunuzda yataktan kalkıp, değiştirdim. Aptal 80 alıp ağlamıştı.
Hıı en çok hoşuma giden de diğer çocuklar tahtayı geçirirken kaçamakca bana attığınız öpücüklerdi öğretmenim.
Sınıfta karıştırıp arada "anneeeaa ben çözdüm, bakar mısınız" desem de artık karıştırmıyorum annecim iyiki 5 sene ben senin öğrencin olmuşum. Senin sayende şuan tıp okuyoruz ve inan ki çocuklarını kolejlerden alıp sana veren veliler çok haklı. Keşke benim çocuğumu okutana kadar emekli olmasan...
bir bölme işlemini yapamadığımız için nasıl çektin kulaklarımızdan koparırcasına, çarpım tablosunu yarım yamalak ezberlediğimiz için nasıl attın o tokatı suratımıza, tenefüslerde sınıfta koştuğumuz için nasıl attın o tekmeleri, en ufak bir itira... nasıl da korkuttun bizi notla... şiddetin dozunu sende öğrendik hocam... kulağın kopmaktan, bacağın kırılmaktan kıl payı kurtulmasını senden öğrendik. o ufak bedenlere uyguladığın ağır şiddetin hasarını senden öğrendik.
Sevgili ramazan dÜndar ve sami koyuncu hocam;
Sizler bana bir ÖĞretmenden daha yakın, bir babadan farksızdınız. Sizleri hiÇ unutamadım. Hala okulun ÖnÜnden geçtikce içim bir cız eder, gÖzlerim dolar. Şimdi nerelerdesiniz, napıyorsunuz acaba. Tekrardan sesinizi duymak ve o huzur veren cemalinizi gÖrmek Çok isterdim. Sizleri Çok seven ÖĞrenciniz b...
Ulan insan müsveddesi! ulan az dayağını yemediler senin. çocukları tekme tokat yerlerde döverdin. beni de bi' hırpaladığın oldu tabii, ama bazılarımıza abandıkça abandın. sonra bir kere şikayet geldi de, hepimiz korkudan inkâr ettik. o zaman inkâr eden aklıma çakayım. ama işte çok küçüktük, birinci sınıf. zaten hayat ağzıma sıçmış, bir de seninle mi uğraşacaktım?
ulan o bi' tane çocuk vardı, kafadan biraz rahatsızdı galiba. o'ndan ne istedin lan şerefsiz? kendi çocukların gibi zengin veledi mi sandın bizi a kahpe! ulan sen kimsin bize el kaldıracak? çok sinirliyim sana karşı. bir de öğretmen olacaksın! gece gece ağzımı da bozdurdun. olmayan vicdanına bilmem ne yapsınlar senin. şeref yoksunu adi karı!
Hey gidi hey güzin öğretmenim. Sizi be kadar aradım bir bilseniz. Hiçbir yerde bulamadım. Bir görüp o güzel ellerinizden öpmeyi o kadar çok isterdim ki.