şu gün devlet için değil "vatan için" savaşma günüdür.. öünüyorsa devle uğruna değil , vatanını savunmak uğruna ölünüyordur.
kişi hala aynı fikirde ise zaten ondan bi cacık olmaz , bırakınız eceliyle ölsün , dedirten başlıktır bu...
En son enver aydemir böyle bir şey söylemişti. ama gerekçeleri hakikaten dikkate değerdi. yazıyı buraya asıyorum isteyenler orjinalini http://www.cemaat.com dan veya http://www.savaskarsitlari.org dan okuyabilir.
Ben Enver Aydemir, 24.07.2007 tarihinde zorla askerlik yaptırılmak üzere evimden alınarak Bilecik Jandarma Er Eğitim Tugayına getirildim. Burada, beni oraya getiren yetkililere TSK Seçkinlerinin laik değerlere dayanarak dini inançlarıma karşı hasmane duygular beslediğini bu yüzden laik bir ülkede askerlik yapmayacağımı ve böyle bir düzenin asla ve asla bir neferi olmayacağımı beyan ettim.
Bilecik te kaldığım süre içerisinde bu yaklaşımımın ne kadar doğru bir yaklaşım olduğunu, 2 gün sonra beni görmeye gelen annemin ve eşimin başörtülü olması gerekçe gösterilerek nizamiye kapısından geri döndürüldüğünde daha iyi anladım. Hayattaki en önemli değeri inançları olan birisi olarak, özellikle T.S.K Seçkinlerinin islami değerlere karşı gösterdiği bu tutumu kabul etmem mümkün değildir. Tüm bu sebeplerden dolayı vicdani reddimi açıkladım. Müslümanların en temel inançlarını bile bu kadar açık bir şekilde tahkir eden bir kurumda benim yer almam söz konusu olamaz.
Bununla birlikte kamuoyuna duyurmam gereken asıl meselem, T.C. Devletinin üzerine kurulmuş olduğu temel değerlerin hiç birine sempati beslemiyor olmamdır. Benim de inanç değerlerime kimsenin zorla sempati beslemesini beklemiyorum. Bununla beraber yaşadığım coğrafyanın gerçeklerini de göz önüne alarak, ortak yaşamın getirdiği sorumluluklar çerçevesinde inançlarıma uygun ve bireysel haklarımın tanındığı (eğitim özgürlüğü, kılık-kıyafet özgürlüğü, düşünce özgürlüğü vb.) bir ortamda kamu hizmeti yapabileceğimi beyan ediyorum. Tüm kamuoyuna duyurulur.
Enver Aydemir
mevzu bahis olması gereken devlet değil, vatandır. bu devlet için ölmek, devleti yönetenler uğruna ölme anlamı taşımaya başladığı andan itibaren yalan mixerinde boşuna debelenme anlamı taşır. "kutsal olan" vatandır kavramı değil bahsettiğim, çünkü kutsallık, bir olguya kutsal yaftası yapıştırarak, onu her ne olursa olsun koruma ve kollama dürtüsü; yeri geldiğinde mantıklı düşünce sisteminin sınırlarından bizleri atmakta hiç zorluk çekmez. kutsallıktan ziyade bir değerler dünyasından bahsetmekteyim, ve sen bu dünyada yaşadığın topraklara verdiğin değeri nasıl göstermek istiyorsan öyle gösterebilme hakkına sahip olmalısındır, kimi gider orduya katılır ve şehit olur ki bunun artık sadece sayı azaltmaktan ve ülkemin gelir düzeyi düşük kesiminin evlatlarını o çok övünülen "şehit olma" mertebesine yolcu etmekten ve geriye onlardan sadece "vatan sağolsun" serzenişleri yapmaları gerektiği gerçeğinden başka bir işe yaramadığı aşikardır; kimi gider değer verdiği topraklar için projelere imza atar.. tabi sahip olduğumuz devlet yönetim sistemi şekil itibariyle insanlarımıza bu değeri orduya katılarak göstermeleri gerektiği gerçeğini empoze etmektedir, hayır! yanlış! fiziksel gücün sadece ve sadece ölmeye yaradığı bu coğrafi koşullar ve bu teknolojik ilerleyişte, devletin geri kalmışlığının verdiği acziyeti, gelir düzeyi düşük evlatlarımızın "şehit" mertebesine gözyaşlarıyla ulaşmasıyla kamufle etmesine izin verilmemelidir.bu ayıp; bu topraklarda yaşayan ve evlatlarını 30 senedir kör döğüşü misali sert coğrafi koşullarda şehit veren halkın değil, devletin, evet bu yüce devletimizin ayıbıdır. türkiyenin son otuz yıllık tarihi, önümüzdeki 50-60 yıl içinde kendisine bumerang misali geri dönecektir. bu insanlar; evlatlarının ne uğrunda şehit olduklarını, hangi kurumun hazineden daha fazla pay alma uğruna atması gereken adımları atmadığını, dünya devletleri üzerinde yapılan karşılaştırmada eğtime ayrılan pay ile güvenliğe ayrılan pay arasındaki devasa farkın en fazla ait olduğu ülkelerden birinin türkiye olduğunu ve neden ama neden hep bu konuda zirvede olduğunu, örgüt liderini üniversite yıllarında kullanıp, onu yetiştirip neden kontrol altında tutamadığını öğrendiklerinde, bunca yıl "vatan millet sakarya""aman devletimize zeval gelmesin""devleti yıpratıyorlar""kurumlarımıza saldırıyorlar" gibi hamaset edebiyatlarıyla kandırılmanın da hesabını elbet soracaktır.
bir üstsubayın* askerliğim süresince yaptığımız tartışmalarda bana söylediği şu cümleyle bitiriyorum :
"biz türkleri ele alırsak; söz konusu savaş olunca en başarılı olduğumuz alan ölmektir. evet nny*, bizlerin en iyi yaptığı şey ölmektir, ve çok ama çok kolay ölürüz."
istiklal madalyalarının madeni para işportacılarında satıldığı olayının, şehit ailelerinin süründüğünün, baştakilerin gizli yada açıktan herşeyi amerika'nın izniyle yapmalarının, bu ülke için çalışanların bizzat devletin kurumları tarafından önlerinin kapatıldığının, bir milletin yaşayabilmesinin garantisi olan ordusu ve savunması için çalışanların(özellikle de ar-ge bölümlerindeki mühendislerin) ortalardan kaybolmalarının doğruluğuyla hak verilebilirliği doğru orantılı olan söz.
edit: devlet ve vatan kavramını ayıramayanlar harbici toptur. hıncaldır, uluçtur. çanakkale'de ölenler sultan için, halife için ölmedi. aristokratların çıkarları için ölmeyi doğru bulmak nedir, siz düşünün...
büdüt: evet arkadaşım, ülke ve ülkenin insanları için ölünür. devlet için ölmeyi kabullenmemek yöneten kadrosunun çıkarları için ölmeyi kabullenmemektir. ülkeyi satıp kaçmak, savaş çıktığında ülkeyi savunmamak değil. yani devlet zaten bu vatanın bir parçası olduğunda ortada sorun yoktur.
pkk'yla mücadelesinde bu ülke için ölmemeyi seçmek, amerika'nın, uluslararası siyasetin oyuncağı olarak, uluslarası politikaların ve silah endüstrisinin devamı ve gelişmesi için bir piyon olarak ölmekten daha şereflidir.
eşcinsellikle hatta şerefsizlikle itham ettiğiniz ilk entrynin sahibi kişi, bu toprak için ölürüm demiştir.
ama türkiye şu anda toprakları için bir savaş vermemektedir. Türkiye'nin mevcut ordusu bu pkk terörünü anında bitirebilecek güce sahipken çeşitli ve mide bulandırıcı sebepler nedeniyle 30 yıldır bitirilemiyorsa bu terör, bir kurtuluş savaşı, bir toprak savaşı değildir. ve mevzubahis vatan değilse, toprak değilse; mevzubahis siyasetse, çıkarlarsa, silah endüstrisiyse ben de ölmem bu devlet için.
ve siz ölecek olanlara Allah'tan rahmet, geride kalan genç nesillere de bu gerçekleri anlayabilecek akıl-fikir dilerim sadece.
belki de masumane düşünülüp, "bu ülkenin, kendisi için ölecek adama değil, kendisiyle yaşayacak adama ihtiyacı vardır." düşüncesi kastedilerek sarfedilmiştir.
anarşist kişi söylemi.ölünce ne geçecek arkadaşım eline?gittin öldün hola şehit diye arkandan 2 kurşun sıkıcaklar havaya.arkandan ailen yanacak sadece.ateş düştüğü yeri yakar kardeşim.sadece türkiye için konuşmuyorum bütün dünya devletleri için.bunu söyleyen adam bu devlet için ölmem ama gidip amerika için ölürüm demiyor heralde.neden ölesin yahu?neden yani?huriler için mi şeker oğlan?cennet için mi ya da?kim gitmiş görmüş de gelmiş ki ordan liselim?hadi gittin savaştın birini öldürdün sonra öldün diyelim..hanginiz şehit?hanginiz daha şehit,hanginiz daha cennetlik?hanginiz daha doğru?onun anası ana değil mi,canı can değil mi?hiç tanımadığın birini neden vurursun ki kuzum neden savaşırsın?savaşmak çok mu güzel bişeydir ki?televizyonda izlediğin gibi ramboluk yaptırmıyorlar adama..kurşun yedin mi hiç hayatında?ben de yemedim,yemek de istemem,kimse de yesin istemem zaten.ama anlaşılmaz insanlardaki bu ölme isteği bişeyler için.çok ölmek istiyorsan siyanürle hallet işini neden illa senle farklı şeyler düşünüyor diye birini öldürüp öleceksin ki?ha biri çıkar "ulan ver topraklarını" der işgal eder senin insanlarını öldürür müdahale edersin.ama sen zaten barış içinde yaşayan bi topluluksan,afedersin kimsenin büzük yemez çıkıp da sana kafa tutmaya.ama zaten savaşı başlatan senin bu ırkçı düşüncelerin.ha yok arkadaş ben anasının gözüne kadar gerileyecem,irtica istiyorum kan istiyorum diyosan afedersin ama zktir git öl.arkasından şehit diye ağladıklarımız kimlerin çıkarları için öldüklerini bilseler dünya daha farklı bir yer olurdu.oturup konuş çöz kardeşim sorununu..
su an bastaki hukumetin yaptiklari, hatta gecmisteki yaptiklari da ortadadir.
tabii ki ben de bu devlet icin olmeyi istemem. ama unutulmamalidir ki; ugruna olunecek devlet degildir. cunku devletin basindakiler kalici degildir ama vatan, uzerinde yasanilan toprak kalicidir. yani devlet ugruna degil, vatan ugruna sehit olunur.
duyulduğunda tüyleri diken diken bu söylem ele alınamdan önce "ortada uğrunda ölebilecek bir devlet kalmış mıdır ?" sorusuna cevap verilmelidir.
bir ülke düşünün ki ekonomisi neredeyse çökmüş. gençleri işsiz, ümitsiz. yönetenleri ülkeyi değil üzerinde oturdukları koltukları düşünür olmuşlar sadece; yönetilenler ise daha fena... onlar hiç bir şey düşünmez olmuşlar. en fazla akşam izledikleri dizinin bir sonraki bölümünde ne olacağını merak ederek yatağa girecek kadar boşalmış beyinlerinin içi... ayrıca bu ülke kendini finanse edebilmek için neyi var neyi yoksa da satmış. yada satılmış birileri tarafından. neyse ne... sonuç olarak dış güçlerden izin almadan kılını bile kıpırdatamaz olmuş. ha bir de terör illeti yapışmış yıllardır yakasına ama hep görmezden gelinilmiş bu sorun da. birilerinin hesapları bozulmasın diye gencecik yaşlarında bayraklara sarılıp toprağa verilen yiğitlerin arkasından dökülen göz yaşlarının hesabı sorulmamış.
peki hep böyle miydi bu ülke ? dedelerimizin dedelerinin kanlarıyla inşa ettikleri ülke bu muydu ? tabi ki hayır... ama biz bu hale getirdik bu ülkeyi. oturup ahkam kesmek, suçu başkalarına atmak kolay ama bu ülkeyi bu hale getirenleri başa getirenler de biz değil miyiz ? yada yıllar önce uğruna canlar verilerek alınan bağımsızlığımızı sessizce kollarımızın arasından çekerlerken uyuyanlar veya daha da kötüsü kendi cepleri dolsun diye göz yumanlar ? hepsi bizim suçumuz... eee peki sen bu vatana bu hale getirdikten sonra uğruna ölmüşsün ne yazar ? bu ülke için canını feda edenler haklarını helal edecekler mi sanıyorsun o zaman ? yada bir şey değişicek mi ? uyuyanlar uyanacak, sahtekarlar durdurulacak mı o zaman ? benim umudum yok pek...
uzun lafın kısası ben bu devlet icin ölmem arkadaş söylemi insanın içini acıtsa da söylene de kızamıyor insan şu duruma bir bakınca...
ben seçmedim türk,kürt,laz,çerkez olmayı. ve ben seçmedim tc vatandaşı olmayı. zorunlu olan askerliğide yapmam ve öldürmemde kimseyi.kimi ne için neden öldürücem oda savaşacak bende hangimiz şehidiz? hadi diyelim öldümde şehit oldum, ee sonra ne olacak. geride kalan yaşanmamış hayatıma ne olacak,üzülecek anne babam, sevgilim.
bknz: (bkz: korkuyorum anne)
korkuyorum anne, al beni içine...
aliþamadim anne, al beni yine...
büyüdüm anne, evler büyüdü...
büyüdü pabuçlar, yollar büyüdü
orduya istiyorlar, savas çikar diyorlar
silah veriyorlar anne, bana öldür diyorlar
yat diyorlar anne, kalk diyorlar!
beynimi yiyorlar anne... beynimi yiyorlar
korkuyorum anne, al beni içine...
alisamadim anne, al beni yine...
büyüdüm anne, evler büyüdü...
büyüdü pabuçlar, yollar büyüdü
orduya istiyorlar, savas çikar diyorlar
silah veriyorlar anne, bana öldür diyorlar
yat diyorlar anne, kalk diyorlar!
beynimi yiyorlar anne... beynimi yiyorlar
politikbilim açısından bakıldığında, istisnasız tüm devletlerin en büyük terör örgütleri olduğu kabul edilir. insanın doğasında özgürlük ve tabilik biraradadır, devletler ise tabilik ihtiyacı temeline kuruludur. tebaa, bu sayede kendini güvende hissedecektir. ancak özgürlük için tutuşanlar da sonunda tekbaşlarına yaşayamayacak, başka bir "kısıtlayıcı"nın egemenliği altına girip memur olacaklardır. denge kurulmuştur, değiştirilemez.
ayrıca zaten devlet için ölünmez, o antik çağlar ve büyük krallıklar zamanında kalma bir olgudur.
vatan için ölünür. buna kendini feda edemeyecek kişinin de neden yaşadığı sorgulanmalıdır. en yüce varlık için de canını veremiyorsan, ne için yaşıyorsun? cevap, o kişinin benmerkezlilik katsayısını gösterir.
dünyanın her yerinde askerlik bir gönül işi iken, ülken seni seçme hakkın olmadan, tam bir güvence vermeden, en kritik böllgelerde, zor şartlar altında göreve çağırıyorsa ve en acısı bürokrat çocukları bu işe hiç soyunmazken, eşek yerine konduğun andır.