Başka tanımlara sığmaz benim serseriliğim.
Çocukken patlatması zevk veren bir torpilin ucundaki fitil gibi kısadır benim öykülerim.
Kahramanları hep sıradan, senin benim gibidir. Hep hüsranla biter, mutlu sonu azdır oynadığım filmlerin.
Sırtında bir çuval çimentoyu sekizinci kata çıkaran bir işçinin yükü gibi ağır, aksiyonu az dibi görünmeyen bir göl misali tüy ürpertici düşüncelerim.
Koşarken, yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyorken...
köşeyi döner dönmez çıkmaz sokağa girdiğini farkedercesine çaresiz bakar gözüm,
başımı dik tutacak kadar özgüven sahibi değilken.
ben bir serseriyim dostlarım için.
kendi içimde kendimle savaş verirken, ben bir dert küpüyüm.
gırtlağına kadar bataklığa batmışken.
omuzlarımdaki ayakları hissediyorum ama ne çare ellerim çamura gömülü,
bir telaşla son nefesimi alıp ölümle yüzleşmeye bu kadar yaklaşmışken.
evet ben bir serseriyim. ve şimdi yazıyorum sadece dünya hala aynı yörünge üzerinde devrine devam ederken,
bir dipnot olarak yaşıyorum artık kendi içinde kendine kızan bir serseriyim ben.