ben bir güvercinim

    .
  1. penceresinin önüne konmuştum.

    biliyordum sabah erkenden ekmek kırıntılarını, akşamdan kalmış bulgur pilavını, yanına da suyu koyardı. ürkmememiz için camın önüne belli bir mesafede oturur, sessizce yememizi seyrederdi.

    soğuktu. çok soğuk.

    ne aralanmış tül, ne o aralıktan görünen silueti vardı. perdeler sıkı sıkıya çekilmişti.

    uçtum...

    iki gün boyunca camii önlerine, apartman boşluklarına, parklara baktım bir lokma ekmek, bir simit kırıntısı yoktu. eskiden böyle değildi.

    ertesi gün yine aynı pencerenin önüne kanat çırptım. açlıktan zor uçuyordum. öyle soğuktu ki kanatlarım donacak, yere çakılıcam sanıyordum.

    ve işte ekmek kırıntılarım ordaydı.'' o'' pencereye yine aynı mesafede bizi bekliyordu. diğer güvercin arkadaşlarım da beni görünce pencere pervazına üşüştüler. birbirimizi ite kaka bayat ekmeklere doyduk. doymak ne güzeldi.

    biz uçup gittikten sonra yüzünde tatlı bir gülümsemeyle ardımızdan bakıp perdesini çekti.

    bir kaç gün sonra yine uğradım. renkli ışıklar vardı pencerede. başka evlerde de görmüştüm aynı ışıklardan. insanlar için özel bir gündü belli ki.

    gagamı hızla pencereye vurdum.

    tık tık tık...

    kimse duymadı. tekrar tekrar...

    tık tık tık...

    perde açıldı. teşekkürümü etmiştim. gülümsedi. içerden kızını çağırıp beraberce beni seyrettiler. benim için adı umut'tu.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük