belçika milli futbol takımı

    50.
  1. çeyrek finalde eleneceklerdir.
    7 ...
  2. 68.
  3. Bir balon patlıyor Galler karşısında.
    6 ...
  4. 14.
  5. Milenyumun ilk büyük turnuvası, 2000 Avrupa Şampiyonası’nın ev sahiplerinden biri Belçika’ydı.

    Gruptan çıkabilmesi için son maçta bir puanlı Türkiye’yi yenmeliydi

    Ama Mustafa Denizli’nin takımı, Hakan Şükür’ün iki golüyle tarihinde ilk kez çeyrek finale çıktı.

    Aynı takım iki yıl sonra Şenol Güneş’le Dünya Kupası 3’üncüsü olacaktı.

    1980 Avrupa ikincisi, 86 Dünya Kupası yarı finalisti olmuş Belçika futbolu ise o maçta krize girmişti.

    Türkiye “altın jenerasyonu”yla parlıyordu.

    O Belçika Milli Takımı’nda, o da çok mütevazı iki kulüpte, Britanya’da oynayan sadece iki futbolcu vardı. Türkiye’de de Tugay ile Kıbrıslı (ingiliz) izzet.

    Belçikalıların çoğu orta karar Belçika ligindeydi. Bir, ikisi de Hollanda liginde.

    O günkü 11’den Alpay, Hakan, Arif, Okan, Fatih (Akyel) de (öyle böyle) Avrupa’ya gidecekti. (Kesin dönüş ayrı konu!)

    SiLENYUM

    2000 FIFA sıralamasında Belçika 28, Türkiye 29’uncu; 2002 sonları Türkiye 7’inci, Belçika 19; 2005’te Türkiye 12, Belçika 47’inci. 2008 sonları Türkiye 10’uncu, Belçika 55’inciydi.

    Sonra bir şeyler oldu, olmadı. Geldik bugüne:

    Şu anda 11 milyon nüfuslu Belçika 6’ıncı, büyüyen 75 milyonluk Türkiye ise 49’uncu.

    Burada olup bitenleri ve bitmeyenleri biliyorsunuz.

    Orada ne oldu da, dünyanın en özel ligi ingiltere Premier’de her 100 oyuncunun 5’i Belçikalı oldu?

    BiLENYUM

    2000 Türkiye maçından sonra Belçika Federasyonu 10 yıllık plan yaptı.

    Tüm kulüplere altyapı projeleri verildi; “esnek ve tempolu 4-3-3” tavsiye edildi.

    Barcelona ama özellikle Hollanda (Ajax), Fransa (bilhassa komşu Lille) akademileri örnek alındı. Birçok çocuk, genç de oralara gitti. Fransa’nın “çok kökenli” altın jenerasyonu gibi Afrikalı çocuklar dikkate alındı.

    Teknik direktör eğitimi yoğunlaştı.

    2007 U17 takımında Eden Hazard, Benteke gibi çocuklar oynarken; Fellaini, Kompany, Vermaelen gibi gençler 2008 Olimpiyat takımında Messi’li Arjantin’e kaybedip 2’inci oldu.

    Çocukluktan birlikte oynamaya başlamışlardı.

    Oyunu ve birbirlerini erken tanıyıp sevmeye başlamışlardı.

    iki etnik grup Valonlar ve Flamanlarla bölünmüş bir ülke, başka etnik kökenli çocukların “milli” katılımıyla bir çimento bile bulmuştu.

    SERENYUM

    Biz o ara artı martı kaç yabancı olsun, şike-teşvik, başkan baba ne dedi, hangi çilek konsun, ölmeye ölmeye geldik gibi yaratıcı projelere daldık.

    2000’de elediğimiz Belçika takımından Willmots bugünkü altın kuşağın milli takım teknik direktörü olurken, biz o takımdan milletvekili çıkardık ama “yardımcılar” Tugay, Tayfur, Arif, Abdullah ve “PTT 1. Lig” Osman Özköylü dışında teknik yıldız yaratamadık.

    Aklımız, kapasitemiz, armağan olduğumuz “milli” varlığımız Terim ve Denizli’den öte gidemedi. Zaten sabrımız hiç olmadı.

    Şimdi belki diyorum; dünya efendisi, kendi eski takımı Galatasaray’a gol attıktan sonra önünde diz çöken güler yüzlü siyah golcüsü karşısında ayakta kalmayan, ona tepeden bakmak yerine kendi de diz çöküp öyle sarılan Hamza Hamzaoğlu’dur belki o adam.

    Bir köfte reklamlı forma, bir ilçe, mütevazı oyuncular belki kibirli aklımızı başımıza getirir.

    GELENYUM

    Belçika’nın milli 13 oyuncusu, bonuslarıyla birlikte ingiltere liginde.

    Bir kalecisi Mignolet Liverpool’da, bir diğeri Courtois Chelsea’den Atletico Madrid’e kiralık.

    Chelsea Belçika’yı özellikle tarıyor. Kaptanı Kompany’den beri. (Babası ve annesi profesyonel futbolcu) Hazard, Everton’da kiralık (babası Zaire milli) Lukaku, de Bruyne gibi. Gencecik Hazard’ın küçük kardeşi Thorgan da.

    Biz de Chelsea’yi tarıyoruz! Onların “kapitalist futbolu” 18, 20 yaşında gençler tararken; bizim “patron futbolu” çok olgun 4 eski Chelsea’li Drogba, Meireles, Bosingwa, Malouda ile büyük oynuyor!

    Totenham’da Dembele, Vertonghen, Chadli var. (ikisi Afrika kökenli)

    Fellaini Everton’dan M. United’a gitti; Mirallas Yunan ligi gol kralıydı, Everton’da.

    M. United bu hafta 18 yaşında “Belçikalı Arnavut”, Adnan Januzaj ile dirildi. Çocuğa şimdi bir sürü “milli takım” talip.

    Arsenal kaptanı Vermaelen. Aston Villa Benteke ile yaşıyor. Boyota M. City, Lamah Swansea’de.

    Zenit’in 80 milyon dolarlık transferi Witsel’i, Lombaerts’i; Bayern’li Van Buyten, Napolili Martens, Portolu Defour, PSV’li Baklali’yi ekleyin. Fransa, Hollanda, Almanya’dan başkalarını. 16’sında, 17’inde ingiliz listelerine girmiş gençleri.

    Ki Beşiktaş inşallah “yıldız adayı” Muhammed’i büyütecek! (Yine de Olcay ve Oğuzhan’ı getirip kazandırdı; hatta donmuş Gökhan’ı da.)

    Rooney 16 yaşında sahadayken, biz küçüklerin büyümesini, Enes’in mucizesini bekliyoruz!

    Çünkü 16 yaşında bir oyuncuyu hazırlayamıyoruz.

    ELENYUM

    Belçika Milli Takımı toptan ingiltere’de oynuyor; biz “Alman milli” Mesut’la teselli buluyoruz. Tugay dışında Emre, Tuncay, Alpay, Hakanlar’ın tutunamadığı Premier’de.

    Yeniden umutlanan Milli Takım’da “gurbet altyapısı”dan Olcay, Gökhan, Ersan, Hasan Ali, Cenk, Salih, Aykut, Ömer, Hakan, Nuri, Oğuzhan, Mevlut var. 75 milyonluk ülkenin trilyonluk 4 büyüğünün altyapısından ise, tek net ihracat Arda ve de ile Tolga, Semih, Olcan.

    Belçika 13’ü dünyanın en müthiş liginde her hafta karşılıklı ve birlikte oynarken, bizim kadrodan Ersan, Mustafa, Alper, Hasan Ali, Umut, Semih kendi takımlarında bile düzenli oynayamıyor.

    SÖYLENYUM

    işte böyle.

    Çünkü “yayıncı kuruluş” ve Federasyon ağzıyla, “ligimizin marka değeri”ne şey olmasın.

    Formalar, tarihi forma değeri olduğu için değil, oraya çilek isimleri, pasta tarifleri yazılı olduğu için çok satabilsin.

    Biz çene yapalım, ağalar reklam toplasın; başkan babalar kibir katlasın, “business” yapsın.

    Marka değeri pek olmayan Belçika’nın milli takımı ise Brezilya ve Portekiz’den sonra artık dünyanın en yüksek değerli ekibi.

    O paranın büyük kısmı da Belçika futboluna, altyapısına gidiyor!

    http://www.haberturk.com/...rka-degerin-icin-sevmedim
    5 ...
  6. 4.
  7. yıllardır beklenen altın jenerasyona sahip olmuş takımdır.
    kalecileri; sunderlandli simon mignolet,atlético madrid'in genç kalecisi courtois ve bolognalı gillet.

    savunmasında ajax'ın iki kilit oyuncusu toby alderweireld ve jan vertonghen,arsenalli vermaelen,cityli vincent kompany

    orta sahasında; axel witsel,eden hazard,marouane fellaini,steven defour,dries mertens,kevin de bruyne

    forvet hattında; moussa dembele,romelu lukaku,nacer chadli gibi avrupalı tüm meraklı futbolseverlerin bildiği,takip ettiği isimlere sahipler.ayrıca kadroda jelle vossen,jonathan legear,igor de camargo,kevin mirallas,dedryck boyata gibi yetenekli oyuncular da bulunmaktadır.

    2014 dünya kupası elemelerinde galler,iskoçya,hırvatistan,sırbistan ve makedonya'nın bulunduğu yarı balkan,yarı britanya grubunu lider tamamlaması şaşırtıcı olmayacaktır.
    5 ...
  8. 63.
  9. delikanlı ve alkışlanası takımdır.
    bir üst tura çıkmayı garantilemelerine rağmen son maçlarına as kadro ile çıkmış galip gelmişlerdir.
    böyle şerefli takımlar desteklenmeli, italya gibi kahpe takımlara ise fair playe aykırı davranışlarından dolayı ceza verilmelidir.

    ben bu takıma saygı duyuyor ve destekliyorum, yolları açık olsun inşallah.
    7 ...
  10. 56.
  11. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1086633/+

    çok kez söyledim bu sözlükte. kimi yaşıyla kimi zihniyetiyle ergen kitle inatla kabullenmek istemiyor.

    not: vasat bir italya jenerasyonu - ( pirlo + marchisio + verratti ) > belçika rüya takımı.
    5 ...
  12. 87.
  13. Tunus ve Panama'ya karşı herkes sergiler. Karşısına ispanya, Almanya, Brezilya gelirse elenirler.
    3 ...
  14. 93.
  15. Kupayı alır diyorlardı. Japonya'dan ikiyi yediler. Yallah köyünüze. Sen de yallah hazard.
    4 ...
  16. 66.
  17. çok toplama takım gibi duruyorlar.

    çoğu kez eleştirdim kendilerini ama bu daha çok fanatiklerine sert cevaplar sureti ile olduğundan havada kalmıştır; o yüzden daha analiz şeklinde gideceğiz.

    öncelikle sürekli balon dediğim için balon veya yaygın tabirle overrated terimini açıklayalım. balon/ şişirilmiş veya overrated tabiri, olduğundan fazla büyütülen demek. kimse 0 demiyor yani ama ne kadar abartıldığı kişiden kişiye değişir elbette.

    bu abartının belçika üzerinde çok olumsuz etki bıraktığına inanıyorum. bunda özellikle dünya futbol kitlesini ( en azından internet ve etkilediği medya bazında) ele geçiren fm zihniyetinin payı büyük ve tabii ingiliz medyasının.

    23 kişilik kadrodan 11 i ingiltere görmüş veya hali hazırda orada oynayan tipler ki son maç kadrosunda 11 oyuncunun 7 sini oluşturdu bu kitle. geriye kalanlarda ya hali hazırda büyük ekipte oynayanlar, ya bu turnuvayla birlikte o kısma geçecekler ya da yerel ligde oynayan ve kendilerini diğerlerine ispat etmeye çalışan ekipten.

    bunun takım olmalarını engellediğini düşünüyorum. ingiliz medyasının abartılı övgü ve yergilerinin kendi kulüp takımları ve milli takımını yıllardır ne hale getirdiği ortada. mou nun chelsea si dışında şampiyonlar liginde baskın bir ingiliz takımı gördünüz mü? milli takım hezimetlerine hiç girmeyeceğim.

    takımda zirveye en yakın kişi hazard lakin ona bile birkaç gömlek fazla geliyor bu durum.

    messi mi hazard mı?
    ronaldo mu hazard mı?
    bale mi hazard mı?

    suarez, neymar, da costa, müller, robben, ribery ( eski formlarıyla), di maria, aguero, alexis sanchez vesaire vesaire. aşağıdaki isimlerin oyunda verdiği güven ve sahadaki baskınlık var mı hazardda?

    mevki olarak benzer olanları örnek vermeye çalıştım. neuer, zlatan veya pirlo gibi baskın bir yıldız mı kendisi?

    hazard için bunlardan söz edemezken diğer isimlere değinme lüzumu görmüyorum. hazard o seviyeye çıkması beklenen ve o potansiyele sahip zaman zaman da performansına yansıtmış bir oyuncu. lakin messi ve ronaldo ile kıyaslandığı sezonun ardından yaşananlar ortada.

    gel gelelim uzun bir projenin ( belçika yapılanması) meyveleri olmaları, ülkelerinde altın jenerasyon olarak anılmaları; oynadıkları kulüpler ve her şeyi abartmayı seven ada basını yüzünden bu oyunculara top - class muamelesi yapılıyor. bu da onlara çok farklı şekillerde zarar veriyor:

    1- oyuncu, seviyesini en iyi kendisi bilir. de bruyne, carrasco, hazard, courtois vesaire vesaire içten içe görüldükleri kadar oyuncular olmadıklarının farkındalar ama bunu açıkça ortaya koyamazsın elbette. bu da onları manasız bir ispat çabasına ve iç dünyalarına dönmelerinden ötürü yalnızlaşmaya götürüyor. sahadaki ruh hallerinden anlayabilirsiniz bunu.

    2- yıldız adayı veya büyük transfer kovalayan oyuncular da başka ispatların peşindeler.

    3- yerel lig oyuncuları ise kendilerini diğer takım arkadaşlarına ispat etme derdindeler.

    4- '' yıldızlar topluluğu '' bir jenerasyon olmaları. kadroda olmayanlar:

    Vincent Kompany, Kevin Mirallas, Nacer Chadli, Adnan Januzaj, cavanda ( iyi oyuncu bakmayın) ve şu an yazsam '' o kim la '' tepkisi alacağım birçok oyuncu. bu baskıdır.

    5- oyuncu seviyelerinin çok yakın olması.

    futbol en fazla 11 + 3 oyuncu ile oynanıyor ve iki kaleciyi pas geçersek 23 kişilik kadroda neden oynamadığını dert edecek 7 yıldız/ yıldız adayı oyuncu var. yani oynama imkanı bulabilenlerin yarısı kadar, takımı karıştırmaya yetecek huzursuzluk için bile fazla bir rakam.

    yani sahada messi varken aguero yu oturtabilirsiniz ama santrfor lukaku ilen origi, benteke ve Batshuayi bundan mutlu olmayacaktır.

    bunların yanında gereksiz övgünün getirdiği gereksiz yergi de var. origi, benteke, hazard, fellaini, vermaelen, courtois gibi isimler sezondan çok yıpranarak çıktılar. 2014 ten sonra kendilerinden kesin olarak bir şeyler beklenen 2. turnuva ve kalite ( fransa, almanya) veya oyun ( italya) olarak üstün bir rakibe kaybetseler dahi oluşan algı neticesinde başarısız görülecekler. tablo gereği finalden önce bu ekiplerle karşılaşmayacaklar ( izlanda '' sürprüz yapmazsa '' ) ama polonya, galler veya portekiz ( ki portekiz kalite olarak da yakın bir kadro) de belçika ya karşı kolay teslim olacak oyunlar oynamadılar.

    finalde elendiler ve bu aşama olarak görülüp ses çıkarılmadı diyelim. 2018 dünya kupası, 2020 avrupa şampiyonası vesaire vesaire. her turnuva beklenti yükselecek; genç denilen kadro tecrübe kazanacak ama almanya, ispanya, fransa, brezilya, arjantin, uruguay vesaire vesaire büyük balıklar hep orada olacaklar.

    2018 i pas geçmelerine bakar '' bunlardan adam olmaz '' algısı. arjantin gibi bu kadronun ağa babası sayılabilecek kalitede bir takım 4 final ( finale kadar geldiler yani) kaybettiler ve işin sonunda messi, aguero, higuain, lavezzi, mascherano ve biglia takımı bıraktı. kimleri saydık dikkatli okuyun.

    peki gereken ne?

    gereken gerçeklerle yüzleşmek. kendi seviyenin farkında olmak ve takım olarak hareket ederlerse bir şeyler başarabileceklerine inanmak. bunun için de acı bir mağlubiyet gerekli diye düşünüyorum. almanya dan gelebilir bu. daha kaliteli ve üstüne takımlar. italya pirlo, verratti ve marchisio gibi 5 li orta sahasının banko 3 adamını kaybetti ama takımlar.

    hazard, bruyne, carrasco veya herhangi biri büyük balıkları avlayamazlar ama belçika milli takımı olurlarsa neden olmasın.
    3 ...
  18. 85.
© 2025 uludağ sözlük