Milenyumun ilk büyük turnuvası, 2000 Avrupa Şampiyonasının ev sahiplerinden biri Belçikaydı.
Gruptan çıkabilmesi için son maçta bir puanlı Türkiyeyi yenmeliydi
Ama Mustafa Denizlinin takımı, Hakan Şükürün iki golüyle tarihinde ilk kez çeyrek finale çıktı.
Aynı takım iki yıl sonra Şenol Güneşle Dünya Kupası 3üncüsü olacaktı.
1980 Avrupa ikincisi, 86 Dünya Kupası yarı finalisti olmuş Belçika futbolu ise o maçta krize girmişti.
Türkiye altın jenerasyonuyla parlıyordu.
O Belçika Milli Takımında, o da çok mütevazı iki kulüpte, Britanyada oynayan sadece iki futbolcu vardı. Türkiyede de Tugay ile Kıbrıslı (ingiliz) izzet.
Belçikalıların çoğu orta karar Belçika ligindeydi. Bir, ikisi de Hollanda liginde.
O günkü 11den Alpay, Hakan, Arif, Okan, Fatih (Akyel) de (öyle böyle) Avrupaya gidecekti. (Kesin dönüş ayrı konu!)
SiLENYUM
2000 FIFA sıralamasında Belçika 28, Türkiye 29uncu; 2002 sonları Türkiye 7inci, Belçika 19; 2005te Türkiye 12, Belçika 47inci. 2008 sonları Türkiye 10uncu, Belçika 55inciydi.
Sonra bir şeyler oldu, olmadı. Geldik bugüne:
Şu anda 11 milyon nüfuslu Belçika 6ıncı, büyüyen 75 milyonluk Türkiye ise 49uncu.
Burada olup bitenleri ve bitmeyenleri biliyorsunuz.
Orada ne oldu da, dünyanın en özel ligi ingiltere Premierde her 100 oyuncunun 5i Belçikalı oldu?
BiLENYUM
2000 Türkiye maçından sonra Belçika Federasyonu 10 yıllık plan yaptı.
Tüm kulüplere altyapı projeleri verildi; esnek ve tempolu 4-3-3 tavsiye edildi.
Barcelona ama özellikle Hollanda (Ajax), Fransa (bilhassa komşu Lille) akademileri örnek alındı. Birçok çocuk, genç de oralara gitti. Fransanın çok kökenli altın jenerasyonu gibi Afrikalı çocuklar dikkate alındı.
Teknik direktör eğitimi yoğunlaştı.
2007 U17 takımında Eden Hazard, Benteke gibi çocuklar oynarken; Fellaini, Kompany, Vermaelen gibi gençler 2008 Olimpiyat takımında Messili Arjantine kaybedip 2inci oldu.
Çocukluktan birlikte oynamaya başlamışlardı.
Oyunu ve birbirlerini erken tanıyıp sevmeye başlamışlardı.
iki etnik grup Valonlar ve Flamanlarla bölünmüş bir ülke, başka etnik kökenli çocukların milli katılımıyla bir çimento bile bulmuştu.
SERENYUM
Biz o ara artı martı kaç yabancı olsun, şike-teşvik, başkan baba ne dedi, hangi çilek konsun, ölmeye ölmeye geldik gibi yaratıcı projelere daldık.
2000de elediğimiz Belçika takımından Willmots bugünkü altın kuşağın milli takım teknik direktörü olurken, biz o takımdan milletvekili çıkardık ama yardımcılar Tugay, Tayfur, Arif, Abdullah ve PTT 1. Lig Osman Özköylü dışında teknik yıldız yaratamadık.
Aklımız, kapasitemiz, armağan olduğumuz milli varlığımız Terim ve Denizliden öte gidemedi. Zaten sabrımız hiç olmadı.
Şimdi belki diyorum; dünya efendisi, kendi eski takımı Galatasaraya gol attıktan sonra önünde diz çöken güler yüzlü siyah golcüsü karşısında ayakta kalmayan, ona tepeden bakmak yerine kendi de diz çöküp öyle sarılan Hamza Hamzaoğludur belki o adam.
Bir köfte reklamlı forma, bir ilçe, mütevazı oyuncular belki kibirli aklımızı başımıza getirir.
GELENYUM
Belçikanın milli 13 oyuncusu, bonuslarıyla birlikte ingiltere liginde.
Bir kalecisi Mignolet Liverpoolda, bir diğeri Courtois Chelseaden Atletico Madride kiralık.
Chelsea Belçikayı özellikle tarıyor. Kaptanı Kompanyden beri. (Babası ve annesi profesyonel futbolcu) Hazard, Evertonda kiralık (babası Zaire milli) Lukaku, de Bruyne gibi. Gencecik Hazardın küçük kardeşi Thorgan da.
Biz de Chelseayi tarıyoruz! Onların kapitalist futbolu 18, 20 yaşında gençler tararken; bizim patron futbolu çok olgun 4 eski Chelseali Drogba, Meireles, Bosingwa, Malouda ile büyük oynuyor!
Totenhamda Dembele, Vertonghen, Chadli var. (ikisi Afrika kökenli)
Fellaini Evertondan M. Uniteda gitti; Mirallas Yunan ligi gol kralıydı, Evertonda.
M. United bu hafta 18 yaşında Belçikalı Arnavut, Adnan Januzaj ile dirildi. Çocuğa şimdi bir sürü milli takım talip.
Arsenal kaptanı Vermaelen. Aston Villa Benteke ile yaşıyor. Boyota M. City, Lamah Swanseade.
Zenitin 80 milyon dolarlık transferi Witseli, Lombaertsi; Bayernli Van Buyten, Napolili Martens, Portolu Defour, PSVli Baklaliyi ekleyin. Fransa, Hollanda, Almanyadan başkalarını. 16sında, 17inde ingiliz listelerine girmiş gençleri.
Ki Beşiktaş inşallah yıldız adayı Muhammedi büyütecek! (Yine de Olcay ve Oğuzhanı getirip kazandırdı; hatta donmuş Gökhanı da.)
Rooney 16 yaşında sahadayken, biz küçüklerin büyümesini, Enesin mucizesini bekliyoruz!
Çünkü 16 yaşında bir oyuncuyu hazırlayamıyoruz.
ELENYUM
Belçika Milli Takımı toptan ingilterede oynuyor; biz Alman milli Mesutla teselli buluyoruz. Tugay dışında Emre, Tuncay, Alpay, Hakanların tutunamadığı Premierde.
Yeniden umutlanan Milli Takımda gurbet altyapısıdan Olcay, Gökhan, Ersan, Hasan Ali, Cenk, Salih, Aykut, Ömer, Hakan, Nuri, Oğuzhan, Mevlut var. 75 milyonluk ülkenin trilyonluk 4 büyüğünün altyapısından ise, tek net ihracat Arda ve de ile Tolga, Semih, Olcan.
Belçika 13ü dünyanın en müthiş liginde her hafta karşılıklı ve birlikte oynarken, bizim kadrodan Ersan, Mustafa, Alper, Hasan Ali, Umut, Semih kendi takımlarında bile düzenli oynayamıyor.
SÖYLENYUM
işte böyle.
Çünkü yayıncı kuruluş ve Federasyon ağzıyla, ligimizin marka değerine şey olmasın.
Formalar, tarihi forma değeri olduğu için değil, oraya çilek isimleri, pasta tarifleri yazılı olduğu için çok satabilsin.
Biz çene yapalım, ağalar reklam toplasın; başkan babalar kibir katlasın, business yapsın.
Marka değeri pek olmayan Belçikanın milli takımı ise Brezilya ve Portekizden sonra artık dünyanın en yüksek değerli ekibi.
O paranın büyük kısmı da Belçika futboluna, altyapısına gidiyor!
yıllardır beklenen altın jenerasyona sahip olmuş takımdır.
kalecileri; sunderlandli simon mignolet,atlético madrid'in genç kalecisi courtois ve bolognalı gillet.
savunmasında ajax'ın iki kilit oyuncusu toby alderweireld ve jan vertonghen,arsenalli vermaelen,cityli vincent kompany
orta sahasında; axel witsel,eden hazard,marouane fellaini,steven defour,dries mertens,kevin de bruyne
forvet hattında; moussa dembele,romelu lukaku,nacer chadli gibi avrupalı tüm meraklı futbolseverlerin bildiği,takip ettiği isimlere sahipler.ayrıca kadroda jelle vossen,jonathan legear,igor de camargo,kevin mirallas,dedryck boyata gibi yetenekli oyuncular da bulunmaktadır.
2014 dünya kupası elemelerinde galler,iskoçya,hırvatistan,sırbistan ve makedonya'nın bulunduğu yarı balkan,yarı britanya grubunu lider tamamlaması şaşırtıcı olmayacaktır.
delikanlı ve alkışlanası takımdır.
bir üst tura çıkmayı garantilemelerine rağmen son maçlarına as kadro ile çıkmış galip gelmişlerdir.
böyle şerefli takımlar desteklenmeli, italya gibi kahpe takımlara ise fair playe aykırı davranışlarından dolayı ceza verilmelidir.
ben bu takıma saygı duyuyor ve destekliyorum, yolları açık olsun inşallah.
çoğu kez eleştirdim kendilerini ama bu daha çok fanatiklerine sert cevaplar sureti ile olduğundan havada kalmıştır; o yüzden daha analiz şeklinde gideceğiz.
öncelikle sürekli balon dediğim için balon veya yaygın tabirle overrated terimini açıklayalım. balon/ şişirilmiş veya overrated tabiri, olduğundan fazla büyütülen demek. kimse 0 demiyor yani ama ne kadar abartıldığı kişiden kişiye değişir elbette.
bu abartının belçika üzerinde çok olumsuz etki bıraktığına inanıyorum. bunda özellikle dünya futbol kitlesini ( en azından internet ve etkilediği medya bazında) ele geçiren fm zihniyetinin payı büyük ve tabii ingiliz medyasının.
23 kişilik kadrodan 11 i ingiltere görmüş veya hali hazırda orada oynayan tipler ki son maç kadrosunda 11 oyuncunun 7 sini oluşturdu bu kitle. geriye kalanlarda ya hali hazırda büyük ekipte oynayanlar, ya bu turnuvayla birlikte o kısma geçecekler ya da yerel ligde oynayan ve kendilerini diğerlerine ispat etmeye çalışan ekipten.
bunun takım olmalarını engellediğini düşünüyorum. ingiliz medyasının abartılı övgü ve yergilerinin kendi kulüp takımları ve milli takımını yıllardır ne hale getirdiği ortada. mou nun chelsea si dışında şampiyonlar liginde baskın bir ingiliz takımı gördünüz mü? milli takım hezimetlerine hiç girmeyeceğim.
takımda zirveye en yakın kişi hazard lakin ona bile birkaç gömlek fazla geliyor bu durum.
messi mi hazard mı?
ronaldo mu hazard mı?
bale mi hazard mı?
suarez, neymar, da costa, müller, robben, ribery ( eski formlarıyla), di maria, aguero, alexis sanchez vesaire vesaire. aşağıdaki isimlerin oyunda verdiği güven ve sahadaki baskınlık var mı hazardda?
mevki olarak benzer olanları örnek vermeye çalıştım. neuer, zlatan veya pirlo gibi baskın bir yıldız mı kendisi?
hazard için bunlardan söz edemezken diğer isimlere değinme lüzumu görmüyorum. hazard o seviyeye çıkması beklenen ve o potansiyele sahip zaman zaman da performansına yansıtmış bir oyuncu. lakin messi ve ronaldo ile kıyaslandığı sezonun ardından yaşananlar ortada.
gel gelelim uzun bir projenin ( belçika yapılanması) meyveleri olmaları, ülkelerinde altın jenerasyon olarak anılmaları; oynadıkları kulüpler ve her şeyi abartmayı seven ada basını yüzünden bu oyunculara top - class muamelesi yapılıyor. bu da onlara çok farklı şekillerde zarar veriyor:
1- oyuncu, seviyesini en iyi kendisi bilir. de bruyne, carrasco, hazard, courtois vesaire vesaire içten içe görüldükleri kadar oyuncular olmadıklarının farkındalar ama bunu açıkça ortaya koyamazsın elbette. bu da onları manasız bir ispat çabasına ve iç dünyalarına dönmelerinden ötürü yalnızlaşmaya götürüyor. sahadaki ruh hallerinden anlayabilirsiniz bunu.
2- yıldız adayı veya büyük transfer kovalayan oyuncular da başka ispatların peşindeler.
3- yerel lig oyuncuları ise kendilerini diğer takım arkadaşlarına ispat etme derdindeler.
4- '' yıldızlar topluluğu '' bir jenerasyon olmaları. kadroda olmayanlar:
Vincent Kompany, Kevin Mirallas, Nacer Chadli, Adnan Januzaj, cavanda ( iyi oyuncu bakmayın) ve şu an yazsam '' o kim la '' tepkisi alacağım birçok oyuncu. bu baskıdır.
5- oyuncu seviyelerinin çok yakın olması.
futbol en fazla 11 + 3 oyuncu ile oynanıyor ve iki kaleciyi pas geçersek 23 kişilik kadroda neden oynamadığını dert edecek 7 yıldız/ yıldız adayı oyuncu var. yani oynama imkanı bulabilenlerin yarısı kadar, takımı karıştırmaya yetecek huzursuzluk için bile fazla bir rakam.
yani sahada messi varken aguero yu oturtabilirsiniz ama santrfor lukaku ilen origi, benteke ve Batshuayi bundan mutlu olmayacaktır.
bunların yanında gereksiz övgünün getirdiği gereksiz yergi de var. origi, benteke, hazard, fellaini, vermaelen, courtois gibi isimler sezondan çok yıpranarak çıktılar. 2014 ten sonra kendilerinden kesin olarak bir şeyler beklenen 2. turnuva ve kalite ( fransa, almanya) veya oyun ( italya) olarak üstün bir rakibe kaybetseler dahi oluşan algı neticesinde başarısız görülecekler. tablo gereği finalden önce bu ekiplerle karşılaşmayacaklar ( izlanda '' sürprüz yapmazsa '' ) ama polonya, galler veya portekiz ( ki portekiz kalite olarak da yakın bir kadro) de belçika ya karşı kolay teslim olacak oyunlar oynamadılar.
finalde elendiler ve bu aşama olarak görülüp ses çıkarılmadı diyelim. 2018 dünya kupası, 2020 avrupa şampiyonası vesaire vesaire. her turnuva beklenti yükselecek; genç denilen kadro tecrübe kazanacak ama almanya, ispanya, fransa, brezilya, arjantin, uruguay vesaire vesaire büyük balıklar hep orada olacaklar.
2018 i pas geçmelerine bakar '' bunlardan adam olmaz '' algısı. arjantin gibi bu kadronun ağa babası sayılabilecek kalitede bir takım 4 final ( finale kadar geldiler yani) kaybettiler ve işin sonunda messi, aguero, higuain, lavezzi, mascherano ve biglia takımı bıraktı. kimleri saydık dikkatli okuyun.
peki gereken ne?
gereken gerçeklerle yüzleşmek. kendi seviyenin farkında olmak ve takım olarak hareket ederlerse bir şeyler başarabileceklerine inanmak. bunun için de acı bir mağlubiyet gerekli diye düşünüyorum. almanya dan gelebilir bu. daha kaliteli ve üstüne takımlar. italya pirlo, verratti ve marchisio gibi 5 li orta sahasının banko 3 adamını kaybetti ama takımlar.
hazard, bruyne, carrasco veya herhangi biri büyük balıkları avlayamazlar ama belçika milli takımı olurlarsa neden olmasın.