bellek

    6.
  1. "aşkın ölümsüz olması için, hafızanın ölümlü olması şarttır" der bir zat..

    bilmek ömrümün zindanı.. hatırlamak tel parmaklıklar anımsamak müebbet..
    4 ...
  2. 8.
  3. "...rüzgara karşı yokuş aşağı hızla giden bir bisikletli gibidir bellek. istese de istemese de, üzerine tutunur, ağzından içeri girer, saçlarına karışır, tenine yapışır rüzgarın taşıdığı envai çeşit bilgi..."
    3 ...
  4. 17.
  5. kendi zamanı olarak mekânı kullandığına inandığım yeti. Bellek üzerine bir yazıda denk geldiğim haklı saptamayla başlamak lazım: bellek mekânın fonksiyonudur. ilgili metin tiyatral bir algıyla kaleme alınmıştı. Fakat üzerinden geçen zamana rağmen hâlâ aklımdan çıkmaması bu düşüncenin ne kadar doğru olduğunu ispatlıyor. Hatırlama durumunun zamana göre değil daha çok duruma ve mekâna göre oluştuğu aşikar. Bu anlamda düşünüldüğünde bellek, hatırlama ediminde mekânın yeri yadsınamaz.
    3 ...
  6. 22.
  7. Sonunda t olmayan Emrah serbes demiş ki:

    "Sonra biraz içtim ve telefona sarıldım. Bu adil bir şey değil. iki taraf için de. insanlar sizin alkollü olduğunuzu anlar ama bellekleri bunu böyle kaydetmez. Çünkü gelen sadece sestir. O sesin üstüne en ayık halinizi yerleştirir bellek. Bellek böyle namussuz bir orospu çocuğudur işte. Sizi üçkâğıda getirmek için elinden gelen her şeyi yapar."
    3 ...
  8. 15.
  9. bir yazısında şöyle tanımlıyor emrah serbes:

    "...Sonra biraz içtim ve telefona sarıldım. Bu adil bir şey değil. iki taraf için de. insanlar sizin alkollü olduğunuzu anlar ama bellekleri bunu böyle kaydetmez. Çünkü gelen sadece sestir. O sesin üstüne en ayık halinizi yerleştirir bellek. Bellek böyle namussuz bir orospu çocuğudur işte..."
    2 ...
  10. 12.
  11. bak arkadaş...
    belleğin insana zulm eden bir özelliğinden bahsetmek istiyorum.
    bellek herşeyi koku, görsellik, tat ve ya işitme gibi bir çok yoldan depolamakta; yani hiç birisi sanal cümleler ve ya tariflerden oluşmuyor.
    var sayalım çok sevdiğiniz bir yakınınız vefaat etti. bu bilginin size verildiği anda ise, ortamda çok güzel bir gül kokusu var. işte bu derin acıyı bellek bu koku ile ilişkilendirmeyi marifet sayıyor.şimdi , siz eee! ne olmuş bunu biliyorduk diye bilirsiniz.
    işin zulm eden yanı bu değil, bilinçli olarak aynı gül kokusunu duyunca vefaat olayını hatırlarsak bunda bir sorun yok.

    sorun, sizin bir şeyle ilişkilendirememeniz. yani bir anda kötü bir anıyı hatırlaya biliryosunuz hiç yok yere, ama buna neyin sebep olduğunu genelde bilemiyorsunuz.
    örneğin..
    çok nezih bir restoranda,ılık bir yaz gecesinde çorba içerken... hopp!!! merdivenlerden düşüp ayağınızı kırdığınız aklınıza gelebiliyor. ama kim bilir ortamdaki hangi veri size bunu hatırlattı. bilemediğiniz için ise asla kaçamıyorsunuz.
    sinir bozucu...
    1 ...
  12. 7.
  13. uzun süreli bellek ve kısa süreli bellek olarak ikiye ayrılır.
    uzun süreli bellek kişinin kazandığ bilgiyi kodlayarak zihnindeki şemalarla örtüştürmesi yoluyla gerçekleştirdiği,zihnin bilgi depolama ve gerektiğinde bu bilgiyi geri getirme yeteneğidir. bu hafıza kapasitesinin sınırsız olduğu bilinmektedir. anlama ve ilişkilendirme odaklı olduğu için aslında bilgileri ve algılarımızdan elde ettiklerimizi iyi ilişkilendirip, örgütlediğimiz sürece sınırsız sayıdaki birimi zihnimize kodlayabiliriz.

    kısa süreli bellek ise daha ziyade algılara dayanan * üç-beş saniyelik, kimi araştırmalara göreyse yetişkinlerde 20 saniyelik bir sürekliliğe sahip bilgi depolama özelliğimizdir. algısal kaydın sinirlere aktarılmasıyla gerçekleşir ve sınırlı bir kapasitesi vardır. kısa süreli belleği daha aktif kullanabilmek için gruplamayla hafızaya aldığımız birim sayısını azaltlmaya çalışırız.
    1 ...
  14. 2.
  15. Belleğin ölümlülüğünde zımnen var olan geçiciliğe karşı kendimizi yapay bellekler geliştirerek sağlama almışızdır. En eski bellek yardımcısı yazıdır;
    antik dönemlerde kil veya balmumu tabletler, ortaçağda parşömen ve tirşe,
    daha sonraları da kâğıt üzerine yazılmış olan yazıdır. Bu yazı yüzeylerine,
    her türlü çizim de girebilir: hiyeroglifler, şemalar, portreler.

    1839'da, hızla gelişip incelikli hale gelen ve görüntülerin doğrudan kaydına
    imkân veren fotoğraf dediğimiz bir yapay bellek çıktı ortaya; 1895 sonrasında sinematografın icadı sayesinde hareketli görüntüler de yakalanıp kaydedilebilir hale geldi. Asırlık bir hayal, sesin muhafaza edilmesi hayali de Edison'un 1877'de patent alan fonografı sayesinde gerçeklik kazandı. Bugün gözün ve kulağın alabildiği her şey için sayısız yapay bellek mevcut: Teypler, videolar, cd'ler, bilgisayar bellekleri, hologramlar.

    Görüntü ve ses zaman ve mekânda taşınabilmekte, bunlar yüz yıl önce tasavvur edilemeyecek bir ölçekte tekrar edilebilmekte, yeniden üretilebilmektedir. Bu yapay bellekler doğal belleğe yardım etmekle, işlerini hafifletmekle, bazen de onun yerine geçmekle kalmamış, aynı zamanda hatırlama ve unutma konusundaki görüşlerimizi de şekillendirmişlerdir.
    (kaynak: bellek metaforları)
    1 ...
  16. 18.
  17. "Yaşam, belleği icat etmekle gaddarlık etmiş. En eski anılarını ayrıntılarıyla içlerinde taşıyan ihtiyarlar gibi, ölümün kıyısına gelmişken belleğim, güneşin çevresinde dönüyor ve neleri aydınlatmıyor ki o güneş! Her şey mevcut, hiçbir şey yitmemiş. Tıpkı size daha da canlılık verecek, içinizi acıyla zonklatan gizli bir güç gibi: Hiçbir gelecek olmadığının kesinliği karşısında geçmiş büyüyor, kökleri genişliyor, bendeki her şey bir köktabaka halinde, renkler her tabakada saydamlaşıyor, en ufak görüntü mutlaklaşma eğiliminde, yürek kreşendo atıyor."

    (bkz: frida kahlo)
    (bkz: aşk ve acı)
    1 ...
  18. 26.
  19. Dahilerin harici bölümünü de, normal insanların aksine, kullandığı zihin özelliği.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük