luis bnunuel'in türkçesi ''gündüz güzeli'' adı verilebilecek filmidir.(çünkü severine gündüz randevuevine çalışmaktadır) başrolerini catherine deneuve ile julian sorel paylaşmaktadır. aynı zamanda bu film, bunuel in sondan bir öncek filmi olarak da kabul edilir. filme bakıldığında, kocası ile hiç ilişkiye girmemiş olan bir kadını hikayesidir ki kocası ondaa her istediğinde o ise hazır olmadığını belirtip ufak öpücüklerle geçiştirmektedir.
daha sonra ise mutluluğu bir arkadaşını telkini ile bir randevuevinde aramaya çalışmaktadır. filmden anlaşıldığı kadarıyla severine (catherine deneuve) hem küçüklüğünde yaşadığı olaylar etkisiyle ve aynı zamanda suçluluk duygusuyla(bilinçaltındna kaynaklanan) sürekli ''freudvari düşler'' kurar.(banyo yaptıktan sonra aynaya bakarak parfümü düşürdüğü sahne bence bu filmin en iyi sahnelerinden birisidir) bu suçluluğu özellikle bazı rüyalarında, henry'nin bembeyaz elbisesi üzerine çamur atarken düşlemektedir. film bazen öyle bir noktaya gelir ki-özellikle son sahnelerde- gerçek ile düşü ayırt etmek genel anlamda zorlaşır. burada da az biraz çan sesi yardımcı olur. çan sesi duyulduğu zaman severine hayal etmeye başlamaktadır.
gene filmden anlaşıldığı kadarıyla, severine iyi bir mazoşist örneğidir ki kendisi ile iliişkiye girecek olan kişi ona kibar davrandığında reddetmektedir-kocasının durumunda olduğu gibi. zaten ilk ilişkiye girdiği fabrikatör de onu tokatladıktan sonra severine yelkenleri suya indirecektir.(özellikle çekik gözlü adam dikkat çekicidir ki, kutuyu açıp hayat kadınlarındna birine bir tip hayvan gösterdiğinde kadın adamdan iğrenir ve onun yanından kaçar. ama severine onu çekici bulur, kutunun içersinde ne tip bişey olduğu bir gizemdir. ama seksi anlamda severine için katalizör işlevi gördüğü kesin. zaten onların birleşmesi de anlaşıldığı kadarıyla sodomidir, bu özellikle birleşmeden sonraki severine'in hali belli eder.)
bunun yanında film erotik anlamda başyapıt sayılmasına rağmen, erotik sahneler çok fazla yoktur. daha doğrusu belirli sembollerle ifade edilir ya da seyirciden daha çok şey beklenir.(bu sembollerden birisi de küçük kıza sokaktaki adamın verdiği dünyanın en ünlü cinsel objelerinden de birisi sayılan eyfel kulesidir ki şekli bir penise benzer-biraz da freud sembolizmi) aslına bakılırsa bunun bir nedeni de bunuel'in cinsel birleşmeye dair sahneleri direk yansıtmaktan nefret etmesidir ki severine'in bekareti bozulurken biz kart oyunu seyrederiz.
mamafih, gine bu tip sahnelerde ya da kişisel kararsızlığı vurgulamak için bunuel özellikle ayakları vurgular ki(bazı filmlerinde elleri) bu özellikle bunuel in yaptığı şeydir. bazı yorumlara göre bu tip bir yakınlaştırma özelikle sevişme sahnelerinde(marcel ile seviştiği sahne)fetişizme atıfta bulunmaktadır; yani severine'in bu tip bir özelliğe sahip olduğunu.
en önemli olarak, bu film belirli açılardan bunuel'in kendi içersinde yaşadığı suçluluk duygusunun yansımasıdır alsında. gündüz güzeli randevu evinin basamaklarını çıktığında bir papaazın onu takdis etmek istediğini ama onu reddettiğini görür bu tip shanelerde de suçluluk duygusu filmin belirli noktalarında olduğu gibi ağır basmaktadır; tabi ki belirli bir anlamda bunuel'in dindar eğitimi ile kazandığı katı katolik yaşam tarzının onun üzeirne bir örümcek ağı gibi yapışn suçluluk hissine dair de bir göndermedir.
filmin sonu ise tam anlamıyla bir muammadır, belki başa dönmektedir. ama düş mü gerçek mi olduğunu gerçek anlamda anlamak zor.
kadının cinsel eğilimlerini sinemaya taşıyan bir fransız filmidir. eşiyle sevişemeyen severine karakterinin bir randevu evinde çalışmaya başlamasını konu alır.
Filmdeki sürrealist sahneler ve filmin iki yanlı olması(kadının kurduğu düş mü yoksa gerçek mi ucu açık bırakılmış) olmasa Bunuel filmi olduğunu anlamazdım.Bunuel tarzı dışında ama yine de başarılı bir film.
1967 yapımı luis bunuel filmi.
filmi Psikanalitik bir gözle izlemek filmin anlaşılırlığını daha olanaklı kılar, zira film psikanalize yönelik bolca şey barındırır.
çocukluk döneminde yaşanan cinsel travmaların, düşlemlerin yetişkinlik döneminde gün yüzüne çıkışının nasıl gerçekleştiğini anlatır film daha çok. bilinçdışında var olan bu travmatik duygulanımların ve olayların rüyalar aracılığıyla sembolizasyona uğrayarak bilince nasıl ulaştığı tam da freud'un bize anlattığı şeylerden birisidir. ki filmde severine'in başına gelen de tam olarak budur. çocukluk döneminde yaşadığı travmatik cinsel uyarılmalar(taciz, sanıyorum tecavüz de var), severine'in yetişkinlik döneminde mazoşistik eğiliminin kaynağı olur. kurduğu düşler de bu mazoşistik arzunun bir tezahürüdür. bir yandan bundan dolayı büyük bir suçluluk duygusuna kapılırken diğer yandan da bu cinsel arzuların gerçekleştirilmesine yönelir.