ceylanın masum görüntüsüne kanmış babaanne'dir, acıma duygusu hat safhadadır, ağlıcaklıdır, "değiştir kanalı" der. halbuki bütün belgeseli o sahnenin geleceğini bile bile izler. severim kendilerini.
bir yabancı ülkede izlediğim programda yaşlı morukların timsahlara canlı tavuk attığını görmüştüm sırf burdan bile yola çıkıldığı zaman eli öpülesi babaannedir.
(bkz: güzelim yurdum insanı)
bir filminde ölen aktörü başka filmde görünce küfreden babaannenin ahretliğidir.
aktör bir diğer filmde şen şakrak görünür ki, babaannenin boğazında yumurta kabuğu kalmış sesi duyulur:
-sen bizi mi kandırdın .t?
zavallıcık ilk filmde çok üzülmüştür.
ben de bu konuda babaannemi öncü sanırdım. yavrulara saldıran leopara falan 'allah sana da aynı acıyı yaşatsın' derdi. ben de dumur dumur bakardım. zaten babaannem beddua konusunda fenomendir. dedem de telesekreterle konuşur. şu entryi yazarken farkettim de sit-com tadında ailem var lan benim!
sen beddua etsen ne olacak babaanne? olan çoktan olmuş, ölen çoktan ölmüş.
adamlar bunu kaydedip düzenleyip belgesel haline getirip de öyle izleyiciyle buluşturuyorlar. zaten olayın üzerinden belki de 2-3 sene geçmiş oluyor. hele izlenilen belgesel samanyolu tv, mesaj tv belgeseli vs. ise allah bilir orda ceylanı avlayan aslan bile çoktan nalları dikmiştir. lüzumsuz yere telaş yani, başka da bir şey değil.
aslan antilop'u yiyor, bu görüntülere belgesel çekiliyor, montajlanıyor, hazırlanıyor ve derlenip izleyiciyle buluşuyor. yani olan çoktan olmuş. hem de aylar, yıllar öncesinden.
ancak babaanne; aman evladım, kaç ordan kaç!, ayy gitti gitti!, yiyecek şimdi seni, yiyecek şimdi! diye bağırır.
trt'de 1998 dünya kupası finalinin tekrarını izleyip fransa'ya tezahüratta bulunan liselinin durumuna benzer şu babannenin yaptığı.