doğanın hızlandırılmış halini sunan yapımlara verilen ad.
yoksa izlenmez lan. geçen gün parka gittim. mesire yeri de denebilir. şapkamı, gözlüğümü, göt cebimden cüzdanı, diğer göt cebimden telefonu, ayakkabılarımı, çoraplarımı çıkardım, paçaları sıvadım arkamdaki ağaca yaslandım resmen pinekliyorum. insan evde yatmaktan sıkılıyor tabi ben de çıkıp biraz dışarda yatayım dedim. derken hemen yanıbaşımdam 1080p çözünürlükle tvde ağzımızı ayıra ayıra izlediğimiz müthiş bir doğal av içinde buldum kendimi. durun heyecanlanmayın. aç bir aslan yavru antilopu kovalamıyordu. durum daha vahimdi. tam 100-150 arası karınca bir tane küçük solucanı kovalıyordu. mına koyum solucan bir o tarafa boğumlu boğumlu gidiyor bir bu tarafa boğumlu gidiyor, arada üzerine çıkan karıncaları düşürmek için yuvarlanıyor, bir garip hareketler. 20 dakika falan rahat daireler çizerek kaçtı karıncalardan. ben yoruldum amk izlerken. lan zaten toprak sertleşmiş içine giriş yapamıyor hayvan. bu arada karıncalar da artmaya başladı. aradan yarım saat geçti hala bu arada hareketsiz durup sonra birden hareketlenir hareket etmeye çalışıyor. 45-50 dakika falan sonunda hareketler yok denecek kadar azaldı tabi. karıncalar da epey çoğaldı. hepsi biriktiler maktulün üstüne. bir şeyler yapmaya başladılar ama o kadar küçük ve belirsiz hareketler yapıyorlardı ki anlayamadım. bir süre sonra ileri sar düğmesi aramaya başladı gözlerim. daha bunu parçalayacaklar da yuvalarına taşıyacaklar. ooo saatler sürer. velhasıl ben meşgül bir adam değilim ama insan evini özlüyor. gidip biraz da evde yatayım dedim. eve geçtim televizyonu açtım baktım böcekli möcekli bir belgesel var. izledim. 2 dakika içinde saldırıp öldürüp yediler amk avlarını. saatlerce izlediğim ve ancak bir kısmını görebildiğim bu doğal doğa olayı 1080p ile 120 saniyede tamamlandı.
Uzay gemisi büyüklügündeki televizyonlarda, fakirlerin yaşamını anlatan belgesel izleyip, onlara acımak ve sadece bir saat belgeselin etkisinde kalmak, güzel vakit geçirmenin en alçakça şeklidir...
uçsuz bucaksız bir derya, okyanus gibidir.. ne sık dinlediğinizden bıktığınız şarkı, neden tek olay üzerinden dert anlatan uzun romanlar gibidir.. asla konusu göründüğü veya başlığıyla sınırlı kalmaz! canınız sıkıldığında, gizemli olaylardan birisini anlatan bir belgesel izlemeye koyulduğunuzda, mest olabilirsiniz. bir daldan bir dala atlar, kültürünüze kültür katarsınız. tabii, seslendirme ve kullanılan görsellerin etkisini de es geçmemek gerek..
güzel ülkemin güzel vatandaşları genellikle belgesel diyince aklına genellikle hayvan belgeseli geliyor.
ama belgeselin birçok çeşidi vardır.
üniversiteye giden lere belgesel çok yarar.
birçok çeşit belgesel türü vardır.
çok izlersen çok şey öğreneceğini sandıran kaliteli yapımların haricinde çoğu hayatında yeri olmayan, önemsiz bilgiler veren ve günümüzde artık değerini kaybetmiş olan görsel yayın.
ülkemizde çok ön yargı ile yaklaşılan, sıkıcı zannedilen program türü. e tabi belgesel deyince milletin aklına stv'deki absürd belgeseller geldiği için normaldir. sen bir aç bak national geographic'e gözün belgesel görsün. yeminle national geographic ve history channel belgesellerini film gibi gözümü kırpmadan izliyorum.
sadece filmlerde/dizilerde olan güzel tesadüfleri gerçek hayatın içinde de arayan, bulamayınca da çok ağır göt olanlar için birebir; terapi hatta. masal da bi yere kadar elbet... bir nevi kendine ya da gerçeğe mecburen(!) dönüş işte.
hayvanları akla getiren kelimedir.ama savaş ya da tarih belgeselleri daha güzel ve daha faydalıdır.
(bkz: besir le vals) not: israil in kamp katliamanı anlatıyor.tam belgesel gibi değil ama belgesel yani. :)