ilginç bir anım, çocukken kursa gidiyordum, o zaman şehir merkezinde tüm otobüslerin durduğu son durak vardı, sabah erken olduğu için o gün denk gelmiş otobüste bir tek ben kalmışım, son durakta da inicem, adam eli mahkem duracak, eh kapıyı da açacak ne gerek var düğmeye basmaya ama çocukluk işte munzurluk edip bastım, adam bağırdı "ne basıyon evladım, inecen işte, ne basıp ta aküyü boşa harcıyon", ben tabi sessiz şekilde indim.
sonradan öğrendim eski belediye otobüslerinin aküleri çok gidiyormuş, zaman zaman otobüsler yolda da kalabiyormuş, adamın takıntısını öğrenince anladım.
Ama şimdi teknoloji gelişti, modern otobüslerde sadece "duracak" lambası yok, klima, televizyon, radyo ne isterseniz çalışıyor, maaşallah akü yüzünden yolda kalan otobüs görmedim veya duymadım. Yıllar sonra yine benzer bir durumda, bu sefer daha modern bir otobüste deneyeyim dedim, yine yanlızken ve son durağa yaklaşırken bastım düğmeye, adam bana mısın demedi. ilginç.
bu güvensizliklerin en büyüklerinden birisi teyze yanına oturma anlarında olur.
iki kişilik koltuğun cam kenarında oturduğunu düşün. iki kişilik koltuk dediysek, normal iki insan için. bazı teyzeler çıtır takılır ama basenler çuval gibi olduğundan, normal şartlarda o ikili koltuğa anca kendisi sığar. neyse; bu teyze gelip sizin yanınıza yarım göt oturur. düşün sen manzarayı... bu size temas etmemek içindir, bizim kültürümüzde vardır öyle tipler bilirsin. öyle bir oturur ki o yan koltuğa, "eh hadi oturayım bari" havasında. düştü düşecek yere anasını satayım. yok, düşse otobüs rotadan çıkacak, allah muhafaza eve gidemeyiz. bir de o yönü var işin. bu teyze size güvenmez tabi, potansiyel sapıksınızdır. olaya bak. güvensizlik bu teyzede tavan yapmıştır, genç kız versiyonlarına hiç girmeyelim, onların hepsi tecavüz korkusuyla otobüse binen beyonce'dur, geç onları.
diğer güvensiz insan tipi ise kesinkikle gazete okuyan amcadır. öyle bir katlar ki, öyle hızlı okur ki, "aman kimse gazeteye bakmasın, otlanmasın" telaşındadır. arada bir etrafı keser, potansiyel bilgi hırsızlarını bertaraf etmek için azami güç harcar.
güvensizliği hat safhaya vardığı en büyük anlardan birisi ise, ayakta yan yana duran iki kişinin hemen önünde bir kişinin inmek için ayaklandığı andır.* ayakta dururken, camı açar, diğerini terletmemek için ayakları kontrol eder, yer açar. tutamağın ikisini tutmaz, kader ortağına uzatır. fakat her şey o koltuk boşalana kadardır... ondan sonra olay saniyelere ve reflekslere bağlıdır. ayağı o boşluğa soktun soktun. yoksa ayakta kalmaya devam. burada da ufak bir püf nokta vardır. vatandaş inerken, arkaya doğru çekilip yol verirsen, adam ön kapıya doğru ilerler, güvenir sana.. işte bu anı iyi kullanıp yerine geçebilirsin...
unutma, otobüste tek dostun akbilin, diğerleri senin rakibin. acı yok, güven yok. unutma.