bektaşi fıkraları

entry43 galeri1
    26.
  1. ikizler burcu herhalde. hazırcevap olması falan:

    Bektaşiye bir gün sormuşlar;

    Gelse bir dilberi ahu
    olsa sav mı ramazan
    dilber-i ahumu efdaldir,
    yoksa sav mı ramazan mı?

    Bektaşi cevap verir:

    “Fırsatı fevketme zinhar...
    sür sefasın dilberin
    olur kazası savmın
    olmaz kazası dilberin...
    *
    2 ...
  2. 27.
  3. Bektaşiyi yine ramazanda öğle vakti yemek yerken yakalayıp sıkıştırmışlar: “Neden oruç yiyorsun?..” Bektaşi: “Ulan...” demiş, “... aç gezerken kimse bir şey sormuyor; bugün yiyecek bir şey buldum, hepiniz üstüme geliyorsunuz!..”
    *
    1 ...
  4. 28.
  5. Bir mecliste konuşmacının biri Hallac ı Mansuru çok över. Dinleyicilerden biri ; - Yahu Hiç ‘En el Hak’ denir mi ? Toplantıda bulunan Bektaşî:
    -Dur hele efendi. En-el-batıl mı demeliydi.
    2 ...
  6. 29.
  7. -Hocayım diye köye gelmişti. Zamanın bilgini olarak geçinirdi. Bir gün şunları söyledi:
    - Ey ümmeti Müslim'in! Cenabil Rabbil Alemin! Ahalinin rızkını üçe ayırmıştır:
    Bu rızkın birini dilleri ile, ikincisini elleri ile ulemalar almıştır. Üçüncü hisse de sair halka bırakılmıştır.
    Deyince Bektaşi de:
    - O hissede de ulemanın gözü kalmıştır, dedi.
    1 ...
  8. 30.
  9. memleketimizin güzel bir köşesinde bektaşinin biri yaşarmış. bu bektaşi hep ağlarmış, nedenini kendi de bilmezmiş. en sonunda karısının tavsiyesine uyup sağlık ocağına gitmiş, 'doktor bey ben hep ağlıyorum bu nedir ya?' demiş, doktor da demiş ki 'bak şimdi falanca köyde bir deli var, git onla uğraş o seni güldürür.' bektaşi de demiş ki 'o benim.'

    ya işte böyle, peki asıl kim deli şimdi?
    *
    1 ...
  10. 31.
  11. Bektaşi Baba istanbul'da gezinirken, padişahın sarayı olduğunu zannettiği görkemli bir binanın yakınından geçmekte idi. Binanın önünde şatafatlı bir fayton durmakta idi. Binadan sırmalı elbiseleri olan adam çıkınca, muhafızlar selama durdu. Adam faytona binerken, Bektaşi meraklalandı ve muhafızlardan birinin yanına sokularak sordu.

    -Faytona binen padişahmıdır?

    -Hayır padişahın bir kuludur. Cevabını aldı.

    Bektaşi, tepeden tırnağa önce faytondaki adama baktı. Sonrada kendi haline baktıktan sonra, ellerine açarak:

    -Tanrım, bir padişahın kuluna bak! Sonra, bir de senin kuluna bak! Diye söylendi.
    *
    yazar notu: hoş, bektaşi nin istanbul'da ne işi var orası da ayrı mesele. biraz kurgulanmış bir fıkra gibi ama nüktedan.
    1 ...
  12. 32.
  13. bakınız: oruç tutmamak için gerekçeler

    Bektaşi'ye : - Koskoca ramazan geçti gidiyor, sen hala oruç tutmadın! Bu nasıl istir? diye sormuşlar.
    Bektaşi: - Îmanım, demiş ramazan gider yine gelir. Bu can giderse bir daha zor gelir.
    1 ...
  14. 33.
  15. bunun doğruluğundan hiç emin değilim çünkü başka isimlerde de çıktı:

    Bektaşi’ye sormuşlar:
    - Dünyanın en zor ve en kolay şeyleri nedir?
    Bektaşi söyle demiş:
    -En kolayı, nasihat vermek, en zoru kendini bilmektir.
    1 ...
  16. 34.
  17. Bektaşi’yi toplum içinde küçük düşürmek isteyen biri:
    -Bektaşi efendi, borcunuz var mı? Diye sormuş.
    +Evet bakkala biraz borcum var.
    -Canim onu sormuyorum. Namaz borcun var mı?.
    Bektaşi kızmış: +Onu ancak tanrı sorar, Sana düşen bakkal borcunu sormak.
    1 ...
  18. 35.
  19. Hoca ile Bektaşi birlikte yola çıkmışlar, bir süre sonra hoca:

    -Namaz saati! demiş, başlamış kılmaya.

    Rekat üstüne rekat, selam üstüne selam.

    Bektaşi’nin beklemekten canı sıkılmış, hoca namazı bitirince sormuş:

    -Yahu bu ne uzun namaz böyle?

    -Kazaya kalmış namazlarım vardı, onlarıda kıldım! Demiş hoca.

    Yola koyulmuşlar, bir müddet sonra mola verdiklerinde bu kez namaz kılmak için Bektaşi müsaade istemiş ve başlamış namaza.

    Ama ne namaz, bitmiyor! Sonunda hoca dayanamamış :

    -Erenler, senin namaz da uzun sürdü!

    -Önümüzdeki haftanın namazını kıldım! Diye cevaplamış Bektaşi.

    Hoca şaşırmış:

    -Yahu olur mu böyle şey?

    Bektaşi gülmüş:

    -Yukarıdaki senin veresiyeni kabul ediyor da, benim peşinimi niye kabul etmesin?
    *
    2 ...
  20. 36.
  21. Hoca ile Bektaşi içki içerken yakalanırlar ve Kadı’nın huzuruna çıkarılırlar.

    -Şeytana uyduk kadı efendi. Diye af dileyen hocayı, kadı affetmez ve idam cezası verir.

    Sıra Bektaşi’ye geldiğinde savunmasını yapar:

    -Kadı efendi ben gayri-müslümüm, bana oruç farz değildir.

    Kadı Bektaşi’yi serbest bırakır. Bektaşi Kadı’nın huzurundan ayrılırken sorar:

    -Kadı efendi, ben de şahadet getirip Müslüman olsam, arkadaşımı da bağışlar mısın?

    Kadı efendi düşünür, bir kişiyi Müslüman yapmanın sevabını hesap eder ve Bektaşi’nin teklifini kabul eder, hocayı da affeder.

    Kadının huzurundan ayrıldıktan sonra hoca Bektaşi’ye kızgınlıkla sorar:

    -Sen ne biçim adamsın be, bir Hıristiyan bir Müslüman oluyorsun! Sen de hiç iman yok mu?

    Bektaşi gülerek cevaplar:

    -Gavur oldum kendimi, Müslüman oldum seni kurtardım. Peki sen ne işe yaradın?
    *
    2 ...
  22. 37.
  23. Sofunun birisi Bektaşi’yi denemek ister.

    -Baba Erenler, sizler için kerametli diyorlar. isterse ağacı bile ayağının yanına getirir diyorlar. Bize de gösterinde bizde görelim, der.

    Baba Erenler, kendisi ile alay edilmek istendiğini fark ederek, sofuya bir ders vermek gerektiği düşünür ve ağacı çağırmaya karar verir:

    -Ağaç gel der, fakat ağaçta hareket yok.

    -Ağaç gel der, fakat yine gelmez.

    -Ağaç gel der, üçüncü çağırışında da ağaçta hareket yoktur. Bunun üzerine, Bektaşi ağacın yanına gider ve derki:

    -Eğer ağaç bize gelmezse biz ağaca gideriz.
    1 ...
  24. 38.
  25. bektaşi babası körpe bir delikanlıya göz koymuş. fakat genç şiddete karşı koyunca iştahı kursağında kalmış. gel zaman, git zaman... hacıların dönme günü gelmiş çatmış. köy halkıyla beraber delikanlı da onları karşılamaya çıkmış. tabi bektaşi de aralarında! hacılar sökün edince bir ana, baba günüdür başlamış. birbirine sarılan sarılana, öpüşen öpüşene. hiç bektaşi fırsatı kaçırır mı? o da körpe delikanlının boynuna sarılmış ve başlamış şapur şupur öpmeye. yahu erenler! o hacdan gelmedi onu ne diye öpüyorsun? demişler. bektaş-i, biraz gerilemiş ve ellerini havaya kaldırarak: ayol, madem ki hacı değiller, öyleyse yüzündeki bu nuru ilahi ne?! demiş.
    2 ...
  26. 39.
  27. Bir Bektaşi, merkebine odun yükleyip şehre gelirken karşısına tüccar kılıklı iki adam çıkar:
    - "Şu zındıkla alay edelim!" diye Bektaşi'ye yanaşıp selam verince, Bektaşi de durur, merkebi de.
    Tüccarlar işaretle: - "Bu eşeğin ne düşünüyor?" -
    Bektaşi:
    "Odun taşımaktan yorgun düştü de, artık kasabada ticaret etmeyi düşünüyor!" der.
    1 ...
  28. 40.
  29. Dilencinin biri, Bektaşi'ye:
    – "Bir sadaka ver sana dua edeyim."
    Bektaşi on para verdikten sonra dilenciye dönerek:
    – "Duanı istemem." Dilenci sorar:
    – "Neden?"
    – "Eğer duan kabul olsaydı, sen dilenci olmazdın!"
    2 ...
  30. 41.
  31. -baba erenler, hangi nefesi seversin?
    -sigaranın ilk, kaynanamın son nefesini.
    0 ...
  32. 42.
  33. 43.
  34. Bektaşiliğe saygım var ve bu yüzden fıkra konusu yapmayacağım.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük