Beklenen gelmeyecekse acı verir, öldürmez süründürür hatta. Ama gelecekse tatlı bir heyecan, için içine sığmaması ve katlanarak artan bir sevgiyle devam eder.
Küçük prensten bir alıntı:
“Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. Saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım. Mutluluğun bedelini öğrenirim. Ama günün herhangi bir vaktinde gelirsen, seni karşılamaya hazırlanacağım zamanı asla bilemem. insanın gelenekleri olmalıdır.
bir insan için en uzun mesafe nedir biliyormusun? kalbi ve beyni arası ben hala beynimdeyim; seni de kalbime koydum
sen kalbimdesin işte başka açıklaması yok bu acının! beynimdeki her düşünceden uzak tutuyorum seni
ama hani
o çok gitmek istediğimiz yer vardır ve gidersek orayı da sıradanlaştıracağımızdan, güzel gelmeyeceğinden korkarız ya;
işte sen o köysün benim için yada o kent yada o ev
bir gün görüşmek üzere; dersem bana kızarmısın? ömrümün başını değil ama sonunu seninle yaşayacağım; korkma! öleceğim an değil; yanına geldiğim an ölmeyi bekleyeceğim