Siyaset, deprem sonrasında yaşanacak tüm olumsuzlukların faturasını Ekrem imamogluna çıkaracak, hem o imamoglundan, hem deprem öncesi gevseklinden kurtulacak, hem de oyunu katlayacaktır.
sende çok kültür var ya hepimize yetiyor fazlasına gerek yok.. ya sen neden yazılan hiçbir şeyi doğru anlayamıyorsun be kardeşim çok enteresan * oğlum konu parklar sokaklar tramvay metro toplu taşıma vs değil. konu "kentsel dönüşüm" yani depremde insanların ölmemesini sağlamak. kalkmışsın kanun çıktı bilmem ne diye aklınca kültürlen biraz diye laf sokuyorsun. şunu yazana kadar "şeyh sait mitinginde otobüs üstüne çıkanlar" yazsan gene daha mantıklı olurdu.. konu insanların ölmemesi hangi belediye hayır ben çürük binaları yıktırtmıyorum bana oy verenler ölsün der lan.
lan hangi belediye böyle bir konuda hayır yaptırmam der ? hemde istanbulda. ki senin paylaştığın haber linkinde kararı bakanlar kurulunun aldığı yazıyor. bu da demektir ki senin taptığın siyasetçiler sorumluluğu üzerlerinden atmak için ihaleyi belediyelere yıkıyor. tüm ülke "tek adam" tarafından yönetiliyor istediği belediyeye kayyum atıyor istediği seçilmiş belediye başkanını görevden alabiliyor kudreti bu kadar yüksek ama konu kentsel dönüşüme gelince kararı belediyelere bırakıyor. sen de bunu yiyiyorsun öyle mi..
Ekonominin kalbi istanbulda atıyor herkes oraya göç etmek istiyor iş VS. Kentsel dönüşüm 50 sene sürer yani depreme yetişmez. Bu iş gölcük depremiyle tüm ülkede başlaması lazımdı. imdi eğer devlet ve belediye kurumlarında rüşvetçi üç kağıtçı dolandırıcı memurlar olmasaydı herşey nizami olsaydı ne bunları konuşurduk nede Hatay maraş depreminde bu kadar kayıp verirdik.
Maraş depremlerinin en az 50 katı büyüklüğünde felaketler yaşanabilir. O dar sokaklar eski yapılar nüfus. O depremde yarım saatlik yolu 12 saatte zorla geçebilmiştik istanbulu düşünemiyorum.
Ben olabilecek sonuçları hayal bile edemiyorum. Zeytinburnu’nda öyle dar sokaklar var ki bırak itfaiyeyi ambulansı otomobil bile giremiyor. Olası bir deprem durumunda buralara yardım bile gidemez.
istanbul ve izmir’in en acil şekilde kentsel dönüşümünü sağlamak devlet politikası olmalıdır.
doğuda yaşadığımız son depremde insanlık dramlarını biliyorsunuz. tam bir iş bilmezlik rezaletler insanlık adına utanç durumlarını misliyle yaşayacağız.
insanlara peynir ekmek gibi dağıtılan tapular, çıkan imar afları, kentsel dönüşüm adı altında yapılan akla bilime uymayan çok katlı yapılaşma ki Zeytinburnu gibi sahiller ve kağıthane gibi eski dere yatakları ile yamaçlara kurulan çok katlı siteler - yeni binalar asıl faciaları yaşayacak.
son yaşanan depremde gördük.
en çok ölümler yeni yapılan çok katlı yeni yapılarda, depreme dayanıklı binalarda oldu.
inanın bana binanız yıkıldığında altında kalıp ölürseniz şanslısınız. hele ki kışın deprem olursa enkaz altında kalırsanız yangın veya soğuktan donarak bağırarak öleceksiniz.
emin olun sizi kurtaracak insanlarda enkaz altında kalmış olacak.
en son yaşadığımız depremde oranizasyon rezaletlerini düşünürsek...
eğer enkaz altında kalmaz ve çıkmış olursanız her ihtimale karşı deprem çantanızı yanınıza alın. altın döviz olarak yanınızda paranız olsun.
kızılay sattığı deprem çadırlarına zam yapacaktır.
bir de deprem çantasına en az 1 kişi için 1 haftalık yiyecek içecek (kaç kişi iseniz) antibiyotik, vitamin, ağrı kesici, dezenfektan vb ilaçlarla yedek telefon tablet için 2-3 tane en az 20.000 mAh Taşınabilir Şarj Aleti vs koyun.
en az 1 hafta kimseden yardım destek alamayacaksınız.
maalesef öncelik enkaz altında kalanlar olacağından yaralılara sağlam olanlara sıra gelmeyecek. elimizde olan imkanlar - aslında imkansızlıklarla koordinasyon yönetim beceriksizliği, yetersiz ve ehil olmayan kamu idaresi de düşünülerek (en son yaşadığımız depremi düşünün) bunun misliyle fazlası yaşanacak, olan faciayı hesap edin.
85 milyon insanın "gerçek çaresizliğin" ne olduğunu bir kez daha iliklerine kadar yaşacağı depremdir. ne zaman olacağı belli değil tabi ama misal ben istanbuldan gidemeden olursa ben ve ailem + tüm marmara sakinleri içinde, geriye kalan tüm iller ve vatandaşlar dışında yaşayacaklar çaresizliği. biz ölmezde sağ kalırsak belki enkazdan kurtulmaya belki istanbuldan çıkabilmeye çalışırken perişan olacağız. diğer illerdeki insanlarda ellerinden çok az şey geldiği için tıpkı bizim maraş depremlerini gözlerimiz yaşlı kalbimiz kırık şekilde çaresizce televizyondan takip ettiğimiz gibi televizyondan gözleri yaşlı çaresizce takip edecekler.
aslında bu kadar olumsuzluğa gerek yok biliyorsun değil mi ? 99 depreminin üzerinden 25 ( yirmi beş ) sene geçti. sadece 99 depremi değil evvelinde cumhuriyet kurulduğundan beri doğudan başlayarak marmaraya gelene kadar bir sürü 7 ve üzeri şiddette deprem oldu. bizim insanımız bu kadar umursamaz olmasa, bizi yönetenler bu kadar basiretsiz olmasa 99 dan beri istanbul ve marmara bölgesi depreme "full hazır" hale gelebilirdi. istesek bunu 25 senede çok rahatlıkla yapabilirdik ama yapmadık. şehre göçü durdurabilirlerdi ama onun yerine milyonlarca suriyeli ve afganı da getirdiler istanbula.. bu 25 senede şehirdeki yapıların belkide yüzde 80 ini yıkıp yeniden yapabilirlerdi ama yapmadılar. şimdi yalandan kentsel dönüşüm yapıyorlar ama yaptıkları yerler hep pahalı semtler parası olan insanların binaları. ne fatihte ne zeytinburnunda ne avcılarda ne esenyurtta ne bağcılarda hiçbir şey yapılmıyor çünkü oralar fakir insanların yaşadığı para etmeyen semtler.
japonya gene yıllar önce büyük bir deprem ve yıkım yaşadı. adamlar ne yaptı ? ortaya bir tavır koydu deprem kaçınılmaz ama ölümler azaltılabilir dedi ve şehirlerini buna göre inşaa etmeye başladı. adamlar 50 katlı gökdelen koyuyorlar 8 şiddetindeki depremde camlar bile patlamıyor bırak binanın yıkılmasını.. işte bu kadar olumsuzluğa gerek yok derken bunu söylüyorum. allahsız denilen ruhsuz denilen japonların başardığını iş gücü çok daha fazla olan daha azimli olan biz türkler yapabilirdik ama yapmamayı tercih ettik. o yüzden kendi düşen ağlamayacak bu umursamazlığımızın bu vurdumduymazlığımızın bu "koy g.tüne rahvan gitsin" zihniyetimizin cezasını çekeceğiz hep beraber. 2024 bitiyor hala evlerin duvarlarını matkapla bile patlatabildiğin tuğladan yapıyoruz amk hiç ağlayıp sızlamasın kimse.. ytong gibi daha dayanıklı malzemeler kullanmıyorlar. neden ? maliyeti fazla imiş. peki bir insanının canının maliyeti çok mu ucuz..
istanbul'da iki defa depreme yakalandım.
birincisinde dershanedeydim ve derslerimiz iptal olmuştu. sallanmıştık baya.
ikincisinde ise evdeydim. arkadaşla telefonda konuşuyordum.
bunların hepsi çocukken oldu.
arkadaşım üniversite için istanbul'u seçti. gitme dedim, yapma dedim. yok, orası doğduğum yer, imkanlar orada. peki, doğru tamam ama canından önemli mi? nasıl yurtlarda kalıyorsun?
seneler sonra istanbul'a yolum düştüğünde geçen sene, korkudan uyuyamıyordum. 3 gün kalmıştım. en son rüyamda depremi gördüm. yanımdaki kızı kurtarmak için onu sarıp sarmaladım. kabus gören birisiyim bazı dönemler çokça.
o kadar iç içe ki apartmanlar. deprem olunca tamamiyle bitecek yani. bitecek. bunların farkında olmalarına rağmen her şeyin hem milletimiz tarafından unutulması hem de politikacılar tarafından unutulmasına ne denilmeli, peki? can sağlığınız hiç mi önemli değil? gerçi milletin de eli kolu bağlı. ne yapsın?
umarım depremin ne zaman yaşanacağı bilinmeyen zaman diliminde yeterince insan hayatı kurtarılmaya bir şekilde odaklanılır da insanlarımızın hayatları kurtarılır.
ama pardon, bazı şeyler çok daha önemliydi, değil mi!
öte yandan,
hep merak ederdim.
cumhuriyetin tarihinden beri ankara'da olan merkez bankasi bile neden her an deprem olmasi beklenen istanbul'a kaydirildi diye.
yetmedi, istanbulun kuzeyine , misal istanbul havalimanin oralardaki geniş bos alanlara degilde, panik halinde kaçilmasi en zor olan daracik atasehir, umraniye acibadem civarindaki o sıkışık hatta konuçlandi diye.
meger sasirmam gereken seyler bununla da kısıtlı degilmiş.
direk fay ustunde kurulu sehirler de varmiş.
hic ummadiğim sehirlerde var listede.
direk fay üstünde yaşayan iller, sirali tam liste var yukarda ki linkte...
anlayamadiğim, bu sehirler kurulurken bilim belki bu kadar gelişmiş değildi..
bilemeden bu şehirleri direk fay üstüne kurdular o zaman diyelim.
peki bilim geliştikten sonra, neden bu kadar buyuk yuzölçümü olan bir ülkede , bu şehirler fay hattindan daha uzaga dogru kaydirilacak şekilde yapilanmamişta, hala birebir ayni yerde gelişimini devam ettirmiş?