doğu kültürünün temel özelliklerindendir. zamanı kullanmaya değil, zamanı geçirmeye, öldürmeye odaklı bu kültürde beklemek hayatın her yerindedir ve çoğu kez umuttan, mantıktan ayrılmıştır. elbette bunun sosyolojik ve coğrafik yığınla sebebi vardır ama günümüzde, türkiye'nin en iyi olduğu söylenen üniversitelerinden birinde, tıp fakültesinde beşinci senesini doldurmakta olan bu yazar, gününün yaklaşık dört saatini manasız yere, çoğu kez okumasına, uyumasına veya düşünmesine izin vermeyen fizik şartlara sahip ortamlarda yine manasız olan yoklamaları bekleyerek geçirmektedir. zamanı öldürmek, doğuya özgü bir sanattır, türkiyede akademide bulunmak bile bunu değiştirmez ve işte bu entryi girerken dahi aştide otobüs bekliyor olmak tesadüf değildir.
sonucu için küçük bir umut bile varsa insana her dakikasının mutluluk verdiği, imkansız olmasıyla insana acıdan başka bir şey vermeyen eylemdir. birçok şeyi öğretir insana. yüklediği manalarla olgunlaştırır insanı. bekledikçe sabretmeyi, şükretmeyi, en küçük şeylerden mutlu olmayı, en önemlisi de beklemeyi öğrenirsiniz.
sabretmektir beklemek, birini beklemek, bir olayın gerçekleşmesini beklemek, unutmayı beklemek, hatırlamayı ve hatırlanmayı beklemek gibi şeyler olabilir.
ama beklemek bugünü yaşamayı engeller bazen, beklerken şimdiyi kaçırırsın ve gelecek için yaşamaya başlarsın. beklememek, beklenti içine girmemek lazımi yaşayıp görmek lazım.
uykusuz gecelerin sebebidir çoğu zaman. geleceği de yoktur hani. ama beklersin yine de. gelmeyeceğini bile bile beklersin. gelmesinin imkanı olmadığı halde beklersin. güneş batarken başlarsın beklemeye, ay yükselir, yıldızlar yanar bir bir, karanlık ağırlaşır, üstüne çöker, beklersin...
köpekler ulur, sarhoşların naraları eşliğinde beklersin. tekrar köpekler ulur. sessizlik çöker bir ara. beklemeye devam edersin. göz kapakların ağırlaşır, kül tablası dolar, beklersin. vakitsiz ötmeye alışkın horozlar güneş doğsun diye bağırırlar avaz avaz. sen hala bekliyorsundur.
ezan sesi yükselir en yakın minareden. köpekler eşlik eder, kuşlar eşlik eder, rüzgar eşlik eder. senfoni eşliğinde beklersin. horozlar vakitlice öter bu kez. güneş yüzünü gösterir hafifçe. beklersin...
aydınlanır etraf, bir gece daha devrilmiştir, bir gece daha beklemişsindir. yine yoktur. uyursun tuhaf rüyalar eşliğinde. rüyanda beklersin, yoktur.
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş,
Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi.
Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz.
Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde.
Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik.
Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde!
Duyuyorsun değilmi suskunluğumu nasıl haykırıyor?
Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim;
Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde ...
beklemek, bir yayı germek gibiydi, ne kadar beklersen yay o kadar geriliyor ve sen kendinden o kadar uzağa düşüyor, arzularının o kadar derinine giriyordun.
ne çılgın yolculuklardan geçer böyle fırlatılan bir ok.
insanın sabrını ölçen bi kavram. becerebilene ne mutlu. çok zor ama. ömründen ömür gider insanın. elinden de bişey gelmez. kalırsın öyle. laflar tıkanır kalır. içinden ya sabır dersin. yutarsın.insanın sabrını ölçen bi kavram. becerebilene ne mutlu. çok zor ama. ömründen ömür gider insanın. elinden de bişey gelmez. kalırsın öyle. laflar tıkanır kalır. içinden ya sabır dersin. yutarsın.
seni özlemeyi en çok ben bilirim.
hiç yakınmadım seni özlemekten.
üstelik sana kavuşamamak ihtimali,
işlenmemiş soğuk bir taş gibi önümde dikilip dururken.
sana dokunamamak yüreğimi böylesine acıtırken...
yine de bil ey yâr...
bil ki ben yüreğimi kanırtan bu acıya inat,
dokunmadan tenine saatlerce sevişebilirim seninle.