neden olduğunu bilmemekle beraber şu anda yaptığım şeydir. bir yandan oha olur mu öyle şey derken bir yandan da böyle hissetmenin bir sebebi olduğunu düşünüyorum. neticede biraz da kalp kıran bir eylem.
hatırlayamadığım bir şairin * bir gazetenin bulmacasında harfleri birleştirerek ortaya çıkan bir şiiri:
"beklemek boşunaymış, bekler umudu olan
hiç dönmeyecekmiş gibi geri gelmeyeceğim ben
bir gül, bir mektup ve bir resim senden arda kalan
hepsini bir bir yakıp ellere gideceğim ben"
bazen beklediğin şey gelmesin istersin bazen de biran önce gelsin istersin. aksi gibi gelmesini istediğin şey için zaman çok çabuk akar gider ama diğeri için geçmez o vakit.
sadece bir akşam üstü onun seni karşılayacağı hava alanını, o gri sonsuzlukta sımsıkı, upuzun bir sarılmayı, uzun parmaklı sımsıcak elleri, belki ilk ve son kez yapılacak bir cumartesi kahvaltısını hiçbir gerçeğe değişmemektir. yanı başındayken söyleyemediğin tüm cümleleri belki bir güne sığdırabileceğin o muazzam günü kurmak, her dakika hem de...
sabretmeyi öğrenmektir.
gideli çok uzun zaman olmamıştı. hatta taptaze ayrılık kokuyordu odam. alışmaya çalışıyordum gidişine. sonra zaman geçti.. iyi ki de geçti dedim, zamanla.. o ilk ayrılık anının acısı, kaybetme hissiyatı eğer o ilk andaki gibi kalsaydı, bir daha iflah olmazdı kalbim. ama çok şükür ki acılar zamanla hafifliyor. bir köşeye çekilip beklemeyi öğreniyor insan. sabırla bekliyor...
gelmeyecekse de giden, beklemek olgunlaştırıyor ruhu.
-hanfendi 2 saattir bekliyorum
-ayıp ama amk onunki parada bizimki kağıt mı?
+beyfendi fişinize bakabilir miyim?
-al işte yalan mı söylüyoruz
+burada 15:52 yazıyor yani 11 dakika olmuş
-yanlış lan o herşeyiniz sakat!
insanı yavaş yavaş öldüren illetlerden -kanımca- sigaradan sonra gelendir. bunun bir kısa vadesi vardır bir de uzun vadesi.
kısa vadesi; durakta otobüs beklemek, arkadaşı/ sevgiliyi beklemek * gibi şeylerdir. bir yandan "nerde kaldı bu?!" diye söylenirken bir yandan beklemenin fizyolojik sıkıntılarıyla uğraşırsınız. ellerde terleme, karın bölgesinde ne idüğü belirsiz hareketlenmeler, volta atma ihtiyacı, oturarak bekleyenlerde bacak bacak üstüne mi atsam kollarımı mı kavuştursam sorunsalı, keşke bunları giymeseydim keşke parfüm sıkmasaydım gibi içsel çatışmalar bu etmenlerin yalnızca bazılarıdır. beklenen kişinin/aracın gelmesiyle ortaya iki ihtimal çıkar: ya bu geliş ve beraberinde yaşananlar beklentinizi tatmin eder ve beyniniz tüm bu gıcıklıkları harddiskten siler ya da beklentilerinizle başınıza gelenler anlaşamaz ve o gün aklınıza o beklenme süreciyle kazınır.
uzun vade ise; sınav sonucu beklemek, iş başvurusu beklemek, okul bitsin beklemek ve sevgili beklemek * gibi beklentilerdir. bunların süreci daha sancılı olur çünkü adı üstünde uzun uzun işkence eder. kimisine kilo aldırır kimine verdirir. bazı takıntılı arkadaşlarda istenmeyen davranış bozuklukları -tırnak yeme, yara soyma, kirpik yolma- yaratır. bir de kısa vadedeki reaksiyonların hepsini beklenen şey akıla düştükçe bünyeye yaşatır. yorucudur oldukça haliyle.
yukarıda sayılan iş bu istenmeyen süreci seven insanlarda, bahsi geçen tepkilerin verilmemesi kurumumuzun etkisi bünyesine dahil değildir.
beklenen şey güzelse beklemek de güzeldir dedirtendir. Sabrı öğretir. Kavuşmayi istetir. Bazen cok heyecanlandırır, hayaller kurdurur; bazen de kırar geçer.