çoğu zaman gerçekleştirilen eylemdir. mesela beklediğiniz birisi vardır ancak bir türlü gelmez, içinizden gel artık gel artık dersiniz ancak bir türlü gelmez... sancılı bir süreçtir.
bazen bir telefon çalmasını bekler insan. ya da gözü yoldadır ve kapının zil sesini duymayı. güzel bir haberi, ya da kötü bir olayın son bulmasını . bekler , BEKLER ve BEKLER. ARADAN saatler, günler, aylar, yıllar geçer. hatta tükenmiştir tüm umutlar artık. sadece bilinmeyen bir zamanda gelecek olan bilinmeyen bir garip huzuru bekler. umudu bekler kalmış kırıntılarıyla. ve ummadığı bir an gelir ki tüm beklemeler aniden sona erer.
ölümün çoğul halide denebilir. ama istekli şekilde ölüm. diyorsun insan niye isteyerek ölsün ki; ama bir sebebi oluyor mutlaka. o sebep seni hayatta tutan, o sebep sana mutluluğu ispatlayan, o sebep insanı sevgiye inandıran...
Öylece gitti. Henüz gittiği eve yayılmış kokusundan belli. Ne bir haber ne de bir iz. "Ben hep giderim üzülürsün." derdi, "ben de hep beklerim." demiştim.
Yalan söylemedi en azından. Üzerine öpücük kondurduğun çerçeveli fotoğrafımız da anı olsun, değil mi?
en hassas konulardan biridir ve çok değişken bir kavramdır ya. akla ilk geç kalan bir kişiyi kök salıp meyve vermek misali beklemek gelir. daha sonra ise de hep negatif düşünceleri barındırır. imkansızlık, özlem, üzüntü, acı... bunları düşündürür çoğu insana beklemek. hele gelmeyeceğini bilmek. en kötüsü de odur ya. insan yine de kendini avutur bazen bile bile, olmayacağını bile bile, gelmeyeceğini bile bile bekler...
hayatın öğrettiği en esaslı derslerden. sabır sınavının öteki adı. godot yu bekler misali, beklerken bize ne olursa olsun umutsuz olmamayı da hatırlatan ve belki de sonu hiç gelmeyecek olan eylem .
işkencedir tam manasıyla. belirsizlik de varsa işin içinde insanın hayatını sömürür bu lanet şey. bekle bekle nereye kadar? neyi beklediğini unutturacak kadar uzun bekleyişler kahrolsun. çok sıkıcısın hayat!