12 eylül 2010'da gerçekleşen demokrasi bayramından(!) sonra yaşanan olay. tek habertürk alma sebebimdi yoksa amberin zaman nihal bengüsü ve yiğit bulut'a dayanazdım. neyse bakalım biraz daha demokrasi gelmesini bekliyoruz. vesayetçi anlayıştan kurtuluyoruz herkes özgür medya da özgür baskı felan yok türkiye normalleşiyor öyle değil mi? http://www.medyafaresi.co...haberturkten-kovuldu.html
onuncu köy olarak nitelediği yerden de kovulmuştur. kendisi tatsız tuzsuz bir muhalefet yapmaktadır. kişisel olarak sevmediğim bir üsluba ve çok yavan bir muhalefet anlayışına sahip bir insandır ama bu şekilde işsiz bırakılması medya özgürlüğüne ve iş ahlakına aykırıdır. üzücüdür.
vay beeee!yiğit bulut amberin zaman(tafaf'tan geldi bu) nihal bengüsu karaca(zaman'dan geldi bu) ve cemaate övgüler yağdıran serdar turgut.müthiş kadro.
fatih altaylı kaldı diyordum ama son günlerde yazdığı yazılarla pek ortada dolanmayacak gibi.neyse en azından eskiden pazar günleri habertürk alıp bekir coşkun mu okusam yoksa hürriyet alıp soner yalçın mı okusam derdi yok.
sürpriz değildir. artık habertürk'te çalışmanın ilk şartı akp ve rte'yi yalamak olduğundan mütevellit, bekir coşkun'un orada barınması zaten mümkün değildi.
üzülme hocam, sana gidecek köy hala var bu memlekette... evet hala var. sen yürümeye devam et.
--spoiler--
Bekir Coşkun da işine son verildiğini ANKAya doğruladı. Coşkun, bir soru üzerine, "Altaylının beni arayarak işime son verildiğini tebliği etti. Altaylı, editörler ve Habertürkün sahibinin işime son verilmemesi konusunda son derece çaba sarfettiğini biliyorum. Ancak, baskı çok yoğundu yapılacak birsey yok. ilk bertaraf olan ben oldum. Bir ormanda yangın çıkarsa, o ormanda hiçbir canlı kalmaz, bütün canlılar yanar. Türkiyede de bir orman yangını var. Bunu hep söyledim. Bu yangın devam ediyor, bu gidişle de ormandaki yangın gibi herkesi yakacak" dedi
--spoiler--
kendi açıklamasıdır.
tanım: bir gazetecinin gazetesinden neden gösterilmeden kovulması.
tanımı yaptık, şimdi söyleyeceklerimi söyleyeyim. niye kovuldu lan o adam? kaa biz onu düşüncelerini yazdığı için iktidara muhalefetlik yaptığı için kovduk derseniz sizin... * hayır demokraside farklı görüşler ne kadar hoşnut karşılanması gerekirse, hakarette bir o kadar kınanır, hoş karşılanmaz. ben bunu bu cahil kafamla bilmeme rağmen neden okumuş, büyük adam olmuş büyüklerimiz bilmemekte. hayır, en azından o adam pazar günleri muhteşem doğa dostu yazılar yazıyordu artık onları okumaktan da mahrum bıraktınız ya bizi, öbür dünyada iki elim yakanızda olacak oğlum.
bu olay "ileri demoğrahsinin" ayak sesleridir. demokrasiyi sadece bi araç olarak gören zihniyetin yakın bi gelecekte sadece yandaş yazarlara yaşam hakkı tanıyacağına bir işarettir. nede olsa "büyük kapı açılmıştır. inşallah ardına kadar açılacak ..."
28 şubat sırasında yaşanmıştı, desteklenmişti, alkışlanmıştı.
şimdi de benzeri yaşanıyor. hükümete yaranmak isteyenler alıyorlar böyle kararlar.
ayette ne diyor yüce Rabbimiz : "biz günleri lehte ve alehte çeviririz!"
kovulmak ifadesi, sabah gazetesi yazarlarından emre aköz'ün de dediği gibi 'oldukça ağır bir ifade' ve yüz kızartıcı bir eylemi olmadığı sürece, hatırı sayılır bir kitlenin günlük olarak takip ettiği bir makale yazarı için kullanılması şık değil.
profesyonel yazarlık; bizler gibi her hangi bir maddi beklentisi olmayan, düşüncelerini başkalarıyla paylaşmaktan ve yazdıklarından sebep zaman zaman taktir ediliyor olmaktan haz alan, kısacası, amatörce yapılan yazarlıktan oldukça farklı niteliklere sahip olmayı gerektiriyor. bunların başında da makaleleri karşılığı aldıkları, oldukça yüksek sayılabilecek ücretlerin ve kendilerine sağlanan ek imkanların hakkını vermek geliyor.
bekir coşkun'un gazete habertürk'den aldığı; 23 bin türk lirası aylık ücret + makam şoförü + sekreterdir. gazete sahipleri bu ücreti ödemeyi ve söz konusu ilave olanakları sağlamayı, sıradan bir yazar için pek de kolay kabul etmezler. öyle anlaşılıyor ki kendisinden, ' göbeğini kaşıyan adam ' türünde ve kamuoyunu günlerce meşgul edecek çıkışların sürekli olarak geleceğini ve bu durumun günlük tirajlarını patlatacağını düşündüler.
- evet! sonuçta bir patlama oldu elbet! lakin, içerde.
bizler buna, osmanlıca tabiri ile infilak diyoruz ki, gerçek anlamını daha iyi betimliyor.