ne zaman top ayağımda ama sırtım kaleye dönük olsa, bilirim ki aslında yüzüm yine başka bir kaleye dönüktür. işte bu yüzden ani bir hareketle rakibi elemine edip yüzümü kaleye dönmeye hiç uğraşmam. koşarım ters tarafa. arkamda, soteye yatmış ve topa odaklanan savunma oyuncusunun şaşkınlığını görmek bana fena keyif verir... evet.. yine, karşımda bir kale ve karşımda çaresiz bir kaleci..ama bilerek topu dışarı atarım. böyle zamanlarda kendi kaleme gol kaçırmanın müthiş hazzıyla bi' nebze olsun neşelenirim. kalecinin tebriklerine mazhar olmak beni bir süpersonik kahraman yapar mı, bilemem. ona da siz karar verin!..
bekaretini şuh sandukasının içinde yıllarca saklayan ve her ay düzenli olarak kanadığı halde kutsal birkaç damla kanını canına emanet eden dilber: söyle bana. sen; bunca çalkantılı seks tarihin boyunca bu fethedilemeyen kalene hangi savunma taktiğini uyguladın da bekaretini koruyabildin, hıı? hani, türklerin hilal şeklini mi yoksa bizanslıların kale burçlarından çıkan askerlerin kafalarına kızgın yağ döktükleri savunmayı mı? dur yoksa mancınık mı attın? lütfen bana anlat... anlatamaz utanır mısın. o zaman, tarihini yaz benliğime bekaret kanınla. hadi ne duruyorsun..
hayda breee!
