tüpün salçanın olmadıgı günler. akşam eve gidiyorum, yolda kendi kendime konuşarak. evde ne yiyecegiz? tüp yok, salça yok, yok ulan yok diyorum. ketıl desen dün onun içinde çorba yaparken bozuldu. açız amnkoyum bugün diyorum.
birden ev arkadaşım aradı.
*hacı geliyormusun?
*hee geliyorum ne oldu?
*yemege seni bekleyelim mi? diye aradım.
*yemegemi? ne yemeg.. nasıl yaptınız? tüpmü aldınız lan?
*abi sen gelsene. sen benim yanımda açmı kalrsın?
eve bir gittim hacı; allahım o manzarayı keşke görmeyeydim. adamlar çubuk makarnasını almışlar. beşer beşer dizmişler tost makinasına yemegi öyle yapmışlar. tam ben girdigim anda makarnanın tiridini yapmaya çalışıyorlardı ki müdahale ettim. yoksa tost makinasında salçasını yapıp makinanın o tırtıklı yerlerinden akıtacaklardı..
o makarnadan yedinmi peki? evet yedim.
tadı nasıldı? orası bende kalsın...şimdi düşünüyorumda, abi nasıl igrenç bir insanlarmışız. kendimden tiksindim.
misafirin ishal olup altına kaçırması. pisliğin koltuğa bulaşması. rezil herifin hiçbir şey olmamış gibi koltuk minderini ters çevirip pantolonunu yıkamaya gitmesi. bu satırları yazan kişinin evden kaçıp diğer arkadaşlarıyla ev tutması.