türklerin yoğurtla birlikte dünya literatürüne kazandırdığı bir hastalık. Cümle düşük oldu yoğurt bir hastalık değil tabii, ama bir yoğurdu kabul ettirmişiz elin sünnetsizine bir de yoğurdu. Yoğurt yiyince geçiyor diyorlar, çift kaşarlı etkisi yapıyormuş böylece, söyleyenlerin yalancısıyım.
ilk olarak, bir türk dermatolog olan, prof.dr.hulusi behcet tarafından tanımlanan, oral aft, genital ülser ve üveit ile karakterize bir multisistem hastalıktır.
Körlük: Tedavisi ihmal edilen kimselerde bir kaç sene içinde üveit ve retina damarlarındaki iltihapla birlikte körlük meydana gelir.
Nörolojik Sorunlar: Beyin ve meninkslerdeki lezyonlar sonucu ilerleyici felçler, kişilik değişiklikleri, menenjit ve demans gelişebilir.
Vasküler Hastalıklar: Damar iltihapları, anevrizmalar ve ölümcül anevrizma yırtıkları meydana gelebilir. Akciğerde vasküler tutulum olduğunda öksürükle birlikte kan gelebilir.
Bu hastalık 1937 yılında Dr. Hulusi Behçet tarafından üçlü beulgular kompleksi olarak (ağızda aft, cinsel bölgede yaralar, gözde iridosiklit) tanımlanmıştır. Ancak daha sonraki bulgular hastalığın vücudun bir çok yerinde belirti ve değişikliklere neden olabileceğini göstermiştir. Erkeklerde daha sık görülür.
Hastalığın nedeni bugüne kadar tam olarak belirlenememiştir, virüs kaynaklı olduğu yönündeki düşünceler yerini oto-immün hastalık düşüncesine terketmektedir.
Ağızdaki belirtiler: dudaklarda, dilde, yanakta, damakta veya ağız arka duvarında tek veya çok sayıda yaralar (aftlar) şeklinde görülür. Bu yaralar, genellikle bir mercimekten bezelye büyüklüğüne kadar (nadiren daha büyük), kenarları kırmızı bir hale ile çevrili, sınırları belirgin, yuvarlak veya oval, zemini kirli tereyağı görünümünde ve ağrılı aftlardır.
Cinsel bölgedeki belirtiler: erkeklerde peniste ve testisleri çevreleyen deride, kadınlarda vajina ve vajina ağzında (dudaklarda), her iki cinste idrar kanalı ucunda (üretra) ve makatta aft şeklinde yüzeyel veya daha derin yaralar gözlenebilir.
Gözdeki belirtiler genelde ağrı ve ışıktan rahatsız olma şeklinde başlar. Erken dönemde konjonktivit (~göz kapağının iç yüzeyinde enfeksiyon) gelişebilir. Behçette en sık gözlenen göz rahatsızlığı tek veya çift taraflı hipopiyonlu iritis tir (bunu doktorunuz saptayacak). Bazı hastalarda kanlı (hemorojik) koriyo-retinitis saptanabilir.
Ağız ve genital bölgedeki yaralarla birlikte hastada ateş ve bölgesel lenf büyümesi gözlenebilir. Gözdeki belirtiler daha ileriki dönemlerde meydana gelir ve körlükle sonuçlanabilir.
Behçet; ataklarla kriz şeklinde seyreden bir hastalıktır. Göz ve sinir tutulumlarında durum son derece ciddidir. Kendiliğinden iyileşme son derece nadirdir.
ilk kez 1937 yılında bir Türk doktoru olan Hulusi Behçet tarafından tanımlanmıştır. Tıp Dünyasında bir Türk doktoru tarafından tanımlanan nadir hastalıklardan birisidir.
Behçet hastalığının en tipik özelliği, ağızda tekrarlayan aft adı verilen yaralar olmasıdır.
hastalığın genel belirtileri şunlardır;
1-ağız içinde tekrarlayarak çıkan aftlar
2-genital bölge yaraları
3-deri de çıkan lezyonlar
4-göz ün arka ve ön kısmında çıkan üveitler
5-eklem ağrıları ve eklemlerde şişlikler.
kesin bir tedavisi olmayıp halen çalışmalar devam etmektedir.hastalığın ileri safhalarında göz tutulumlu hastalarda kalıcı körlük sıklıkla olmasada vardır.
Behcet hastalığı daha çok 20-30 yaşlarda ve erkeklerde görülür. Türkler, Araplar, Yahudiler, Ermeniler ve Japonlarda daha sık görülür. Behçet hastalığının en karakteristik özelliklerinden birisi ataklar halinde seyretmesidir. Yaşla birlikte hastalığın aktivitesi azalır. Behçet hastalığının nedeni bilinmemektedir. Tedavi hastalığın etkilediği organa göre değişir. Tedavi kesinlikle doktor kontrolünde yapılmalıdır. Genetik biliminde sağlanacak gelişmeler Behçet hastalığının tedavisinde yeni ufuklara yol açacaktır. Behçet hastalığının en tipik özelliğinin ağızda tekrarlayan yaralar olduğu unutulmamalı ve bu yakınmaları olan hastaların mutlaka Behçet hastalığı yönünden araştırılması gereklidir
Aslında bu bir hastalık değil sendrom dur. anlaşılabilir olması açısından hastalık diye tanımlanmıştır.