behçet aysan

entry55 galeri0
    26.
  1. nar meyvesinin dağılması olayının kendisinde büyük bir etki bıraktığı şiirlerinde sezilebilen şair. sivas katliamı'nın kurbanlarından.

    unutulmayan
    bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
    çatlamış bir narı, unutmadım.

    bir eflatun ölüm
    kırgınım
    saçılmış bir nar gibi.
    1 ...
  2. 27.
  3. orta çağ karanlığından fırlamış engizisyonun aç kuşları tarafından sivas 93'te katledilmiş güneştir.

    AÇ KUŞLAR

    1.

    kana boyandı kirmenimde yün
    kuşmarlara, tuzaklara düştüm
    menevişlendi durgun sularım
    sedef
    bir bıçak aldım dostlar

    güneşi yiyorlar
    aç kuşlar.

    aç kuşlar, yorgun işçi
    yeni çıkan vardiyadan
    elliyorlar yıldızların
    kınasını.

    aç kuşlar, topraktan
    güneşi bakır bir kap gibi
    kalaylıyorlar.

    2.

    bense, toy bir çırak
    kırık keman
    paslanmış tabanca
    küflü bir an
    kurutulmuş papatyalarla
    kitabın ortasında

    3.

    hayat, aşıp geçiyor
    bütün kitapları
    yeni acılar gerek
    yeni aşklar
    yaşamaklar ve anlatımlar
    beklemiyor bizi
    hiçbir şey
    hiçbir yerde
    solgun hercaimenekşe
    ve buna, buğulanıp çarpıyor
    benimle birlikte

    buzlu bir camın arkasında çarpıyor
    buğulanıp.
    sesim
    dişlilerin şarkısına karışıyor.
    1 ...
  4. 28.
  5. ATTiLA JOZSEF OKURKEN

    acıyla okuyorum attila jozsef'i
    hazin ve sararan güzün şarkısıyla
    karşılıksız bir kuğu aşkı gibi ak
    lut gölü kadar derin bir acıyla

    acıyla okuyorum attila jozsef'i
    ikimiz de doldurup yalnız kederle
    aynı çeşmeden hayatın güğümünü
    tünelleri aynı bir kara trenle

    acıyla okuyorum attila jozsef'i
    ikimiz de savrulan mor çığlıkların
    katmışız çivitini aşkların ateşine
    ve o benden tam kırk yıl önce

    acıyla okuyorum, bitimsiz bir acıyla
    ağabeyim benim, kalbim, attila jozsef'im
    bir çocuğun annesini sevişi gibi
    seviyorum seni, kederle ve hüzünle
    1 ...
  6. 29.
  7. baştan aşağı şair, derin acıların, yürek dolusu aşkların duyarlı insanı.

    DÜELLO !..

    parçalanmış bir aynada
    nakışları esmer bir yüz
    yansısını görüyorum
    perçemleri akdenizli
    bakışları simli sündüs
    parçalanmış bir aynada.

    ah! benim bu deliliğim
    ıssız bir ada arıyor
    yanaşıp çıkınca, şaşkın
    dolaşmış çok önceleri
    yabanıl ayak izleri
    ah! yazık orda binlerce.

    titrek bir mum ışığında
    yeniden sarsak yüreğim
    asla anmayacak aşkı
    bir kez daha yapmayacak
    yine çarpıp kayalara
    su almakta, su almakta
    batmaktadır köhne kalyon
    yıldızları sönmüş gece.

    bir yaz günü oldu bunlar
    gri yağmurlar yağıyordu
    çekildi bütün kılıçlar
    ben bir yanda rakip hayat
    denizse köpürdüyordu
    ve şarkılar söylüyordu
    alabildiğince bir siren
    ölmemi istemiyordu.

    ne parçalanmış bir ayna
    ne mum ışığı kalacak
    birazdan gün ağaracak
    her gece yeni bir düello
    her sabah yeni bir ölüm
    hepsi bu şiire sığacak.
    3 ...
  8. 30.
  9. FORSA

    gurbeti hançer
    yapıp gezinir
    kendi zincirine
    vurgun forsa.

    devrilen turuncu
    bir ayın şavkında
    aras gözyaşı akar
    hemşeri göçmen kuşa.

    horasan'dan yeni
    kalkan bir tren
    nasıl saplanmışsa
    kara ve acıya.

    sensin, yüküyle
    batmış mavna
    kurt ağızlı
    gecenin ortasına.
    2 ...
  10. 31.
  11. ANıŞ

    yıkık manastırın orda
    kalbim ki,
    o da
    yıkıktı.
    bir keşiş bıçağıyla dağlanmış
    çiçekbozuğu,
    çopur -
    bir hayat
    acıtıyordu beni sevgilim.
    her şeyin
    hüzne vurduğu yerde
    bütün saatlerin,
    kuzguni bir denizi çoğaltarak
    hayat
    acıtıyordu beni.
    2 ...
  12. 32.
  13. ölümsüz tarçın kokulu aşkların şairidir.

    KADER ATLASı

    nilüferler niçin suya eğilir
    ve niçin
    kavruk otlar gibi
    tutuşur
    o ilk sevdalar
    söyleyin bana
    ey kitaplar.

    bana söyleyin
    kim var
    aramızda
    biraz ölmeden
    bir türkü tutturmuş giden.

    ya kırmızı şapkalı
    gelincik, senin için
    göz açıp kapayıncaya
    yiter şu bahar
    hemen
    ölüm gelir
    yükselince sular.

    söyleyin bana
    ey kitaplar

    var mı
    kederin atlasında
    tarçın kokulu bir şehir
    inmemiş olsun damlarına
    gözyaşından
    yıldızböcekleri
    ve tarçın
    kokulu
    bir aşk
    hiç ölmeyen.
    1 ...
  14. 33.
  15. bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi unutmayan hep yanında taşıyan aşıktır.

    UNUTULMAYAN

    durmadan taşırdım yanımda üç şeyi
    iri çakıl tanelerini, çatlamış bir narı
    bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
    ipekten
    çalınmış
    umutlarla taşırdım
    ah sevgilim derdim, ölüm
    ne kadar çoktu yaşadığımızda.

    bize hep beyaz mendil
    sallayan
    ölüm ki,
    iki kapısında
    haki bir yalnızlık
    dikilirdi
    ve hatırlatırdı
    bize, güz kuşlarının
    uçup gittiği denizleri.

    bense, yulaf kokan
    dağlı ellerinde
    dolaşmak gibi kolaydır
    sanırdım yaşamak ve sana kansız
    bir gökyüzü
    getirirdim
    getirebilsem ah,
    -avlusunda çocukların
    korkmadan oynadığı-
    lalelerle
    donanmış simli bir gökyüzü.

    bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
    çatlamış bir narı, unutmadım.
    4 ...
  16. 34.
  17. BiR EFLATUN MENEKŞE

    sevdalı bir menekşe
    tanırdım
    eflatun
    özgürlükte açan.

    başkasının sevinci
    onun da sevinciydi

    inci kolyelerle
    süslü
    boynuna hiç
    ölüm yakışmazdı ki.

    geceleyin, kuş uçar
    uyanır
    menekşe
    sanki kapısı çalan
    onunki.

    sevdalı menekşem
    hercai eflatunum

    üzgünüm

    seni ben
    soldurdum

    seni ben öldürdüm

    bir saksı yaparak
    yaşadıklarımızdan.
    1 ...
  18. 35.
  19. 36.
  20. canım arkadaşım, sevgili eren'in babası, kendisinden kısa
    süre sonra peşinden yiten sevgili adviye'nin hayat arkadaşıdır.
    3 ...
  21. 37.
  22. kozalak yaktım ben de

    kozalak yaktım ben de
    sessizlikte-
    ömrümün kozalaklarını
    küllere sıvanmış
    baştan başa dolaşıp
    ağrıyan ormanı.
    yağmur dindi sevgilim bak dinle
    her şey dindi, acıysa dinmemiş halde.
    2 ...
  23. 38.
  24. ipekten bir gecedir kayar gider
    elimizden, siste yıldızlar yanar
    tutuşturur yüreğimizin çırasını
    1 ...
  25. 39.
  26. "kar yağıyor dışarda
    sokak lambasına düşüyor
    ve serçeler
    üşüyor

    kenarları hafifçe yanmış
    sayfalarına kan
    sıçramış
    bir kitapta
    nâzım hikmet
    okuyorum.

    dışarda kar yağıyor
    ve dağ lokantasına
    gidiyor
    zengin
    kasabalılar.

    kar yağıyor dışarda
    mektubun yeni gelmiş
    istanbul
    kokuyor.

    dışarda kar yağıyor
    seni seviyorum."
    0 ...
  27. 40.
  28. unutulmayan

    durmadan taşırdım yanımda üç şeyi
    iri çakıl tanelerini, çatlamış bir narı
    bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
    ipekten
    çalınmış
    umutlarla taşırdım
    ah sevgilim derdim, ölüm
    ne kadar çoktu yaşadığımızda.

    bize hep beyaz mendil
    sallayan
    ölüm ki,
    iki kapısında
    haki bir yalnızlık
    dikilirdi

    ve hatırlatırdı
    bize, güz kuşlarının
    uçup gittiği denizleri.

    bense, yulaf kokan
    dağlı ellerinde
    dolaşmak gibi kolaydır
    sanırdım yaşamak ve sana kansız
    bir gökyüzü
    getirirdim
    getirebilsem ah,
    - avlusunda çocukların
    korkmadan oynadığı -
    lalelerle
    donanmış simli bir gökyüzü.

    bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
    çatlamış bir narı, unutmadım
    1 ...
  29. 41.
  30. sivas'ta yakılmadan önce "zambak dur,
    sana da bulaştı kan" diyen şairdir.
    0 ...
  31. 42.
  32. "sen bu şiiri okurken
    ben belki başka bir şehirde
    ölürüm."

    Behçet Aysan

    Oysa üstad “kendini” ne kadar da emin koymuş bu şiire.! Ve ne kadar acı yere... Unutmayız.!
    0 ...
  33. 43.
  34. tam da şiirlerini okuyup-itiraf etmekten utanıyorum ama ilk kez okuyorum- uzundur etkilenmediğim kadar beni etkileyen şair... biraz bilgi edineyim diye wikipedi de hayatını okurken önce doktor olduğunu, sonra 44 yaşında öldüğünü üzülerek öğrendiğim, ne kadar da genç ölmüş diye düşünürken, madımakta yanarak can veren 35 kişiden biri olduğunu öğrendiğim...ve kahrolduğum...ve gerçekten kahrolduğum şair...düşünce adamı... nefret dolu, sevgisiz, cahil insanların kurbanı olmuş güzel insan...nurlar içinde yat...
    0 ...
  35. 44.
  36. "rüzgâr bu şiiri sana götürsün
    kâğıttan yaptığım
    o işlemeli
    kayıklar
    fırtınalara
    dayanan.
    koş rüzgâr koş.

    yazmadan edemedim"
    2 ...
  37. 45.
  38. "sen yanıma gelince

    gelin
    gibi bir gelincik

    süslenir

    sulardan aynalarda

    yel değirmenleri
    öğütür ne varsa

    kederi

    ve belki

    bir milyon
    istiridye avcısı
    inciler
    çıkarır

    sütbeyaz
    bir sevdanın

    diplerinde."
    1 ...
  39. 46.
  40. "yalnızlık senin o konuşkan kuşun
    bulutlar taşıdığın yakut sürahide
    begonyalar büyüten eski alışkanlık."
    1 ...
  41. 47.
  42. gece bir hüzünlü elbisedir, karanlığından öte bir yanını soyunamazsın, diye bir cümleyle gece gece aklıma düşen şair. bir yalnız nar ağacı şiirindeki o devriklik, dahası o devrik, kuralsız umudu yakalamıştı beni. Katledildiği zaman küçüktüm, hiçbir şiirini okumamıştım. Ne metin altıok'u ne asım bezirci'yi hiçbirini okumamıştım. Sadece televizyonu izlerken veya radyoları başında ağlayan insanları anımsıyorum. ilk mürekkep de orada damladı. Tam yirmi yıldır yok aramızda behçet aysan ve yirmi yıldız yazmıyor. Umut etmek zorlaştı mı? Hayır, o çocuksu masumiyetle yine umut etmek lazım.
    11 ...
  43. 48.
  44. BiR EFLATUN ÖLÜM
    kırgınım, saçılmış
    bir nar gibiyim
    sessiz akan bir ırmağım
    geceden
    git dersen giderim
    kal dersen kalırım
    git
    dersen
    kuşlar da dönmez, güz kuşları
    yanıma kiraz hevenkleri alırım
    ve seninle yaşadığım
    o iyi günleri,
    kötü
    günleri bırakırım.
    aynı gökyüzü aynı keder
    değişen bir şey yok ki
    gidip
    yağmurlara durayım.
    söylenmemiş sahipsiz
    bir şarkıyım
    belki
    sararmış
    eski resimlerde kalırım
    belki esmer bir çocuğun dilinde.
    bütün derinlikler sığ.
    sözcüklerin hepsi iğreti
    değişen bir şey yok hiç
    ölüm hariç.
    aynı gökyüzü aynı keder.
    2 ...
  45. 49.
  46. ”bana söyleyin
    kim var
    aramızda
    biraz ölmeden
    bir türkü tutturmuş giden…”
    ~ Behçet Aysan
    1 ...
  47. 50.
  48. kırgınım, saçılmış
    bir nar gibiyim

    sessiz akan bir ırmağım
    geceden
    git dersen giderim
    kal dersen kalırım

    git
    dersen
    kuşlar da dönmez, güz kuşları
    yanıma kiraz hevenkleri alırım

    ve seninle yaşadığım
    o iyi günleri,
    kötü
    günleri bırakırım.

    aynı gökyüzü aynı keder
    değişen bir şey yok ki
    gidip
    yağmurlara durayım.

    söylenmemiş sahipsiz
    bir şarkıyım

    belki
    sararmış
    eski resimlerde kalırım

    belki esmer bir çocuğun dilinde.

    bütün derinlikler sığ
    sözcüklerin hepsi iğreti

    değişen bir şey yok hiç
    ölüm hariç.

    aynı gökyüzü aynı keder.

    Behçet AYSAN
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük