Birini bütün olarak unutamazmışsın zaten, öyle pat diye unutamazmışsın. Öyle yavaş yavaş gidermiş, yavaş yavaş unuturmuşsun.
Gözleri, kaşı, burnu ile kulağı, sesini yavaş yavaş unuturmuşsun.
Unuttuğun zaman da o kişi olmazmış, hatırlamazmış.
Sonra unuttuğunu unuturmuş.
Ben unutmak istiyom la.
Her gün ne zaman unutucam diye soruyom ben kendime, her sorduğum zaman da her şeyi yeniden hatırlıyorum ben, daha net.
Unutamıyom ben.
“Seni intihar ettiğin gün tanıdım kızım, seninle o gün barıştık. Şimdi sadece geceleri yapayalnız ve yalınayak anlayabildiğim şeyler var. Şimdi benim de yalanlara inanmaya ihtiyacım var, bütün çaresiz insanlar gibi, dağılan bir okul gibi.”
“Benim çok güzel bi kızım vardı, küçücüktü. Canım ne zaman sıkılsa benim, onu düşünürdüm hep. Şu dünyada cinayetle uğraşmak dışında üşenmediğim tek şey Berna’nın saçlarını taramaktı.”
bir defasında polislerden biri hangisiydi hatırlamıyorum, "o gelen de kimmiş" diye sormuştu.
amirim de atarlanarak demişti ki "ne fark eder anasıdır babasıdır danasıdır."
çocuğuz haliyle, iyi gülmüştüm.
harun ile behzat bir marangoza sorguya giderler.
harun: burayla sen mi ilgileniyorsun ?
marangozcu: evet ne istemiştiniz?
harun: biz kartvizit bastıracağız da, sen de var mı kartvizit
behzat: la oğlum salak salak konuşma lan.