güldüren ve ''ne saçma diziymiş'' dedirten bölümü saygısızlık olarak algılamaktır.
peşinen ülkücü olmadığımı ama sağ cenahtan olduğum için muhabbetim olduğunu belirteyim.
türkiye'de yaşayan herkes, hangi görüşte olursa olsun ülkücüleri tanır. sadece hayata pencereden bakan, birşeyi medya yada popüler kültür nasıl lanse ediyorsa öyle kabul eden yeni yetmeler tanımaz.
şöyle bir film hatırlayın:
bruce willis, yolda k.k.k cılar tarafından dayak yiyen zenciye yardım eder.
şöyle bir dizi hatırlayın:
hapishane'de zenciler ve beyazlar devamlı kavga etmektedir.
şöyle bir film hatırlayın:
eşini ve çocuğunu kaybetmiş polis, hayata küsmüştür. serkeş tavırlarla suçluları yakalar. bazen ölmek ister.
evet bunların hepsi amerikan yapımlarından parçalar.
ve evet izlediğiniz dizi paso amerikan yapımlarından kotararak bir popülarite elde etmiştir.
şimdi türkiye'de yaşayan herkes bilir ki, ülkücüler gidip zencilere ''bu ülkeden git'' yada ''istiklal marşını biliyon mu?'' veya ''hem ülkeme göçtün hem marşını bilmiyon'' demez. hiç bir zaman dememişlerdir.
şimdi türkiye'de yaşayan herkes bilir ki, polis bara geldiğinde, bardaki eleman ''ırkçılar geldi abi. böle böle yaptı'' demez. çünkü türkiye'de ''ırkçı'' diye bir terim yok!
bu terim ya sözlükte yada miting yapan terörist partiliden duyulabilecek bir terim. halk arasında kullanılmaz. kullanılınca komik duruma düşülür. ''ne o? amerikan özentisi misin? emo musun?'' denilir.
en önemlisi ise türkiye'de yaşayan herkes, ülkücülerinde polisten dayak yediğini bilir. tırnakları çekilen, kafasına torba geçirilip jop yiyen ülkücüleri bu ülkede yaşayan herkes bilir.
bu ülkede yaşayanlar son 35 yıldır ülkücülerin klasik takım giymediğini ve bıyık-kirli sakal kombinasyonu içinde olmadıklarınıda bilir.
şimdi gelelim esas konuya;
sadece popülerlik adına yapılan saçma sapan bir bölümdür ve türk halkını sadece güldürmüştür.
diğer dizilerinde popülerite adına bu tür işler yaptığı ve sadece güldürmekten başka bir reaksiyon almadığıda bilindik birşey.
ülkücüler orada anlatıldığı gibi olsaydı bu dizilerin yapımcı/yönetmen/oyuncuların hayat güvencesini devlet mi sağlayacaktı? polis? asker? kim? güldürmeyin beni.
çekim kalitesi olarak nasıl bu kadar iğrenç bir seviye yakaladıklarını merak ettiğim dizidir.
erdal beşikçioğlu ve yardımcısının oyunculukları ise tartışmasız çok iyi. oyunculuk olarak sırıtan iki kişi var; birincisi hakan ve ikincisi onun sevdiceği rolündeki kız. bu ikisi olmasa gayette izlenebilir bir dizi.
yardımcısının, behzat ç.'ye ülker içim meyve suyunun içine alkol katıp getirmesi de tam komedi olmuş.
bütün reislerin, verdikleri emirlerin mahiyetini sorgulamaksızın bir üstlerindeki reise itaat etmeye programlanmış robotlar olduklarını anlatmaya çalışmaktadır.
- ülkücülükte sistem böyle kurulmuştur ve böyle işler.
başkalarına karşı, delikanlı raconu kesip-dayılık taslayan reisler; kendi reislerinin önünde bir anda süt dökmüş kediye dönüverirler. zira onlar, haklı da olsalar, haksız olduklarını kabul etmeye şartlandırılmışlardır. ne, neden, nasıl? gibi soruları reislere sormak, onların kitabında abesle iştigaldir. kendilerince, disiplin olarak kabul edilen bu kişiliksiz tavır, kendi üzerlerinde başka bir reis bulunan tüm reisler için de geçerlidir.
- hal böyle iken, tanımadık birinden olmadık azarlar işitip şamar yiyen bir reis, kendisini tartaklayan bu kişinin yeni reisi olduğu hissine kapılarak, saygıda kusur etmemeğe çalışır. reisler gider, reisler gelir. bulunduğu makam itibarı ile kendisine karşı böyle davranılmasına alışıktır ülkücüler.