bugün

Şu kismi tum film boyunca beni en cok etkileyen oldu
--spoiler--
Celine: I'm happy you're saying that, because..I mean, I always feel like a freak, because I'm never able to move on like..this! You know. People just have an affair, or even entire relationships..they break up and they forget! They move on like they would have changed brand of cereals! I feel I was never able to forget anyone I've been with. Because each person have..their own, specific qualities. You can never replace anyone. What is lost is lost. Each relationship, when it ends, really damages me. I never fully recover. That's why I'm very careful with getting involved, because... It hurts too much! Even getting laid! I actually don't do that... I will miss on the other person the most mundane things. Like I'm obsessed with little things. Maybe I'm crazy, but... when I was a little girl, my mom told me that I was always late to school. One day she followed me to see why. I was looking at chestnuts falling from the trees, rolling on the sidewalk, or... ants crossing the road, the way a leaf casts a shadow on a tree trunk... Little things. I think it's the same with people. I see in them little details, so specific to each of them, that move me, and that I miss, and... will always miss. You can never replace anyone, because everyone is made of such beautiful specific details. Like I remember the way, your beard has a bit of red in it. And how the sun was making it glow, that... that morning, right before you left. I remember that, and... I missed it! I'm really crazy, right?
--spoiler--
"Gençken bağ kurabileceğin birçok insan olacak sanıyorsun. Sonra bunun hayatta sadece birkaç kez olduğunu anlıyorsun."

görsel
Sene 2004. Viyana'dan Paris'e geliyoruz ve karakterlerimiz de epey yaş almış oluyor. Masumiyetleri de kalmamıştır. Epey şey değişmiştir. Aralarındaki o güzel diyalogları hariç.
"Sen o gece benim için; hayatım boyunca hayal ettiğim her şeydin."

görsel
2004 yapımı 80 dakikalık dram/romantik kategorili, serinin ikinci muhteşem filmi. En iyi senaryo dalında oscar adaylığı ve 9 ödülü bulunan filmin imdb notu 8/10.

--spoiler--
Güneşin ışıkları altında öyle güzel ve parlak görünüyorlar ki görsel o sahneyi hiç unutmam. Eve geldikten sonra celine'in gitar çalıp şarkı söylemesini dinleyen jesse'in bakışları ve ağlamamak için zor dayanması.. Şarkının kendisi için yazıldığını anladığı an, o yüz ifadesi öyle çok şey anlatıyordu ki.. nasıl bir aşkı kaybettiğini, 9 yılı kaçırdığını sadece nemli gözleri ile ifade eden ethan'ın oyunculuğuna hayran kalmıştım. Özellikle son sahnede celine'in, uçağı kaçıracaksın bebeğim dedikten sonra bir "i know" deyişi ve gülümseyişi var ki anlatılamaz..görsel
--spoiler--
ilk filme nazaran çok daha gerçekçi olduğunu düşündüğüm devam filmidir. Gerçekleri yansıtmayan ve içinde daha az hayal kırıklığı bulunduran bir aşk hikayesi her zaman daha çok ilgi görür. ilk filmin daha çok sevilmesinin nedeni budur.

Dikkatli izlendiğinde ise insanın sevgiye olan bakışını değiştirir. Kesinlikle izlenmelidir.
Before sunrise'ın yerini tutmayan devam filmi.
koruma terörünün yaşandığı çeşme biiiçlerinden biri;

http://t24.com.tr/haber/c...-tekme-tokat-dayak,266614
ilk %75-80lik kısmı bayık olan, sonunda izleyende hoş bir tat bırakan, celine'in bestelediği şarkıyı çaldığı sahneyle gönlümü fethetmiş, 9'ar yıl arayla çekilmiş üçlemenin ikinci filmi.
genel seri için 9ar yıl beklemenin mantıklı bir sebebi olsa gerek. hani oyuncuların yaşlanması mı amaçlanmış bilmiyorum da 1995 de izleyip bir sonrakinin 2004de çıkacağını duymak, sonuncunun 2013de vizyona girdiğini görmek falan. hani çok basit değil ama öyle ahım şahım da değil, bir aşk hikayesini hem reelde hem de film bünyesinde 18 seneye yaymak saçma geliyor bana. he seri güzel orası ayrı.
bu arada daha before midnight'ı izlemedim. belki de sonuncu değildir. 9 sene sonra yani 2022 de bi film daha çekerler. tarih de fena ciks he. ama o zamana oyuncular kalır mı allah bilir.

serinin diğer filmleri için
(bkz: before sunrise)
(bkz: before midnight)
--spoiler--

“sakallarının arasında kızıllar olduğunu ve gittiğin sabah güneşin altında nasıl parladıklarını hatırlıyorum. hatırladım ve özledim”
--spoiler--
(bkz: gün batmadan)

Amerikalı yazar Jesse ile Fransız Celine, Budapeşte’den Viyana’ya giden bir trende tanışırlar. Birbirlerinden hoşlansalar da, herşey orada kalır. Bundan dokuz yıl sonra yeni kitabının tanıtımı için Fransa’ya gelen Jesse, uçağının kalkmasına çok az bir zaman kala Paris’te Celine ile buluşur. Onlara ayrılmış bu bir kaç saati Paris manzarası içinde dolaşarak ve hiç fırsatını bulamadıkları şeylerden konuşarak ve yakınlaşarak geçireceklerdir. Richard Linklater’in uluslararası festivallerde epey ilgi gören filmi, her zaman olduğu gibi yazar/yönetmenin insan ilişkilerinin doğasına yapmayı çok sevdiği yolculuklardan biri. Zeka dolu diyaloglarıyla izleyeni ipnotize ediyor.
ilk filmi de dahil ederek söylemek gerekirse etkileyici bir romantizmi vardır. masal gibidir.
--spoiler--
-baby, you are gonna miss that plane
-i know
--spoiler--

film bittiğinde yüzünüzde kocaman bir gülümseme ve umut dolu hayaller hediye eder izleyene..
(#16799856)
ya öyle güzel bir filmdir ki, çok güzeldir. kesinlikle izlenmelidir, yeniden aşık olunmak istenmelidir.
--spoiler--
sanırım gençken ilerde bağ kurabileceğin bir sürü insan olacağını sanıyorsun. ve bunun hayatta yalnızca bir kaç kez olduğunu ise sonradan anlıyorsun.
--spoiler--
Hayata bakış açımı değiştirmiştir bu film. hayatımı değiştirecek kararlılığı gösteremediğim için bakış açımı değiştirmekle kaldı ama izleyip de etkilenmemek elde değil.
karakterler o kadar güzel seviyorlar ki birbirlerini hiç konuşmadan otursalar aralarındaki o aşkı hissedersiniz.
hala izlemediyseniz şanslısınız, şuanda sizin yerinizde olup bu filmi izlemek isterdim.
karakterler açısından before sunrise'ın devamı olsa da başlı başlına çok özel bir filmdir. hasbel kader yıllar önce tv'de rastlanıp izlenen, sonra before sunrise'ı keşfedince bir daha izlenen iki seferde de ruha farklı esintiler üfleyen anlamlı ve derinlikli bir filmdir. kanımca before sunrise'dan daha etkilidir, hatta before sunrise'taki hoşlanmanın, etkilenmenin ilk coşkunluğunun zamanla yerini özel ve özlenen bir aşka bırakması neticesinde, kaderin ya da kötü tesadüflerin birleşmesine engel olduğu iki olgun insanı,(biri evli ve çocuklu mutsuz bir erkek, diğeri uzak ülkelerde çalışan sevgilileri seçen aşkta ve erkeklerde hayalkırıklığına uğramış bir kadın) aşkını bulabilmek için kitap yazan ve aşık olduğu kadının yaşadığı şehre imza gününe gelen bir amerikalı adam izinde fiziken birleştiren; gençlik hayalleri,geçmiş, hayat, kadınlar, erkekler, ilişkiler, dünyada varoluş biçimleri, duygular, özlemler, acılar, tesadüfler ve aşk üzerine yapılan konuşmalarla bir paris gününde, görünen ve görünmeyen herşeyin ortaya dökülmesi ile gün batmadan ruhen birleştiren, keşkenin evet kesinlikle'ye dönüşmesinin en güzel halidir. iddia ediyorum, bu filmi izleyen duyarlı bir insan gerçek aşkı bir kez görünce kaçıp gitmesine seyirci kalmaz, kalamaz. ya da duyrasız varlıkları çok geçmeden uzay boşluğuna yollar. ve kendi aşkının yazarı olur*, kendi aşkının şarksını besteler*. anlatılmaz yaşanır ve yaşatılır.

tabi filme felsefik açıdan bakınca; belki de aynı odysseus'un ithaka'ya yolculuğu gibi iki genç insanın birbirlerinden uzak yılları, hayalkırıklıkları, savaştıkları canlılar, hayatta kalma mücadeleleri onlara bilgelik yolu olmuş, gerçek aşkı yıllar sonra paris'te gün batmadan sımsıkı kucaklamalarını sağlamıştır. evet belki de hatta kesinlikle nina simone'un çok güzel söylediği gibi just in time'dır.

http://www.youtube.com/wa...CxP7-sc&feature=share
http://www.youtube.com/watch?v=ey-uYckLEWY güzelliğine sahip, hoş film.
benim mi filmlerden fazla beklentim var yoksa filmler mi çok tırt bilemiyorum.

bir zamanlar sevgili olup yıllar sonra karşılaşan ve birbirlerine geç kalan 2 sözde aşığın tırt kahve molası. bir uçağa yetişme süresi içinde geçen ucuz replikli vakitler...

her insan farklıdır bilmem ne. bu ne lan? bu mu romantizm? bu mu aşk filmi? hadi bir zamanlar ateşli aşıklardı insan birkaç güzel flashback koyar araya. bir sıcaklık verir seyirciye. ne bileyim ilk buluşmada oral seksten bahsetmeler falan. bu mu lan sizin aşkınız? 10 sene sonra birbirinize rastlıyorsunuz ve şu konuştuğunuz şeylere bakın!

yok yok. amerikan romantizmiyle türk romantizminin uzaktan yakından alakası yok birbirleriyle.
şimdiye kadar izlediğim en iyi aşk filmi, listemdeki birinciliği hiç bir koşulda değişmeyecek filmdir. aşkın hayal evreni dışında realizmle de yaşanabileceğini en iyi şekilde göstermiştir. etkileyici ve doğal birçok diyalog yer alıyor. o konuşmalar ezberlenene kadar tekrar tekrar izlenilesi.

bazı insanlara "şimdiye kadar nerdeydin?" deriz ya işte bu da öyle bir film. izlemediğim her gün geç kalmışım gibi. resmen hayatımın filmi oldu ve kendini film karakterlerinden biriyle özdeşleştir deseler şüphesiz bu celine olurdu.

diyaloglarda herkes kendinden birşeyler bulacaktır bence, mutlaka izleyin.
--spoiler--

celine'in jesse'ye gitar eşliğinde şarkı söylediği sahne şuana kadar izlediğim en doğal ve güzel romantizm sahnesiydi.

--spoiler--
devam filmi çıksada izlesek,hayatımda bir filmin devam filminin çekilmesini hiç bu kadar istemedim hatta. devam filminde çoluk çocuğa karışmış bir jesse ve celine görsek fenada olmaz hani. filmi izleyipte çok sıkılan insanları çok gördüm ama filmi sevdim diyende filmi gerçekten çok sevmiştir hatta en iyi filmlerinden biridir, heleki aşka değer veren ,aşk nerdesin bi bulamadın bizi diye sürünüp ağlayanlar bu filmi izleyince kendilerinden bir parça bulacaklar filmin içinde ah ah diyecekler izledikçe ...ulan böyle bir film olurmu dedirtir kısacası insana...

hatta sonlara doğru bir sahne vardır.
botta gezi yaparlarken jesse karısınla 10 yılda 4 kere birlikte olduğunu ve başka bir kadına dokunursa moleküllere ayrılacağını söyler.
ve sonlara doğru celine jesse ye arabadan inince sarılır ve derki:

-i want to see if you stay together
or if you dissolve into molecules.

der ve olay biter...o an uçakmı kaçıcakmış dünyanın sonumu gelicekmiş hiç birşey umrunda değil jesse o an gerçektende moleküllere ayrılmıştır.
before sunrise daha genciz, dolu dolu yaşayacak bir hayat var önümüzde, her an her şey olabilir, aşk her şeyin üstündedir derken before sunset bize artık saflığı bırak da büyü biraz, gençken hayal ettiğin çoğu şey gerçekleşmeyecek der.eğer ilk filmi izlerken üniversiteye yeni başlamış umut dolu, ikincisinde ise çoktan mezun olmuş vay be biz de yaşlanıyoruz triplerine girmişseniz insanın canını acıtan filmdir.
herhangi bir türe ait olmayan, inanılmaz zekice yönetilmiş bir filmdir. harika dialoglar ve tabi ki doğallıktan bir adım öte olan oyunculuklar.