Bir çiftin yıllara yayarak birbirini tanıyabilme eşiğini bir gecede aşan, yakaladıkları büyünün kaybolacağını düşünmekten ödü kopan biri detaycı biri de sanatkar ruhlu iki gencin geçirdiği bir günden bana göre muhteşem bir hikaye çıkaran film. ilgiyle dinlenen hayallerin, hayata dair fikirlerin, sanat ürünlerinden çıkarılan anlamların ifadesinin, korkuların, deneyimlerin yıllar geçtikten sonra aynen filmin başındaki evli çiftte olduğu gibi zırvalıktan ibaret olarak algılanacağını ve dinlenilmeyeceğini düşünmek birçoğumuzun ilişkisindeki en büyük korkusuyken, esas kızın ben birinin neyi nasıl anlatacağını saçını hangi şekilde tarayacağını bildiğim an ona aşık olabileceğimi düşünürüm demesiyle boğazımı düğümlemiştir.
--spoiler--
Geçtikleri yerlerin onlar ayrıldıktan sonra anlamsızlaşmasıyla bile bitebilirdi aslında film. Hep mutlu sonla bitmesin diye geçirdim içimden çünkü bu o izlemeye doyamadığım doğal konuşmalarını basitleştirecekti. Filmin bu şekilde bitmesi ve devamı olarak yeni bir film çekilmesi yerinde olmuş. Birazdan onu izleyeceğim ve hüngür hüngür ağlayacağım. Çünkü devamı hakkında tek bir şey bilmiyorsam da eminim ki 6 ay sonra buluşmadılar, herkes bir şekilde kendi yolunu çizip hayatına devam etti. Fakat ikisi de birbirleriyle paylaştıkları hikayelerinin dinleyenlerinden aynı tepkileri alamadı, aynı hayretle dinleyen hayran bir yüz bulamadı karşısında. Kimseyle geçirdiği vakitten bu kadar zevk duymadı. Belki evlenmiş de olabilirler ama buluştuklarında birbirleri arasındaki Tanrının doldurduğu o boşluğu yine hissedecekler, yine anlamlandıracakları bir yerden geçip görüşmedikleri bunca yıl neler olduğunu anlatacaklar... Ve sonunda hayat herkes için kaldığı yerden devam edecek- hepsi bu.
--spoiler--
before sunrise ın içinde çok güzel bir örüntü var. bir gecede sabaha kadar sokaklarda hoşlandığınız biriyle hayatınızın gecesini geçirdiğinizi hayal ettiren filmdir. before sunset ise bir iç hesaplaşma geçmişe dair bir sitemdir. *
julie delpy nin kendini insanlara sevdirdiği filmdir. çok güzel bi kadın olmamasına rağmen diyalog ve mimikleriyle sizi filme bağlayıp tekrar tekrar izlettirir.
yalınlığıyla akıp giden, sizi de sürükleyen filmdir.. sanırım içten içe herkesin istediği şeyi film halinde görmek, belki de bir gün hayallerin gerçekleşeceğini ummaya benzemektedir. kimbilir, belki bir gün..
bir 'iki gönül bir olunca samanlık seyran olur' atasözünün gerçeklemesidir. ufukta ayrılığın varlığını görerek bir ilişkiye başlamamak anlaşılabilir bir husus elbet, ancak madem gönüllerimiz bir, neden bu vakti boşa harcayalım? sorusuna cevaben çekilmiş adeta. bu soruya bir de bu filmi izledikten sonra cevap vermeli insan.
imdb'de 8.0 almış romantik film. tam dokuz yıl sonra devam filmi before sunset çekilmiştir ki before sunrise etkisi yaratmamıştı bende fakat yine de iyi filmdi. hayatın değişimini iyi yansıtmıştı bana göre. ilk filmde gençliğin getirdiği umarsızlığı, heyecanı hissetmiş bünyem ikinci filmde orta yaş olgunluğunu, durağanlığını yaşayayazmıştı.* yine tam dokuz yıl sonra before midnight çekilmiştir. yamulmuyorsam bu temmuz'da vizyona girecek. izleyip göreceğiz.
hayatımın filmidir.
bu filmi izledikten sonra insanın trene binip dünya turuna çıkası, hiç bilmediği insanlarla hayata dair sohbet edesi geliyor.
kendinizden, hayattan bir şeyler bulacaksınız, izleyin izlettirin.
filmin açık uçlu son sahnesinden sonra "ne olacak, ne yapacaklar" diyerek hemen ardından ikinci filmi açmanız olasıdır. lakin arka arkaya izlemeniz tavsiye edilmez. araya biraz zaman girsin.
üçüncü devam filmini dört gözle bekliyoruz.
bazen aşk bir an karşınıza çıkar ve siz onun ne olduğunu bile anlayamadan o an tükenir. yaşanan tek bir gün tüm ömür üzerinde etkili olabilir.
film mükemmel diyaloglarla örülüdür. cogu zaman içimizden düşündügümüz ama birine söylersek yadırganacagımız sandıgımız seyleri ilk anda birbirlerine söylemişlerdir işte o kadar tanıdık ve güven verici bulmuşlardır birbirlerini. harika aşk, harika başucu filmi.
bana göre üçlemenin en iyisi. senarist-yönetmen üçlemenin daha ilkinde zirve yapmış. bundan mütevellit diğer filmlerinde beklentiniz yüksek oluyor fakat ilk filmdeki hazzı alamıyorsunuz.
serisinin ilk ve en iyi filmi ama diğer filmlerdeki yüksek beklentiler de kesinlikle karşılanıyor.
bu filmin tek kelimelik tanımı ise: aşk.
müzik kutusu sahnesi de ayrı bi başarılı.bilhassa julie delpy bu sahnede oyunculuğun dibine vuruyor.
Çok acımasızdı.
Hissettiklerimi nasıl yazabilirim ki?
Anlatmak istiyorum. Beni birileri haklı görsün diye değil. Bunu defterime de yazabilirdim aslında.
Aşk bu aslında. Bu kadar. Sadece bir alev. Sadece bir rüzgar. Elinde tutamazsın onu. Asla. Gitmesin diye öpersin. Gitmesin diye içersin onu. Evet, ilk gördüğün anda eminsindir aslında. Ben bu gece bu adama aşık olacağım. Bu adam gel derse, geleceğim. Ve her şey sona erdiğinde... Öylece evime döneceğim.
istersek sözler verelim. Güzel yarınlar hakkında şarkılar söyleyelim. Elimizde sadece o akşam ve o ateş vardı.
-Aşk dediğim şey, sonsuzluk diye kendimi kandırdığım şey. Tamamıyla buydu işte. Kitaplar ve o mutlu sonlu filmler bizi sadece kandırdılar.-
tahminimce çıkış noktası "sadece iki kişinin birbiriyle konuşmasından ibaret film çekilebilir mi? çekilse izlenir mi?" olan filmdir. tüm olayı bu olsa da şaşırtıcı biçimde güzeldir, sıkılmadan izlenilebilir. demek ki az parayla da güzel film yapılabiliyormuş, yeter ki düzgün bir senaryo olsun.
ikincisi before sunset ve üçüncüsü before midnight olmak üzere serinin ilk filmidir. Durağan ve sadece diyalogun olduğu bir film olmasına rağmen hiçbir şekilde sıkmaz. Filmde Erkek ve kadın ilişkilerine dair çok doğru analizler yer almaktadır. Her insanın kendine dair bir şeyler çıkaracağı oldukça kaliteli filmdir. izlenmesi tavsiye edilir.
1 günlük de olsa nefis bir aşk hikayesi ve hatırası olarak kazınıyor akıllara.
biraz önce izledim ve bitirdim...
film sonrası birlikte geçirdikleri yerlerin fotoğrafları tek tek yayınlanırken istem dışı hüzün doluyor insan.
herkesin konuşmadığı, farklı şeylerin konuşulduğu, 14 saati doya doya geçirdikleri muazzam bir film. şans eseri tanışıp da bu denli kısa süreli bu denli şeyler yaşamak biraz çılgınca.
güldüğüm ve mutlu olduğum sahnelerden biri ise, mekandan şarap dilenmeleri ve kızın o esnada şarap bardaklarını çalması *
edit: film sonrası celine dion- my heart will go on şarkısı mutlaka ama mutlaka dinlenilmeli...
iki insanın birbirleriyle hayata dair görüşlerini paylaşmasını izlerken kendimi onların yanında 3. kişi gibi hissettim. Sanki ben de ordayım da onların sohbetlerini hayranlıkla dinliyorum. Benim gibi çoğu romantik filmi yapmacık ve klişelerle dolu bulan, aşkın gün geçtikçe tükenen birşey değil de karşındaki kişiyi tanıdıkça artması gereken birşey olduğunu düşünen, bir ilişkide en önemli unsurun saygıdan sonra iletişim olduğuna inanan biri için o diyalogların içinden kendimden birşeyler bulmak hiç de zor olmadı. Keyifli vakit geçirmek, birkaç şey üzerine düşünüp çıkarımlar yapmak adına izlenmesi tavsiye edilir.