1801 yılında viyana'da yazılmıştır. **
bir rivayete göre beethoven, akşam yürürken bir evin önünden geçerken kendi bestelerinden birinin çalındığını duyar ve kapıyı çalar. kapıyı açan kişiye bestesini kimin çaldığını sorar. kapıyı açan kişi kızının çaldığını belirtir; görmek ister beethoven ve kızın babası kızın yanına götürür oda karanlıktır, beethoven neden karanlıkta çaldığını sorar ve kızın kör olduğunu öğrenir. bunun üzerine beethoven, kızdan bir istekte bulunmasını ister. kız da ay ışığını çok merak ettiğini belirtir. beethoven bunun üzerine 'moonlight sonata''yı yazar ve ortaya bu şahane demenin bile az geleceği eser doğar. bu eseri kıza dinletir ve çaldıktan sonra kıza 'işte ay ışığı böyle bir şey' der. *
(bkz: beethoven sonat no 14)
piano sonata no.14... banka reklamlarının gözdesi olan beethoven bestesidir nedense... zamanında o meşhur gökdeleninin çevresinde kamera dönerek yükselip gökdelenin çevresinde veriler belirip yok olurken işbank reklamlarında duyuluyordu, bugün kahvede false messiah ve birkaç arkadaşla okey oynarken duyduğum kadarıyla vakıfbank reklamlarında da çalıyor... hele ki o son nota güçlü bir şekilde basıldığında adeta luzern gölünün üstünde beliren ay ışığı gibi, bankanın logosu belirir ve müşterilere güven verir falan...
ayrıca köpek gibi kasıp orgda 5-6 notası yarım yamalak çalındığında yüzde heyecanla karışık aptal bir gülümseme yaratan eserdir.
üç bölümden oluşan beethoven sonatı. orijinal ismi; "quasi ona fantasia" (bir fantezi gibi)dır. daha sonra nasıl ayışığı sonatı ismini aldığı müzik tarihinin en çok speküle edilen konularındandır.
her dinlendiğinde "ne yapıyorum ben bu dünyada" sorusunu en derinlerinize kazıma potansiyeline haizdir.
ne zaman dinlesem zaman makinesi etkisi yaratan bir şarkıdır. ortaçağ'a dönerim, acımasız bir dünyada yolunu bulmaya kasan kıytırık bir şair olarak hayal ederim kendimi. klasik olarak elinde şarap ile şömine başında beste yapıyor halde bulurum kendimi..
bir duygu..
yitirme duygusu.. ölümün ardında kalakalma, donma duygusu.. bakıp göremeyişin duygusu.. karabasanlarda olduğu söylenen bağırıp da sesin çıkmaması duygusu.. karanlık duygusu.. burun sızlaması duygusu.. imkansız bir özlem duygusu.. gözlerin içe bakışı duygusu..
bunların hepsi ve aslında hiçbiri olmayan bir duygunun tuşlarda ses bulması, parmak uçlarında can bulması, yürekte nefes bulması..
beethoven´in 32 piyano sonatindan birisidir. op.27, no.2 numaralarini tasir. graf guiletta guicciardi´ye (bir saray kadinidir, soyludur) ithafen yazilmistir.
ilk bölümü nedense cok ünlü olmus ve dinleyici tarafindan cok sevilmistir. aslen beethoven´in yazdigi eserlerin icerisinde kompozisyonel acidan bakildiginda, icerigi en banal olan bölümlerden birisidir bu bölüm....ancak bu sonat´in "ayisigi" ismini almasina sebep olan bölüm de bu bölümdür.
hatirlatilmasi gereken önemli bir done de, bu sonati "ayisigi" diye isimlendirenin beethoven olmadigi konusudur. bu sonat beethoven icin yazdigi diger sonatlardan "isimsiz" olanlarindan bir tanesidir. sonatin "ayisigi" rütbesini kazanmasi bestecisi tarafindan yapilmamistir.sonradan bu sonat ayisigi sonati diye anilir olmustur. (piyano sonatlarinin babasi olan bestecisi, yazdigi sonatlarin ücünü kendisi de cok begenmis ve onlarin ücüne isim takmistir. bu üc sonat "pathetique, appasionata ve waldstein sonatlaridir - appasionata ve waldstein cok güzel ve cok uzun sonatlardir, ve müzik sanatinin seyrini degistirmesine sebep olmuslardir-)
op.27 no.2 nin aslinda en önemli bölümü ünlü olmayan son bölümüdür. bu bölüm cok süratli olan presto agitato, basligini tasir, ve piyano teknigi acisindan calinmasi da cok güctür. ikinci bölümü de cok güzeldir. bu entry´lerin yazilmasina sebep olan birinci bölüm ise, icinde cok fazla tekrar oldugu icin müzik dünyasinda elestirilere hedef olmustur. ancak normal dinleyici bu sekil basit seyleri anlayabildigi, ve daha karmasik müzik yapilarina yabanci oldugu icin o kadar beethoven sonatin icinde bu bölüm böyle sanki cok büyük birseymis gibi anlasilmaz bir bicimde yükselivermistir.
almanya´daki bir müzik akademisinin büyük bir ayni zamanda büyük bir piyano virtüözü olan bir rus profesörü bir keresinde bana " beethoven bu bölümün bu kadar ünlü oldugunu bilse, sevinir miydi, üzülür müydü, esas tartisilacak konu budur" demisti.
Beethovenin belkide en güzel eseridir,yarı sağır bir insanın bunu bestelemiş olması muhteşemden öte bir şeydir.
Rivayet odur ki bu besteyi kör bir kıza bir ayışığı gecesini anlatmak ordaki romantizmi dinginliği rahatlığı göstermek için bestelemiştir.Kör bir kıza ayışığını,o durgunluğu,rehaveti,sakinliği,o her şeyden arınmayı anlatmıştır.
geceleri kendinle kaldığındaki hüznü,iç hesplaşmasını da anlatır sanki.
Bir gün beethoven, bir arkadaşı ile birlikte viyana sokaklarında dolaşmaktadır. Tam bu sırada bir apartmandan piyano sesi geldiğini duyar ve kafasını kaldırıp bakar. Apartmanın ikinci katındaki cam açıktır ve ses oradan gelmektedir. Arkadaşına, çalan kişinin muhteşem çaldığını ve onu görmesi gerektiğini söyler. ikisi birlikte ikinci kata çıkıp kapıyı çalarlar. kapıyı açan kadın, Beethoven'ı hemen tanır ve şok olur. Beethoven, piyano sesine geldiğini ve muhakkak çalan kişiyi görmek istediğini söyler. kadın, piyanoyu çalanın kızı olduğunu ve tanışmaktan mutlu olacağını belirterek onları içeri alır.
Beethoven, piyano çalan kızın olduğu odaya girer. annesi kıza, Beethoven'ın geldiğini söyler ve kız çok heyecanlanır, hemen ayağa kalkar, fakat kız kördür. Bunu gören Beethoven, "lütfen benden birşey isteyin" der, maddi bir şey isteyeceklerini düşünerek. Kızın cevabı şu olur; "ben hiç ayışığı görmedim, bana ayışığını anlatır mısınız?"
bunun üzerine Beethoven piyanonun başına geçerek, ayışığı sonatını, doğaçlama olarak besteler.
beethoven 'ın gelmiş geçmiş en güzel eseridir kanaatimce... huzunlendirir kimini, kimine ise huzur verir... bana ise bir yaz gecesinde balkonun camdan kapısı sonuna kadar acıkmış da tül perde hafif bir esintiyle uçuşuyormuş gibi bende o balkonda oturuyor ve şarabımı yudumlarken dolunayın denizle buluşmasını, mehtabı izliyormuşum gibi hissettirir...