beethoven'ın 32 piyano sonatından birisi.yavaştır ve tüyleri diken diken eder, dinlerken mutlaka beethovenın tekrar çok üstün bir müzisyen olduğunu anlaşılır.
kelimelere dökemeyeceğim kadar derin , beni benden alarak başka diyarlara götüren , bıkkınlığı , hüznü , hayal kırıklığını , bir anda geliveren umudu , bütün bu duyguları aynı anda yaşatan mükemmel eser
bu kadar muhteşem bir eserin hangi ruh haliyle, nasıl bestelendiği merak konusudur. türlü hikayeleri olsa da en bilineni beethoven'ın besteyi aşık olduğu kadın için yaptığıdır. eğer hikaye gerçekse o nasıl bir kadındır ki, uğruna böylesi bir şaheser yapılmıştır.
duyduğum en depresif, en karamsar, en duygulu, en melankolik eser. dinleyeni derin bir kaosa sürüklüyor. *
ayrıca çalması da oldukça güçtür. zira o duyguyu yansıtabilmek her babayiğidin harcı değil.
insana kendi hikayesini sevdiren eserdir. duyar duymaz başrolünde sizin oynadığınız bir filmdeymiş gibi hissedersiniz. belki de hayatta ilk defa başrolü kapmışsınızdır. güçlü, zayıf, mutlu, depresif..her ruh halini aynı dakikalar içinde yaşarsınız. sonra biter yine başka bir hikayede figüranmış gibi devam edersiniz hayata.
insanin dinlerken sanki merhum olmusta bulutlar arasinda mahkemeyi kubraya hicret edermis gibi hissettiren , cogumuzun aradigi ama cok az kimsenin yasadigi huzuru bir nevi tattiran sonattir. dinlerken cocuklugunuzda aksam olupta gözlerinizi kapattiginizda yuzunuze acik olan camdan hafif esen meltemin ninnisi gibidir bu sonat.
15 dakika boyunca hayal kırıklıklarınızla sizi başbaşa bırakan eser. acı melodisi kağıt kesiği gibi ince ama derinden yaralar kalbi. dingindir belki ama fırtına etkisi yaratır iç dünyamızda.
üstüste inlendiği vakit insanda ne gam ne kasavet birakan, hatta sanki iyi bir şekilde uyunmuş gibi dinlendiren sonattir. batna cila, göze fer, zihne numayiş veren dünya tarihinin en iyi bestesidir. insan vokali olmadan bir şahaser yaratilmiştir.
bir viyana klasiğidir.
klasik dönem bestecilerinin sonat tarzında bestelenmiş olan bu eser beethoven'in numaralandırmasıyla op.27/2 olarak geçer.
ilk bölüm olan adagio o zamana kadar ki klasik sonat anlayışına terstir. çünkü viyana klasikleri hızlı-yavaş-hızlı şeklinde yerleşmiştir ancak beethoven bu eserde bir prolog olarak bu ağır bölümü tercih etmiştir. do diyez minör tonalite üzerine kurulu olan bölüm zamanının tonal atılımlarında sınırları zorlayarak bir hayli uzak tonlara geçiş yapıp en son tekrar ana tona döner. bölüm yorumdan yoruma değişmekle birlikte 4.5 ila 6 dakika arasında sürmektedir.
ikinci bölüm yine klasik stilin aksine orta hızlı bir bölümdür. üçüncü bölümün hazırlığı olarak kabul edilir. re bemol majör tonalite üzerine kurulu olan bölüm başka bir tona geçiş yapmaz ve yaklaşık 2-2.5 dakika sürer.
aralıksız başlayan üçüncü bölüm ise bir hayli hızlı ve gergin bir prestodur. do diyez minör tonalite tekrar kendini hissettirir. birinci bölüm gibi bu bölüm de akraba olmayan tonalitelerle ana ton arasında gezinir ve karar tonu olan do diyez minörde son bulur. yorumdan yoruma değişmekle beraber bu bölüm de 7-8 dakika civarındadır.
beethoven'ın en ünlü piyano sonatlarından birisi olan bu eser aynı zamanda bestecinin 32 piyano sonatından 14 numaralı olandır.
14-15 dakika boyunca insana dair neredeyse bütün duyguların dışa vurulduğu eser, masterpiece, chef d'oeuvre. beethoven'ın, hayatın anlamını bulduğuna dair en önemli kanıtlardan biri.
düslere kapilip ucabilecegin bir eser. inanilmaz, ve gercek anlamiyla bir sanat eseri.
bazen ruhunu aliyor eski zamanlara atiyor, gece vakti ay isigi esliginde Versailles'deki o satodaki meshur aynali salona götürüyor ve ritme uygun bir sekilde kendi etrafinda tek basina dönmene sebep oluyor...
ya da ay isiginda mesela venedikte bir sandalin icinde ya da dünyanin herhangi bir yerinde ayin ve yakamozun tüm güzelligini tadabileceginiz senfoni.
Bir aksam Beethoven yürüyüşe çıkmışken bir evde kendi bestelerinden birinin çalındığını duyar. Yorumu çok beğenip kapıyı çalar. Karşılayan adam Beethoven ı eve alır. Beethoven merak edip sorar; "benim eserlerimden birini duydum ve çok etkilendim, kim bu denli inanılmaz çalıyor piyanoyu". Adam hafif bir tebessüm ile "benim kızım" der. Beethoven tanışmak istediğini dile getirince, üst kata doğru çıkarlar. Odaya geldiklerinde Beethoven odanın ışığının kapalı olduğunu görür, ve adama; "kızınız neden karanlıkta çalıyor" der. Adam başını hafif öne eğerek "kızım kördür efendim" diye ekler. Beethoven ışığı açtığında kör olan kızın 7 8 yaşlarında olduğunu görünce çok etkilenir ve üzülür. Beethoven içini kaplayan ürperti ile kıza sorar; "sen hiç ay ışığını gördün mü?". kız; "hayır efendim" diye yanıtlar. Beethoven kızı kucağına alır. Ve "o halde sana ay ışığını gösteriyim" der. O anda piyanodan bu mısralar dökülmeye başlar... *
bu eser dinlerken bile insanı kendisinden alıp başka diyarlara götürür.fakat asıl konu şudur ki;ayışığı sonatı nasıl bir insan tarafından çalınabilinir?müziğin içinde kendini hem kaybedecek hem kontröllü bir akışa bırakıcaksın ama bir yandan da aklında koca bir eserin notaları uçuşacak...bu parçanın tamamını çalabilen çok insan olmamakla birlikte bu sonatın üç bölümünü de kusursuz çalabilen en başarılı isim wilhelm kempff'tir ki çalarken piyano ya bakmaz bile...
dinlemenizi tavsiye ederim,mutlaka siz de kendinizden bir şeyler bulacaksınızdır.
sokak ağzıyla anlatmam gerekirse ruhu s*kip atan eserdir. kötü durumlarda dinlenmemesini de söyleyemiyorum. kesin olarak bunalım veya iyi duygular hissettirir diyemeyiz çünkü. ama dinlenmesi farz olduğu su götürmez. *