bedri rahmi eyüboğlu

entry98 galeri18 video1
    1.
  1. Görele'de doğdu. Ailesinin beş çocuğundan ikincisidir. Trabzon Lisesi'nde okurken, 1927'de bu okula resim öğretmeni atanan Zeki Kocamemi'nin öğrencisi oldu. Onun derslerinin etkisi ve okul müdürünün özendirmesiyle 1929'da istanbul Güzel Sanatlar Akademisi'ne (şimdi Mimar Sinan Üniversitesi) girdi. Burada Nazmi Ziya ve ibrahim Çallı'nın öğrencisi oldu. 1930'da eğitimini bitirmeden, ağabeyisi Sabahattin Eyüboğlu'nun yanına Paris'e gitti. Orada André Lhote'un yanında resim çalıştı. Daha sonra evleneceği Rumen asıllı eşi Eren Eyüboğlu ile de burada tanıştı.

    Yurda döndükten sonra 1934'te D Grubu'nun dördüncü sergisine otuz resmi ile katıldı. ilk kişisel sergisini de aynı yıl Bükreş'te açtı. 1934'te katıldığı Akademi'nin diploma yarışmasında üçüncü oldu. Bu derece ile mezun olmak istemediği için bir yandan diploma yarışmasına yeniden hazırlanırken, bir yandan da bir süre Çerkeş demiryolu

    yapımında çevirmenlik yaptı, Tekel Genel Müdürlüğü'nde çalıştı. 1936'daki diploma yarışmasında Hamam adlı kompozisyonuyla birinci oldu. Aynı yıl Moskova'da düzenlenen Çağdaş Türk Sanat Sergisi'ne katıldı. 1937'de Cemal Tollu'yla birlikte Akademi'nin Resim Bölümü Şefi Léopold Lévy'nin asistanı oldular. Bedri Rahmi birçok

    ressamın katıldığı CHP'nin kültür programı çerçevesinde resim yapmak için 1938'de Edirne'ye, 1941'de de Çorum'a gitti. Bu dönem resimlerinde köy manzaraları, köy kahveleri, faytonlu yollar, iğde dalı takmış gelinler gibi Anadolu'ya özgü görünümler egemendir.

    1940'lardan sonra duvar resimlerine yöneldi. ilk duvar resmini 1943'te istanbul'da, Ortaköy'deki Lido Yüzme Havuzu için yaptı. 1947'de istanbul'da özel bir atölye ve galeri açtı. 1950'de Ankara'da sanatının o güne kadarki bütün dönemlerini kapsayan bir sergisi düzenlendi. Bedri Rahmi aynı yıl bir kez daha Paris'e gitti ve insan Müzesi'nde (Musée de I'homme) ilkel kavimlerin sanatını inceledi. Bu incelemeleri "güzel"in aynı zamanda "yararlı"da olabileceği, "yararlı" olmanın "güzel"in gücünü eksiltmeyeceği düşüncesine ulaşmasına yol açtı. Bu düşünce ise onun bundan sonraki sanat görüşünü tümüyle etkiledi, yönlendirdi. Mozaik çalışmalarına 1950'de başladı. 1958'de Uluslararası Brüksel Sergisi için 272 m²'lik bir mozaik pano gerçekleştirdi ve bu yapıtıyla serginin büyük ödülü olan altın madalyayı kazandı. Bundan bir yıl sonra Paris'teki NATO yapısı için, şimdi Brüksel'de bulunan, 50 m²'lik bir mozaik pano hazırladı. 1960 ve 1961'de iki kez ABD'ye gitti. Orada birçok geziye katıldı, konferanslar verdi ve resim çalışmaları yaptı.1969'da Sao Paulo Bienali'nde (iki yıllık sergi) onur madalyası kazandı. Ayrıca 1940'ta Devlet Resim ve Heykel Sergisi'nde resim dalında üçüncülük, 1943'te aynı serginin 4.sünde ikincilik ve 1972'de de 33. sergide birincilik ödülünü aldı. Ölümünden sonra 1976'da Ankara'da "Yaşayan Bedri Rahmi" adıyla bir sergisi düzenlendi. Aynı yıl istanbul'da da Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde adına düzenlenen bir sergiyle anıldı. 1984'te istanbul'da "Bedri Rahmi-Her Dönemden" adlı bir toplu sergisi açıldı.

    Bedri Rahmi Akademi'deki ilk yıllarından sonra temel bilgilerini Paris'te André Lhote'un akademisinde edinmesine karşın onun kübist ve yapımcı (konstrüktif) yaklaşımını benimsememiş, Dufy ve Matisse'i kendine daha yakın bulmuştur. Paris'ten döndükten sonra Anadolu ve Trakya gezilerinde yaptığı resimlerle istanbul görünümlerinde Dufy'nin renk ve çizgi anlayışının etkileri görülür. Zamanla bu etkiden sıyrılan Bedri Rahmi halk sanatını sağlam bir kaynak olarak görmeye başlamıştır. Halk sanatından yola çıkarak yeni anlatım biçimleri aramıştır. Minyatürlerden de esinlenmiştir. Anadolu kilimlerinin geometrik, soyut biçimleri, çini, cicim, heybe, yazma ve çorapların bezeme düzeni ve renk uyumlarını kaynak olarak kullanmış, motifin ağırlık kazandığı süslemeci bir tutumla resimler yapmıştır. Ancak, yalnızca motifleri resme uygulamakla yetinmemiş, renk ve malzeme araştırmalarına da girmiştir. Çeşitli teknikleri deneyerek gravür, mozaik, heykel ve seramik alanlarında birçok ürün vermiştir. Yine bir halk sanatı olan yazmacılığa da yönelmiş, kumaş üstüne baskılar yapmış, bu çalışmalarını öğrencileriyle birlikte de yürütmüştür.

    iki yıl kadar süren ABD gezisinden sonra değişik malzemelerden yararlanarak soyut resimler ve renk düzenlemelerine yönelmişse de son yıllarında yeniden eski konularına dönmüştür. Kemençeciler, gecekondular, hanlar, kendi portreleri, balıklar ve kahvelerle, yeni renk ve doku deneyimlerinden de yararlanarak, doğaya eğilişin ustaca ve yetkin örneklerini vermiştir. Çağdaş resim öğelerini de içeren bu çalışmalarında, konu soyuta yaklaştığı oranda, resmin de bir tür "nakış"a dönüştüğü izlenir.

    Bedri Rahmi 1927'de başladığı resim öğretmenliğini ölümüne değin sürdürmüş, Akademi'deki atölyesinde sayısız öğrenci yetiştirerek, çağdaş Türk resmi için bu açıdan da etkili ve yararlı olmuştur.

    Bedri Rahmi 1928'de daha lise öğrencisiyken şiir yazmaya başlamıştır. Şiirlerine, 1933'ten sonra Yeditepe, Ses, Güney, insan, inkılapçı Gençlik ve Varlık dergilerinde yer verilmiştir. 1941'den başlayarak çeşitli şiir kitapları yayımlanmıştır. Halk edebiyatının masal, şiir, deyiş gibi her türüne karşı duyduğu hayranlık, şiirlerine de yansımıştır. Halk dilinden ve şiirinden aldığı öğeleri kendine özgü bir biçimde kullanarak halk diline yaklaşma çabasını sonuna dek götürmüştür. Bu nitelikleriyle şiirleri, resimleriyle büyük bir benzerlik gösterir. Akıcı, rahat bir dille kaleme aldığı gezi ve deneme yazılarında ise sürekli gündeminde olan halk kültürü, halk sanatı konularındaki görüşlerini sergilemiştir.Bedri Rahmi Eyüboğlu 21 Eylül 1975'te vefat etti.

    *
    3 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. sitem isimli şiiri erol evgin tarafından seslendirilen güzel bir şarkıdır.

    SiTEM

    önde zeytin ağaçları arkasında yar
    Sene 1946
    Mevsim Sonbahar
    Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
    Dalları neyleyim.
    Yar yoluna dökülmedik dilleri neyleyim.

    Yar yar !.. Seni kara saplı bir bıçak gibi
    sineme sapladılar
    Değirmen misali döner başım
    Sevda değil bu bir hışım
    Gel gör beni darmadağın
    Tel tel çözülüp kalmışım.
    Yar yar
    Canımın çekirdeğinde diken
    Gözümün bebeğinde sitem var.

    bedri rahmi eyüboğlu
    5 ...
  5. 4.
  6. namı diğer bedros..

    Sevmek Güzel meslek
    Ama zor
    Can dayanıyor Dayanmasına
    Ama yürek Gitti gidecek
    4 ...
  7. 5.
  8. Türk ressam, şair ve yazarı. Görele'de doğdu. Yüksek öğrenimini Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nde tamamladıktan sonra Paris'te iki yıl süreyle öğrenim gördü. Yurda dönüşte Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğretim görevlisi olarak çalışmalarınan başladı. Bir süre Amerika'da kaldı. Dönüşte gene Akademi'de profesör olarak görevini sürdürdü. Ressam olarak büyük bir ün sağladı.
    Sanat yaşamına 1928 yılında Muhit dergisinde yayımladığı şiirleri ile başladı. Çok genç yaşlarında iken bir gazetenin açtığı hikaye yarışmasını kazandı. Kimi gazetelerde ve dergilerde çeşitli konularda yazılar, sanat ve özellikle şiir ve halk sanatı üzerinde eleştiriler yazdı.
    Şiirlerinde halk türküleri, halk edebiyatı kaynaklarından büyük ölçüde yararlandı. Arı türkçe ile kolay okunan, akıcı aydınlık bir anlatımı vardır.

    ESERLERi:
    Resim: Paris, 1930; Mustafa Eyüboğlu, 1933; Yazılı Natürmort, 1936; Salı Pazarı, 1938; Eren, 1940; Nallanan Öküz, 1947; Düşünen Adam, 1953; Köylü Kadın (Tren-Yataklı Vagon), istanbul Resim ve Heykel Müzesi; Karadut Satıcısı, 1954; Çömelmiş Köylü, 1972; Ankara'nın Kavakları, 1973; Mor Takkeli Hacı, 1974; Son Kahve, 1975; Anadoluhisarı, Ankara Resim ve Heykel Müzesi; Çıplak; Ev içi, istanbul Resim ve Heykel Müzesi; Han, 1975; son resmi.

    Duvar Resmi: Lido Yüzme Havuzu'nda duvar resmi; 1943, Ortaköy/istanbul; Hilton Oteli'nde duvar resmi; Divan Oteli'nde duvar resmi.

    Mozaik Pano: Uluslararası Brüksel Sergisi için mozaik pano, 1958; Nato yapısında mozaik pano, 1959, Brüksel; işçi Sigortaları Hastanesi'nde seramik pano, 1959, Samatya/istanbul; Etibank yapısında seramik pano, Ankara; Marmara Oteli'nde mozaik pano, Ankara; Vakko Fabrikası'nda mozaik pano, Topkapı/istanbul.

    Duvar Kabartması: Manifaturacılar Çarşısı'nda duvar kabartması, Unkapanı/istanbul; Aksu işhan'ında duvar kabartması, Karaköy/istanbul.

    Şiir: Yaradana Mektuplar, 1941; Karadut, 1948; Tuz, 1952; Üçü Birden, 1953; Dördü Birden, 1956; Karadut 69, 1969; Dol Karabakır Dol, 1974, tüm şiirleri; Yaşadım, (ö.s.), 1977.

    Gezi ve Deneme: Cânım Anadolu, 1953; Tezek, 1975; Delifişek, 1975; Resme Başlarken, (ö.s.), 1977.

    Monografi: Nazmi Ziya, 1937. Resim Albümü: Binbir Bedros, (ö.s.), 1977, Karadut, (ö.s.), 1979; Babatomiler, (ö.s.), 1979.
    1 ...
  9. 6.
  10. şair ve ressam. ''kocaman adam''. resimleri harika! bakılmalı... şiirleri harika! okunmalı:

    Kimi

    kimi güneşle düşünür
    Van Gok olur.

    kimi yağmurla düşünür
    Şopen olur.

    kimi iki kere ikiyle...
    Aynştayn olur...
    kimi de sadece insanlarla düşünür
    ama sadece insanlarla
    işte o eşşoğlueşşek
    Adam olur , adam...
    4 ...
  11. 7.
  12. Arkadaş Dökümü

    Evvela dişlerimiz döküldü
    Sonra saçlarımız
    Arkasından birer birer arkadaşlarımız
    Şu canım dünyanın orta yerinde
    Yalnız başına yapayalnız
    Kırılmış kolumuz, kanadımız
    Tatlı canımızdan usanmışız

    Bir şüphedir sarmış yüreğimizi
    Ya kendini aldatıyor demişiz ya bizi
    Bir şüphedir demir atmış ciğerimize
    Pamuk ipliği ile bağlamışlar bizi
    Düğüm üstüne düğüm şöyle dursun
    Bir çalım bir kurum hepimizde
    Nereden inceyse oradan kopsun

    Bu canım dünyanın orta yerinde
    Hayvanlar kadar bağlanamamışız birbirimize
    Yalan mı? Gözünü sevdiğim karıncalar
    işte: Hamsiler sürü sürü
    Arılar bölük bölük geçer
    Leylekler tabur tabur

    Ya bizler? Eşref-i mahlukat! ..
    Boğazımıza kadar kendi murdar karanlığımıza gömülmüşüz

    Bizler bölük bölük, bizler tabur tabur
    Bizler sürü sepet
    Yalnız birbirimizi öldürmüşüz
    3 ...
  13. 4.
  14. karadut akademide asistanlığını yapan, yasak aşkı mari gerekmezyan dır.*
    bir süre sonra amansız bir hastalığa yakalanacak ve üstad resimlerini satarak tedavisini sağlamaya çalışsada kurtulamayacaktır.

    "Karadutum, çatal karam, çingenem
    Nar tanem, nur tanem, bir tanem
    Ağaç isem dalımsın salkım saçak
    Petek isem balımsın ağulum
    Günahımsın, vebalimsin.
    Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
    Yoluna bir can koyduğum
    Gökte ararken yerde bulduğum
    Karadutum, çatal karam, çingenem
    Daha nem olacaktın bir tanem
    Gülen ayvam, ağlayan narımsın
    Kadınım, kısrağım, karımsın."

    resimlerini kokusunu dokusunu görmeden görebilmek! için de şöyle bir sergi var,

    http://www.sanalmuze.org/sergiler/
    2 ...
  15. 5.
  16. eskiden yeterdim kendime
    artardım bile
    şimdi ne yapsam nafile!
    ve
    kim demiş can eskimez diye
    bu can tedirgin tende
    canda eskimiş
    bende...
    4 ...
  17. 6.
  18. bir şahit aranıyor

    yaşadım!
    erik ağaçları şahidimdir
    yıldızlar şahidimdir.
    yaşadım!
    avuçlarımın gücü yettiğikadar
    dağları, kadınları, meyveleri
    yaşadım!
    incirin dallarına yürüyen süt
    yonca tarlasından gelen nefes
    horozun ibiğinden damlayan kan
    yollar ve sevgili türküler şahidimdir.
    3 ...
  19. 7.
  20. "1
    kara dutum, çatal karam, çingenem
    nar tanem, nur tanem, bir tanem
    ağaç isem dalımsın salkım saçak
    petek isem balımsın a gülüm
    günahımsın, vebalimsin...

    dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
    yoluna bir can koyduğum
    gökte ararken yerde bulduğum
    kara dutum, çatal karam, çingenem

    daha nem olacaktın bir tanem
    gülen ayvam, ağlayan narımsın
    kadınım, kısrağım, karımsın...

    2

    sigara paketlerine resmini çizdiğim
    körpe fidanlara adını yazdığım
    karam, karam
    kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
    sıla kokar, arzu tüter
    ılgıt ılgıt buram buram...

    ben beyzade, kişizade,
    her türlü dertten topyekünü azade
    hani şu ekmegi elden suyu gölden...
    durup dururken yorulan
    kibrit çöpü gibi kırılan
    yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan
    artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan
    sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum

    netmiş, neylemii, nolmuşum
    cömert ırmaklar gibi gürül gürül
    bahtın karışmış bahtıma çok şükür...
    yunmuş, yıkanmış adam olmuşum

    karam, karam
    kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
    sensiz bana canım dünya haram olsun..."
    4 ...
  21. 8.
  22. yedi tepeye kurulmuş
    pul pul
    gümüş gümüş balıkları
    pul pul
    ışıktan sudan örülmüş
    canım istanbul.
    1 ...
  23. 9.
  24. hele bir başlasın ılık yaz yağmurları, içimdeki çocuk!
    hele bir kanatlansın ufuklar,
    hele bir içini çeksin orman,
    hele bir kere güneşler yansın,
    kertenkeleler üşümesin,
    hele bir kere toprak kansın,
    mevsim demlensin,
    hele bir ballansın böğürtlen dikenleri!
    gelincikler bedava,
    gökler sahipsiz
    bahçeler zilzurna...
    hele bir başlasın ılık yaz yağmurları, içimdeki çocuk!
    dudaklarımda kalın kabuklu bir portakal kokusu,
    tabanlarımda, kınalı keklikleri bol dağların rüzgarı karıncalansın...
    hele bir kere dallarda sallansın
    iri kalçaları şeftalilerin;
    hele bir duyulsun uzaktan
    yaylı çıngırakları
    yıldızlar seslensin,
    hele bir armut ağacı temmuzu yüklensin,
    hele bir kerecik daha yalınayak yere değsin içimdeki çocuk...
    1 ...
  25. 10.
  26. çakıl

    seni düşünürken
    bir çakıl taşı ısınır içimde
    bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
    bir gelincik açılır ansızın
    bir gelincik sinsi sinsi kanar

    seni düşünürken
    bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
    deliler gibi dönmeye başlar
    döndükçe yumak yumak çözülür
    çözüldükçe ufalır küçülür
    çekirdeği henüz süt bağlamış
    masmavi bir erik kesilir ağzımda
    dokundukça yanar dudaklarım

    seni düşünürken
    bir çakıl taşı ısınır içimde...
    1 ...
  27. 11.
  28. atolyesinin girisinde asili duran yemin, simdiye kadar pek karsilasmadigimiz cinstendir; "simdiye kadar yapilagelmis olanlari tekrarlamayacagima, kendi elimden cikan her ise, kendi benligimi katacagima yemin ederim, yemini bozdugum gün buralardan giderim."
    3 ...
  29. 12.
  30. Şairim,
    Zifiri karanlıkta gelse,
    Şiirin hasını ayak sesinden tanırım,
    Ama,
    Nerede bir köy türküsü duysam,
    Şairliğimden utanırım.

    diyen şair...
    3 ...
  31. 13.
  32. 1911'de Trabzon Görele'de doğdu. 21 Eylül 1975 Pazar günü istanbul'da yaşamını yitirdi. Türkiye'nin en usta ressamlarından. Trabzon Lisesi'ni bitirdi. Lise yıllarında öğretmeni Zeki Kocamemi'nin ilgisiyle resme yöneldi. istanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'ne girdi. Nazmi Ziya Güran ve ibrahim Çallı'dan ders aldı. 1931'de diplomasını almadan okulu bırakıp Fransa'ya gitti. Djon ve Lyon'da özel atölyelerde çalıştı. Ardından Paris'e geçti. 1933'te ingiltere'ye gitti, aynı yıl yurda döndü. 1934'te yaptığı 30 resimle yurtiçi ve dışında sergilere katıldı. 1936'da Güzel Sanatlar Akademisi'nden diplomasını birincilikle aldı. Aynı yıl akademinin resim bölümünde Leopold Levy'nin asistanı oldu. Ses Dergisi'nde sanat ve estetik konusunda düzenli yazılar yazdı. Şiire lise yıllarında başladı. ilk şiirleri 1932'den sonra Varlık, Yeditepe, Ses, insan gibi dergilerde yayınlandı. ilk şiir kitabı "Yaradana Mektuplar" 1941'de basıldı. Şiirlerinde de resimlerinde olduğu gibi halk edebiyatının zengin motiflerinden esinlendi, yararlandı. Yalın bir dille, içten lirik şiirler yazdı.
    1 ...
  33. 14.
  34. 15.
  35. bendenize beleş ekşi sözlük yazarlığı verecek ünlü bir grafik tasarımcının dedesi ve şu hoş dizelerin sahibi.

    En azından üç dil bileceksin
    En azından üç dilde
    Ana avrat dümdüz gideceksin
    En azından üç dil bileceksin
    En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
    En azından üç dil
    Birisi ana dilin
    Elin ayağın kadar senin
    Ana sütü gibi tatlı
    Ana sütü gibi bedava
    Nenniler, masallar, küfürler de caba
    Ötekiler yedi kat yabancı
    Her kelime arslan ağzında
    Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
    Kök sökercesine söküp çıkartacaksın
    Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
    Her kelime bir kat daha artacaksın

    En azından üç dil bileceksin
    En azından üç dilde
    Canımın içi demesini
    Canım ağzıma geldi demesini
    Kırmızı gülün alı var demesini
    Nerden ince ise ordan kopsun demesini
    Atın ölümü arpadan olsun demesini
    Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
    insanın insanı sömürmesi
    Rezilliğin dik alası demesini
    Ne demesi be
    Gümbür gümbür gümbürdemesini becereceksin

    En azından üç dil bileceksin
    En azından üç dilde
    Ana avrat dümdüz gideceksin
    En azından üç dil
    Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
    Ne şu ne busun
    Oğlum Mernuş
    Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.
    6 ...
  36. 16.
  37. sabahattin eyüboğlu'nun kardeşi şair, ressamdır.
    trabzon kürtlerinden olduğu iddia edilmektedir.

    şairim şiirin hasını gece karanlığında ayak sesinden tanırım
    ne zaman bir köy türküsü duysam şairliğimden utanırım,
    diyen insan.
    2 ...
  38. 17.
  39. eskiden yeterdim kendime
    artardım bile
    şimdi ne yapsam nafile!...
    ve
    kim demiş "can eskimez" diye
    bu can tedrigin tende
    canda eskimiş
    ben de...
    2 ...
  40. 18.
  41. Sevmek
    Güzel meslek
    Ama zor
    Can dayanıyor
    Dayanmasına
    Ama yürek
    Gitti gidecek..
    1 ...
  42. 19.
  43. yalnızlığı; şu dizeleriyle pek bir güzel anlatmış şair:

    yalnızlığın kadarsın
    yalnızlığın mis kokmalı
    yalnızlık dediğin bir büyük zindan
    dünyanın en kalabalık zindanı
    dinden imandan çıkarır
    ama öyle bir adam eder ki insanı
    1 ...
  44. 20.
  45. şiirimizin ve resmimizin b vitamini. *
    1 ...
  46. 21.
  47. en bilinen şiiri budur:
    şu sılanın ufak tefek yolları
    ağrıdan sızıdan tutmaz elleri
    tepeden tırnağa şiir gülleri
    yiğidim aslanım burda yatıyor.

    bugün efkarlıyım açmasın güller
    yiğidimden kara haber verirler
    demirden döşeği taştan sedirler
    yiğidim aslanım burda yatıyor.

    ne bir haram yedi ne cana kıydı
    ekmek kadar temiz su gibi aydı
    hiç kimse duymadan hükümler giydi
    yiğidim aslanım burda yatıyor.

    mezar arasında harman olur mu
    15 yıl hapiste derman kalır mı
    azrail aç susuz canın alır mı
    yiğidim aslanım burda yatıyor.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük