31 mart vakıasında iki tabur askeri ve birçok hamalı isyandan vazgeçiren adamdır. sizler bilmezsiniz ben söyleyeyim. 31 mart vakıasında asker ayaklanma sebeplerini:
1.Yüzde doksanı ittihad-Terakkinin aleyhinde, hem onların tahakkümü ve istibdadı aleyhinde bir hareket idi.
2. Fırkaların meydan-ı münakaşâtı olan vükelâyı tebdil idi.
4. Hissiyat-ı askeriyenin ve âdâb-ı dindaranelerinin muhalif telkinatın önüne set olmaktı.
5. Pek çok büyütülen Hasan Fehmi Beyin kàtilini meydana çıkarmaktı.
6. Kadro haricine çıkanları ve alay zabitlerini mağdur etmemekti.
7. Hürriyeti, sefahete şumulünü men’ ve âdâb-ı şeriatla tahdit ve avâmın siyaset-i şer’î bildikleri yalnız kısas ve kat-ı yed haddini icra idi. Fakat zemin bataklık ve dam ve plân serilmişti. Mukaddes olan itaat-i askeriye feda edildi.
üstad bu ayaklanmayı önlemeye çalışıyor. eklemekte fayda var dönemin hükümeti ittihat ve terakkidir ve yaptığı türlü türlü işlerden ötürü halkın diline düşmüştür.
şeyh said isyanını büyük ölçüde nasıl önlüyor onu biliyor musunuz? bediüzzaman istanbul'dan van'a gelmiş inzivaya çekilmiştir. tüm türkiye'de hatrı sayılır bir şöhreti olan bu zât doğu'da ve güneydoğu'da büyük saygı görürdü. şeyh said, bediüzzaman'a mektup yollar. bak din elden gidiyor. sen kuvvetli birisisin halk senin sözünü dinliyor isyanda bana katıl, gel bu islam düşmanlarını alt etmekte bana yardımcı ol. bediüzzaman ise izin vermez, müslümanı müslümana mı kırdıracaksın? der. karşı çıkmakla kalmayıp diğer aşiret reislerine ve kanaat önderlerine de isyana katılmamaları konusunda uyarır.
bediüzzaman hazretleri'nin tek derdi ümmet-i muhammed'in(a.s.m) kurtuluşa ermesiydi. nur talebelerine ve kendi karşı yapılan bütün tecavüzlere, kışkırtmalara, zulümlere, zehirlemelere rağmen asla onlara karşı bir kin gütmedi. ve vasiyetinde de nur talebelerine bunu emretti. bediüzzaman demokrasinin allah resulünün süneti olduğunu bilirdi. cumhuriyetin kuruluşuna büyük katkı sağladı. gazetelerde yazdığı yazılarda, kanaat önderlerine verdiği nasihatlarla cumhuriyetin dinimize aykırı olmadığını hatta tam tersi olduğunu bizlere dahi risalei nur larda ispatladı. darbeye, istabdata, tek adamcılığa, zulme her zaman karşı oldu. nur içinde yatsın. maddi ve manevi herşeyden feragat mesleğini bizler devam ettiriyoruz.
işte vefatından sonra hepsi bir sepete sığan malvarlığı:
Bir sepet içinde:
Dört adet sefer tası içi
Bir adet çinko tencere küçük
Bir tane küçük çaydanlık
Bir ayaklı bardak,iki tane ayaksız bardak
Bir adet eski çarşaf
Bir eski Frenk gömleği
Bir tane eski iç gömlek
Sarık üzerine sarılacak bez
Üç tane mendil, bir havlu
Bir de pamuklu hırka, bir eski gömlek
Bir eski çarşaf ve mendil, bir eski bohça
Bir adet havlu
Bir adet kırık gözlük
Bir adet dua kitabı
Eski yazı takvim
iki adet kalem
Başkaca tesbit edilecek eşyası kalmadı.
Gelmiş geçmiş en büyük Türk düşmanı, vatan haini, vatansız, milletsiz, bayraksız, şeriatçı, Arap hayranı, Kurtuluş Savaşında ve öncesinde ingilizler, Fransızlar, Ruslar, Amerikalılar, italyanlar, Ermeni ve Rum çeteciler ile iş birliği yaparak vatana ihanet eden, Türklere mermi sıkan iskilipli Atıf, Şeyh Sait vb. bütün şeriatçı yobaz hainlerin içinde buluştuğu oluşumun yegane baş adamlarında olan Vahabi çöl dilencisi kılıklı/kafalı hem Kürt ırkçısı hem şeriatçı yobaz faşist şakirt kişidir.
Atatürk kendisine adam olması, varsa bir derdi insan/adam gibi mecliste söylemesi ve hainlikten vazgeçmesi için kendisini meclise kadar sokmuştur. Ama genleri bozuk Şakirt asla insan olmaz. HJaliyle hainliğie devam etmiştir.
En koyusundan bir Türk düşmanı olduğu gibi öte yandan zırdelidir.
Ayrıca bugünkü Fetullah Gülen terörist örgütü başta olmak üzere hemen hemen bütün yobaz cemaat ve tarikatların peygamber olarak taptığı, ideolojisini bugün de sürdürdüğü zırdeli şakirttir.
Ha enteresan tarafı; PKK'lı kürt faşisti ırkçılar da Saidi Kürdi/Nursiye bayılırlar. Zaten hepsinin tohumu aynıdır-.
Kendisi FETÖ şeriatçı Terörist Örgütü Lideri Fettullah Gülen ile kıyaslandığında Gülen'in bütün yaşamının ve yaşam ideolojisinin bu Saidi Kürdi den kopyalandığı görülür. Gerçi FETÖ fenüz Saidi Kürdi ve iskilipli Atıf vb. hain çetesinin seviyesine ulaşamadı.
Saidi Nursi/Kürdi'yi her kim savunuyorsa bilin ki kripto fetöcü'nün ve PKK'lının en önde bayrağı taşıyanıdır.
sobayla seviyeli bir ilişkisi olan bildiğin mal. bide üst cümleler kurup anlaşılmaz olmaya çalışan biri. zaten beyin gidince kavramların için de boşalıyor ve bu saçmalığı millet kendi kafasından kavramlar yaratarak doldurarak sonra da adama hak vermeye çalışıyor. umarım sobayı sikmemiştir çünkü bu korkunç olurdu.
“Bediüzzaman Said Nursi” ismi hakkında çeşitli sorular soruluyor. Deniliyor ki “Bu ismi kim vermiştir?”, “Niçin esma-i hüsnadan bir ismi kullanıyor?” Bir başka zamanda ise bu isim ile kendisini övmekte ve yüceltmektedir…
Bunlara bir cevap vermek anlatmak benim gibi Bediüzzaman’ın eserlerini okuyan ve çok istifade eden birisinin boynuna borçtur. Dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışayım:
Her şeyden önce Bediüzzaman ismini kendisi almamıştır. Zira daha çocuk yaşta öylesine parlamış ve harika halleri görülmüştür ki halk ve hocaları tarafından “Bediüzzaman” diye çağrılmaya başlamıştır.
Allah’ın güzel isimleri Müslümanlar tarafından çok sık kullanılmaktadır. Bazı isimlerin başına “Abdül” yani kulu manasına gelen bir takı kullanılsa da çoğu defa yalın olarak da kullanılmaktadır. Rahim, Rauf, Metin, Bedii ve daha nice isim Allah’ın 99 ve sıfatı olup birçok kişi tarafından kullanılmaktadır ve yüzyıllardır kullanılmıştır.
Bediüzzaman, kelime manası olarak "zamanın güzelliği" demektir. Bu lakap ile tarihte meşhur olan başka isimler de vardır. Mesela büyük Arab edebiyatçısı "Bediüzzaman-ı Hemedânî" bunlardan sadece bir tanesidir.
Bediüzzaman’ın bu ismi kabullenmesinin bir sebebi de yazmış olduğu Risale-i Nur Külliyatının manevi isminden dolayıdır. Şualar isimli eserinde şöyle der: "Şimdi anlıyorum ki, eskiden beri benim liyakatım olmadığı halde bana verilen Bediüzzaman lâkabı, benim değildi; belki Risale-i Nur'un manevî bir ismi idi. Zahir bir tercümanına âriyeten ve emaneten takılmış. Şimdi o emanet isim, hakikî sahibine iade edilmiş." (bakınız 8. Şua)
Eşi, numûnesi olmayan bir şeyi yapmak, îcad etmek, işini güzel yapmak, kuyu kazmak ve bid'at işlemek anlamlarındaki "b-d-`a" kökünden türeyen bedî' kelimesi, Allah'ın sıfatı olarak, bir şeyi numûnesi ve örneği yokken yaratan, var eden, îcâd ve inşâ eden demektir. Kur'ân'da iki âyette "bedî'u's-semâvâti ve'l-ard" şeklinde geçmiştir. "(O), göklerin ve yerin yaratıcısı, îcad edicisidir..." (Bakara, 2/117; En'âm, 6/101)
Allah ın sıfatını adamın birine vermişsiniz, bediüzzaman deyip duruyorsunuz.
celaleddin rumiye de mevlana der bu tipler zaten. mevlamız allah değil mi bizim?
yaptığınız şirk olabilir diye hiç düşündünüz mü gençler?
akepenin said nursi sevgisi yine depreşmiştir..
bugün güneşli meydanında adına bir etkinlik düzenleneceği yazılı pankart gördüm..
kurtuluş savaşına destek vermemiş bir haini neden bu kadar çok severler anlamış değilim..
Hakkındaki bir çok olumlu yahut olumsuz eleştirilerin mitler hikayeler üzerinde olduğu düşünülünce gerek göklere çıkarılıp gerek yerden yere vurulan şahsiyetin kendisini sadece bitlisin o cahil bataklığından çıkıp insanlara normlar üzerinden belirli bir olumlu ahlak yasası tasarısında katkısı olduğundan bazı vatan hainliklerini desteklemediğinden teşekkür eder ve din üzerinden bazı insanlara el freni vasıtası gördüğünden minnet borçlu hissederim ama o da gibi nicedir içimizden biridir sadece gerisi ve efsaneleri kullanıldığı alanları reddeder ve onun şahsiyetinin ilgisi olmadığı düşünülünce gereksiz yere yermem sadece insandı diyebiliriz.
e madem durum böyle, neden şeyhinin lafını dinlemek yerine "bu zevata aylar önce bir çay eşliğinde buluşma dahi teklif ettim, onca yoğunlum arasında kendisini arabamla bulunduğu yerden alacaktım" cümlende ifade ettiğin tutumu alıyorsun?
bu arada "zevat" "zat"ın çoğuludur. mevzubahis belirli bir kişiyken "zevat" denmez, "zat" denir.
bunların türkçeleri de şeyhlerininki kadar işte...