1.ergenekon davasıyla birleştirilen cumhuriyet gazetesine molotof atılması olayının bir numaralı zanlısı.bugün çıktığı ilk duruşmada çarpıcı açıklamalar yapmıştır.bu molotofun kendisine polisler tarafından verildiğini hatta onların bomba verdiğini ama bomba atmanın sonucunu düşünüp bunu yapamadığını sonrasında kendisine molotof kokteyli verildiğini,daha önce verdiği ifadenin polis zoruyla olduğunu ve gerçeği yansıtmadığını falan söylemiştir. http://gundem.milliyet.co....2011/1422657/default.htm
son duruşmasında söyledikleri daha önce söylediklerinin tam zıttıdır. eğer ki söyledikleri doğruysa ,polisin ergenekon davasıyla ilgili, birçok gerçek dışı olayı gerçekmiş gibi gösterdiği de doğru demektir.
"Ne savcılıkta, ne Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde ne de cezaevinde alınan ifadelerin hiçbiri benim ifadelerim değildir. Beni kullanmaya çalıştılar. Ben burada bulunan kişilere (Ergenekon sanıklarına) komplo kurulması için hazırlandım. Bu dosyanın yaratılması için yaşımı büyüttüler. Aslında 1992 doğumluyum ama 1988 doğumlu olarak görünüyorum."
"15-20 gün sonra irtibatlı olduğum polislerle çok yoğun görüşmeler yaşadık. Yapılacakları bana anlattılar. Büyük tehditler altında bu insanların (Ergenekon sanıklarının) yaıklması için kurban edildim. ilk önce Bayrampaşa'da bir bombalama olayı üstlendirttiler. Bu başarısız oldu. Olay yerini gösteremediğim için Cumhuriyet Savcısı 'Bu işi sen yapmış olamazsın' dedi ve serbest bıraktı."
"Ergenekon olayı ortaya çıkınca birden biri ortaya Cumhuriyet Gazetesi'ni attı. Cumhuriyet gazetesi'ne bomba atılmasını örnek alıp biz de bomba atacaktık. Başta kabul ettim ama patlayınca neler yaşanacağı konusunda tereffütler yaşadım. Sivil polisler bana el bombası verdi; ama sonra molotof atılmasına karar verdik. Molotofu attıktan sonra benim yakalanmam gerekiyordu. Attıktan sonra gittim evimde yattım. 5 saat sonra polisler geldi, sanki arkadaşlarımla takılmaya gidiyormuşum gibi beni evden teslim aldılar."
"Bana da 2 bin lira, 3 bin lira para veriyorlardı. Bu paralar anneannem adına yatıyordu. tamamını da polisler yatırdı. 4 yılda toplam 15-16 bin lira para yatırmışlardır. Hesaplarım incelensin. Bu olay olduktan sonra anneanneme de 150 bin lira yatırdılar. Anlaşmamız o yöndeydi."
"Çete değil, örgüt olması için dosyaya adam gerekliydi. ifadem alınırken senaryoyu yazdılar. Orda işin içine Emre Boğaç girdi. Sonra da hiç ismini duymadığım, kendisini görmediğim Boğaç Kaan Murathan'ın fotoğraflarını gösterdiler. 'Tutuklandıktan sonra da gazeteye Sedat Peker parmağı var diye bir haber yaptıracağız. Haberi gördükten sonra savcılığa dilekçe yaz' dediler. Posta Gazetesi'nde haberi görünce dilekçe yazdım. 3-4 gün sonra Cumhuriyet Savcısı Kadir Altınışık beni çağırdı. Herkesi odadan çıkardı. O da yapması gerekeni yaptı ve sonra sanıklar dosyaya daha ayrıntılı bir biçimde girdi. işin içine Güseyin Görüm ve Veli Küçük de katıldı"
(Ergenekonla birleştirilmeden önce istanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın gizli oturumunda)
"Dilekçe vermemi ve gizli oturum istememi söylediler. Gizli oturumda saldırıyı yapmamdaki amacı sordular. Ben de bu davanın amacının siyasi olduğunu söyledim. Çünkü Ergenekon'la bağlanması gerekiyordu. ilk başta Cumhuriyet Gazetesi'nin seçilme nedeni de Ergenekon'dur. Ben de onların amaçlarına hizmet ettiğim için suçluyum."
"Ben hayatımda ne tanırım Veli Küçük'ü. Ama adam bana geliyor Veli Küçük hakkında şöyle demen lazım diyor. Bunlar istanbul Emniyet Müdürlüğü içinde örgütlenmiş çetenin ürünüdür. Bu insanların burada olmasının sebebi de budur. Buna dur demezseniz, bu yapılanlar nice insana da yapılabilir. Emniyet içinde öyle bir örgüt var ki, yarattıkları Ergenekon'un 50 misli güçte. Burada yargılanması gerekenler bu komployu tezgahlayanlardır"
Oturum Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Şinal'ın Emniyet'te verdiği ifadesini okumaya başladı. Şinal, Özese'nin sözünü keserek bir açıklama yapmak istediğini belirtince duruşma salonunda hararetli bir tartışma yaşandı. Tartışma sırasında Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu ve Özese'nin fazla sinirlenmesi dikkat çekti. Tartışma şöyle gelişti:
Şinal:
Aydınlık Dergisi'nde Beşiktaş Terör Örgütü diye bir şey gördüm. Bu çok doğru bir tespit. Emniyet içinde 4-5 kişi 'Hadi örgüt kuralım' demiyor; savcılar da dahil çok büyük bir yapılanma var. Çok büyük bir örgüt.
Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:
Biraz frene basın. Beşiktaş Terör Örgütü falan... Laflara dikkat edin.
Haşıloğlu:
20 yaşında olan bir çocuğun bunları ifade etmesi normal değil. Dinle beni. Öyle hareket etme.
Özese:
Teknik elemana kızarak; "Mikrofonu açma. Niye açtınız mikrofonu?" (Şinal'a) Mahkemede 1 buçuk ay önce polisleri savunuyordun. Ne oldu sonra? ifadelerin neden bu kadar çelişti?
Şinal:
Benim polislerle bir irtibatım var ki ben onları savunuyorum. Ama bu fay hattı kırılmıştır. Kabul ediyorum. Çünkü ben onların adamıyım. Bugün özgürüm. Bugün koltuğa Köksal Şengün oturmuyor. Beraat verenler hakim de siz hakim değil misiniz? Emniyet beni kullandı. Ben (Duruşma salonundaki sanıkları göstererek) 'Bu adamlar Emniyet'in memurlarını yakmak istiyorlar' dedim. Evet. Çünkü ben onların adamıydım. Ben, 16 yaşında bir çocuktum. Anam yok, babam yok. Ne yapabilirdim?
Özese:
Bunlar sizin kişiliğinizi etkileyebilir ama biz maddi gerçeği istiyoruz.