pes'in en zevkli bölümlerinden biri, özellikle pes 2011'de tadı bir başka.
ancak elbette süper zeka capon amcaların, yıllardır inatla atladığı ayrıntılar var, hoş bu anlatacağım şey pek ayrıntı değil ama neyse...
ulan ben götümü yırtıyorum, hocanın gözüne gireyim diye, taaa if'ten gelip defanstan top çıkarıyorum [ordan oraya taksiyle bir günde gidiliyor hayvan oğlu hayvanlar] veriyorum bir takım arkadaşıma, hemen akabinde müthiş bir çapraz koşu yapıyoru...
yapamıyorum, yapamıyorum amk, peki neden yapamıyorum? e çünkü benim geri zekalı takım arkadaşım, 2 adım atamadan topu kaptırıyor!
lan vela havle diyorum, gidip bir daha kapıyorum topu, e çocuk daha tam anlamıyla bir messi olamadığı için, bir müddet sürüp, sonra yine birine vermek zorunda kalıyorum... ama yine boşa kaçamadan o verdiğim sığır da kaptırıyor...
şampiyonlar liginde manchaster ya da madrid görmüş türk futbolcu gibi, elleri ayaklarına dolaşıyor elemanların, yahu bir takım 4-5 pas yapamaz mı amk? yapamıyorlar...
yani illa kendimiz alıp, 87 kişiyi çalımlayıp gol atacağız hemi?
pas istendiğinde genelde pas alınabilen; siz ratinginizi 7.0 ın üzerine çıkarıp kaptan tarafından övgüyle bahsedildiğiniz andan sonra, taktiklerin daha bir sizin etrafınızda dönüp, pasların size doğru akmaya başladığı mod.
bunun dışında hocanın "değerlendirmek için süre yoktu" yorum bug ına rağmen işlerin sizin ratinginize bakıyor olması olayı kurtarmış. eğer ilk 11 başlarsanız, 70. dakikadan sonra yaptıklarınız yutuluyor hoca tarafından zira.
pas istediğinizde alamadığınız pes modu. sakal da ekledim oyuncuya, yine de dinlemiyorlar. 2010'da ne güzel istediğinizde atıyorlardı, bu sefer sıçıp batırmışlar.
pes 2011 modunda biraz daha geliştirilmiş oyundur. en azından rakip topu kapmış sizin kalenize doğru atak yaparken bir anda dönüp de topu kendi defans oyuncusuna vererek senin defansının yerleşmesini beklemiyor, buldu mu yerleştiriyor. o açıdan iyi. bir de transfer olabileceğin kriterleri giriyorsun sana ona göre takımlar transfer teklifi yapıyor. maçtan önce teknik direktör çıkıp şurdan saldırın,buraları zayıf falan diyor. o da iyi sayılır. ancak bazen bir yorum yapıyor ki evlere şenlik: gol fırsatları üzerine odaklanmalıyız. oldu anasını satayım, biz de yeşilliği görünce buraya piknik yapmaya geldik sanmıştık. bir de hangi takıma transfer olursan ol teknik direktörün takım elbisesi aynı. bu nasıl iş kardeşim? fifa mı dağıtıyor bu takım elbiseleri bu adamlara, anlayabilmiş değilim. üstelik o takımın ceketi hep ütüsüz ve düğmesinden biri iliklenmemiş. hayır anlamadığım bir nokta da o kadar binlerce futbolcu tek tek kodluyorsunuz boyuna kilosuna özelliklerine kadar, 3-5 tane takım elbise mi dizayn edemiyorsunuz? yazıktır lan adamlara, adamlar hep aynı şeyi giyiyor.
bir de soyunma odaları hep aynı. deplasmana da gitsen kendi evinde de oynasan hep aynı. bunu da farklılaştıramaz mıydınız? tamam bunlar ufak detaylar ama göze batmıyor değil kardeşim. hayır uefa standart mı koydu, soyunma odaları böyle olacak diye?
düzelecek zamanla, bekleyeceğiz.
bu modda, milli maça kulübünüzde 11 e bile giremediğiniz zamanlarda bile çağıran hoca, türk milli takımı teknik direktörüdür. sanırım japonlar "hiddink antrenman maçlarını bile takip ediyor, tozlu almeria topraklarına bile oyuncu bulmaya gidiyor" mesajı vermeye çalışmışlar. ayrıca 62 de oyuna girip, gol atıp, golün ardından çıkarma olayını ben de yaşadım. aslında bundan önce de böyle bir durum başıma geldi ben "vayyyy süper mantık" diyerek alkışlamıştım ilkinde. zira girdiğim dakikanın hemen ardından topu almak için rakibin ayağına kayıp faul yapmış, şansıma da ortamın gerildiği animasyon çıkmıştı. o animasyon random çıkıyor, faulun şiddetine göre değil. neyse anında hoca almaz mı hoca beni, dedim çok mantıklı lan aslında ?, gel gör ki kazın ayağı öyle değilmiş. sadece size de olmuyor bu durum. birinin yerine soktuğu başka oyuncuyu da 5 dakika oynatıp sizi giren oyuncunun yerine oyuna sürebiliyorlar.
not: almeira çok boktan, hayır yani boktan takımları rahat ilk 3'e sokabiliyorsunuz bu modda ancak adamlarda kadroya bile girilmiyor, allahtan küme düşme yok. teklif gelirse sakın kabul etmeyin. 87% oynatırım seni diyen hoca ilk sezon beni sadece 3 maçta oyuna soktu. onların 2 si de zaten lig kupası maçıydı. ironiye bak ki o maçlar da barcelona ile idi ve 11 de başlatmıştı beni.
oyun çok güzel, sürekli oynuyoruz, oynamaya da devam edeceğiz, kulübümüzde teknik direktörle de aramızda bir sorun yok, ancak milli maçta 62. dakikada oyuna girip, 68. dakikada oyundan alınma olayını çözemedim gitti.
açık ara pes 2010'un en baba bölümüdür. yüzlerce maç oynadım, 560 küsür gol attım, türkiye ile dünya kupası kazandım, real madrid ile 3 lig 3 kral kupası 2 şampiyonlar ligi kupası götürdüm, ratingim 95 oldu ama ben bu oyuna doyamadım arkadaş.
oyunda daha 2. sezonumda olmama ragmen 800 maaş ile valencia da oynadıgım pes 2010-2009 vs diger oyunlarında için olan bir bölümdür. oynaması zevklidir ancak bir süre sonra bayabilir sizi. bakalım simdi tek hedef milana gitmek.
ailesi almanya'ya göçmüş bir türk asıllı alman'ın hikayesini canlandırıyordum. aile baskısı yüzünden alman milli takımını seçmiştim ve türkiye'den yoğun tepki alıyordum. sanırım racing santander'de başladığım kariyerimde ilk basamağımı çıkıp atletico madrid'e real'e meydan okumaya gelmiştim.ilk sezonumda 14 gol, 10 asist yapıp vazgeçilmez olduğumu kanıtlamıştım. ikinci sezonumda asist kralı olma hedefim vardı. takımdaki diğer yıldız agüero beni asist kralı yapmamak için elinden geleni yapıyordu. diğerlerinin paslarını leblebi gibi gol yaparken benim paslarımda cenabet kesiliyordu. hayır paslarda %100'lük ha. dedim bu sezon transfer olup seni bulacaam oğlum! bu sezonumda ise ligde ve avrupa'da 19 gol, 13 asist yapmıştım. ligde şampiyon, cl'den elenip uefa'da final oynama başarısını gösterip finalde liverpool'a elendik. o sezon sonu almanya'dan milli davet geldi ve kariyerimi düşünüp kabul ettim. evet istediğim oluyordu ve transfer döneminde barcelona ve real'den teklif gelmişti. hiç düşünmeden forza barça deyip katalan olmuştum. rüya takımın bir parçası olmuştum. -to be continued-
heracles'de başladığım kariyerimde ilk yılımda hollanda ligini gol kralı olarak bitirdim. ikinci sezonun ortasında manchester city'den teklif aldım. 18 yaşındaki genç bir oyuncu için rüya sayılacak bu teklife atladım doğrudan. yalnız beni kötü bir sürpriz bekliyordu, city'ye gittiğim ilk anda beni antrenman takımına koydular. neyse çok sürünmedim orda, iki antrenman maçında a takımı perişan edince, hemen maç kadrosuna alındım. city'de geçen 1,5 sezonun ardından oyundaki en büyük iki hedefimden biri olan liverpool'a transfer oldum. muhteşem bir sezon geçirmeme rağmen yeni heyecanlar istiyorum diyerek, Lyon'a transfer oldum. amacım Lyon'a da CL kupasını kazandırmaktı. bunu da başardıktan sonra lyon'daki misyonumu tamamladığımı düşünerek , italya ligi tecrübesi yaşamak için roma'ya transfer oldum. aslında hedefim barcelona'ydı ama onlardan bir teklif alamadım. roma ile de cl kupasını kazandıktan sonra, dünya kupası'nda fırtına gibi estim. barca'dan beklediğim teklif gelmiyordu bir türlü, transferin kapanmasına 3 hafta vardı ve AC milan'a göz kırpıyordum. dünya kupası final maçı sonrası ac milan'a imza atacağımı söyledim. Fakat o da ne final maçının hemen ardından barca'dan teklif aldım. tabiki de hiç düşünmeden oraya gittim. berlusconi'nin yakalarsam fena yaparım o çocuğu dediği söyleniyor hakkımda. bu arada arjantin mili takımında forma giyen ilk türk oyuncu olarak da mutluyum. seneye barcelona'dan ayrılıp ac milan'a giderim artık ayıp ettik adamlara.
paris saint german de başlayan kariyerimde devre arasında takımdan ayrılarak belki de kariyerimin en önemli kararını vermiştim. 17 maçta yalnızca 1 gol atmayı başarmıştım fakat takımın dizilişi pek umut vaat etmiyordu. gittiğim takımsa ingilterenin ortasıra takımlarından newcastle united idi. takımda yer mücadelesi yaparken çok hırpalandım ama sonunda formayı sırtıma geçirmiştim. ilk yılımda sezonun en iyi 11ine girebilmek müthiş bir başarıydı fakat esas başarı 3 sene sonra gelecekti. 21 yaşımda uefa kupasını newcastle'a getirmek büyük başarıydı. finalde 1 gol 1 asistle oynamam ise ayrı bir gurur kaynağıydı.
bu sırada her sezon gelen transfer tekliflerini reddediyordum. ta ki barcelona'dan teklif gelene kadar... barcelonada lig şampiyonluğu ve şampiyonlar ligi şampiyonluğu elde ettim fakat bir mutsuzluk vardı. xavi, iniesta ve etoo üçlüsü beni aralarına almıyorlar ne bir pas veriyor ne bir orta yapıyorlardı. teknik ekibin buna müdahele etmemesi beni iyice çileden çıkardı ve üzerime domuz kafası atılması riskini göze alarak idolüm figonun peşinden gittim ve real madrid'e transfer oldum. artık en büyük düşmanlarıydım katalanların. onların elinden lig şampiyonluğunu ve şampiyonlar ligi şampiyonluğunu aldım. artık kariyerimin son günleriydi ve kazanmadığım kupa kalmamıştı. kariyerimi tekrar newcastleda tamamlamak istedim fakat yönetim gitmemi her seferinde engelledi. real madrid'in en büyük yıldızları listesine adımı yazmışlardı artık... *
adamı televizyon başına bağlayan pes modu. 2010'da da yer almış ve zevkle herkesi oynatmıştır. italya liginden başlandığında ilk profesyonel teklifler arasında genoa'nın seçilmesi yerinde olacaktır. en azından european masters cup'a ilk sezon sonunda katılınabiliyor.
oyuncu çok hızlı gelişiyor ve 3-4 sezon sonra defanstan top kapıp bütün sahayı geçerek jeneriklik goller atabiliyorsunuz. ama yedek bir kayıt dosyanız olsun mümkünse, sonra her şey çöpe gidebilir bir kayıt hatası yüzünden. benim gitti, oradan biliyorum.*
3.yılımı oynamama rağmen kazandığım paranın hala ne işe yaradığını bilmediğim gol atmanın bir hayli zor olduğu bir o kadar güzel pes10 oyun modlarından bir tanesi...
yeni başlandığı zaman, oynayanı deli edebilme ihtimali yüksek olan pes 2009-2010 modu. herhangi bir yeteneği belirleme fırsatı vermediği için kariyerin başında çok yeteneksiz bir şekilde sahada yer alıyorsunuz. topa sahip olmak, rakibe çalım atmak gerçekten çok zor. gol atmak veya asist yapmak da yine çok zor. maçın adamı seçilmek için ise gol atmak veya asist yapmak neredeyse şart. 0-0 berabere biten bir maçta en değerli oyuncu seçilmek için ise mutlaka çok iyi mücadele etmek, etkili paslar atmak veya çok top çalmak gerekiyor. kariyerin başında da bunları yapmak neredeyse imkansız. zaten teknik direktörün de ne yapacağı belli olmuyor. bir maçta ilk on birde başlarken kendinizi diğer maçta kadro dışında bulabiliyorsunuz. o yüzden başlarda mutlaka sabır gerektiren bir mod.
seneler ilerledikçe ise oyuncunun gelişimi çok net bir şekilde göze çarpıyor. maçın oyuncusu ve hatta yılın oyuncusu seçilme olasılığı artıyor. milli takıma çağrılmak ise ayrı bir gurur kaynağı. gerçek hayatta başaramadığımız bazı şeyleri sanal alemde yapmak bile mutluluk verici.
not: oyunu bilgisayarda oynamadım. playstation 2'de oynadım. ona göre yorum yapıyorum. ama sanıyorum ki bunlar, bilgisayarda da geçerli.
en eğlenceli oyun bence. transfer sezonu çok güzel oluyor. 5 tane süper takımdan teklif geliyor sen en sevdiğine gidiyorsun. insanın egolarını tatmin eden bir oyun. bence bunda önemli olan senin mevkinle gittiğin takımın oyun planının uyuşması. benim topçu jabbar wf mevkindeydi interde çok sıkıntı çektik bir sezon dmf oynamak zorunda kaldık. bu da adamı oyundan soğutuyor. ama aldığın ödüller insanı gururlandırıyor. milli takımda çok önemli dikkatli seçilmesi lazım orda özellikler çok hızlı gelişiyor.
