insanı diğer canlılardan ayıran temel özelliği düşünmek akıl yürütmektir biliyoruz ;
bu daha bebeklikten itibaren başlar , şuradan başlamak lazım , insan hayata gözlerini açtığı günden itibaren uyarılmaya başlar , yani içten gelen dürtü , güdü dediğimiz uyarılmaları doyuma ulaştırmak zorundadır , bu dürtüler , istekler doyuma ulaşmadığında ortaya " acı " dediğimiz " , "mutsuzluk" dediğimiz kavramlar ortaya çıkar , bu dürtüler doyuma ulaştırılabildiğinde ise "haz" ya da "mutluluk" kavramları ortaya çıkar.
insanın hayatta yegane amacı bu dürtüleri doyuma ulaştırmaktır ,
insanın bir diğer yegane özelliği ise , bu dürtüleri doyuma ulaştıramadığında temsili olarak bunları beyninde , zihninde kurgulayarak çok az da olsa doyuma ulaştırabilmesidir ,
bebekler 0-1 yaş arasında oral olarak yani ağızdan bir şeyleri emmeyi haz olarak en çok severler , bir bebeğin karnı acıktığında ağlamaya başlar , annesinin memesini ya da biberon ister , annesi gelmediğinde ise kendi kendini doyuma ulaştırmaya çalışır, en yakındaki nesne olan kendini doyuma ulaşmak için kullanır , fark ettiyseniz parmaklarını emmeleri de bu yüzdendir, bu noktada annelerinin memesini emdiklerini hayal ederler , beyinlerinde o an için bir mekan bir zaman içerisinde annelerini düşlerler ve doyuma ulaşırlar ,
açlık dürtüsü tekrar geldiğinde tekrar ağlamaya başlarlar , bir iki denemeden sonra bebek kurguladığı gerçekle asıl gerçek arasındaki farkı ayırt etmeye başlar yani ilk seferde o parmağın gerçekten annesinin memesi olduğunu düşünür ama bir süreden sonra aradaki farkı algılamaya başlayan bebek sanal bir gerçeklik yaratmaya , kendisini doyum nesnesi olarak kullanmayı düşünmez , sürekli ağlamaya devam eder bu sefer