aşık olmak üzereseniz, aşık olmak istemiyorsanız kendinize sarılıp küskün çocuklar gibi susmuş somurtmuş ve içinizden konuyla alakalı 1 milyon imkansızlıktan ilk bir kaç binini sıralayıp yalnızca oturuyorsanız, okyanusun dibindeymiş gibi hissediyorsanız, eğer evren bir gün kendi içine çökerse diye hayal kurmaya başlamışsanız...çökerse bir imkan daha doğar mı diye soruyorsanız kendi kendinize, utanıyorsanız...yaz günü inceden titriyorsanız...bunları sıksık yapıyorsanız yada bunlar hep başınıza geliyorsa ve sessizlik kendi perdesinden beyninizi kemiriyorsa fon müziği olarak bu ablamızın şarkılarından ikisini tavsiye edeceğim. daha umutsuz olacaksınız ama beyninizi kemirgenlerden kurtaracaksınız.
(bkz: siempre me quedara)
(bkz: no mas llora)
ankaralılık belirtisi. zira ben ankarada doğdum büyüdüm. bir gün muğlada bir arkadaşıma başımdan geçen bir hikayeyi anlatırken 'bebenin teki geldi böyle böyle dedi, sonra kavga ettik' gibi cümleler kurarken arkadaşımın bana şok olmuş gözlerle baktığını görüp durdum. niye öyle bakıyosun dedim. o da 'el kadar bebe nasıl gelip de girişir?' dedi. bebe lafından anladığı küçük minik bir çocukmuş. ha konuştuğum arkadaşım saf biri mi evet saf biri. ama bebe lafı da la lafıyla birlikte gittiğiniz yerde sizin ankaralı olduğunuzu gösterir. ha bu arada bir süre sonra tüm muğlaya yayıldı bu bebe ve la lafları. çünkü ankaralı doldu orası. (bkz: la bebe gel la buraya)