** yazık olan taraftar güruhudur dünyanın hiçbir yerinde böyle taraftar yoktur eğri oturup doğru konuşmak gerekirse büyük başarıların mutluluğunu çoktan haketmiş taraftarlardır.
beşiktaş bursaspor'u 2. lige gönderdikten sonra hepimiz bursasporluyuz diyememiş, sosyal sorumluluklarının bilincine varabilmiş kamuoyu yalakası diyebileceğimiz özelliklere sahip ilginç taraftardır.
ben antalya sporlu olmama ramen bizamanlar yaratıcı ve saygılı taraftarlık adına cok guzel seyler yapmış sporsever kardeslerimiz ' en cok delikanlı adam renkli takım tutmaz lafına bayıldım' zekice
bir fenomen. epey süredir neredeyse beşiktaş' ın önüne geçmiş, kendinde olması tali derecede önemli, belki de gereksiz vasıfları neredeyse asli fonksiyon olarak vehmetmiş
bu arada asıl yapması gerekenleri yine uzunca zamandır ama bilinçli ama farkında olmaksızın ıskalayan topluluk. bilmem kaç desibel şiddetinde bağırdık,liverpool taraftarını kendimize hayran bıraktık, yok dünya üzerinde böyle bir kitle vs vs. nükleer
enerjiye karşı ol,güzel ( şahsen ve fiilen greenpeace destekçisiyim) gündemi takip et
ama inönü tribünleri öncelikle ve hasseten beşiktaş'ın gündemde olması gereken platform.
beşiktaş'ı beşiktaş yapan değerler yıllardır örselensin,sessiz kal. borun sadece sana
hareket çeken oyuncuya ötsün. stadın çevresinde korsan mal satılsın,adamı derdest edip
kovalamadığın gibi kartal yuvası yerine üç kuruş ucuz diye ondan alışveriş et. o meşum
2004 sezonunda,sergen'in yattığı yerden gol attığı adana maçında takımı yalnız bırak,
tribündeki 3- 5 bin kişi popüler bir arkadaşlarının düğün mü nişan mı ne mutlu bir gününün geyiğini yapıp kendilerini eğlendirsin, aynı sezon ilk yarı son maçında rize ile
oynarken sıcak sayılacak bir aralık gününde, işler iyi gidiyor, açık ara lidersin,avrupa'dan düşmemişsin,takımdan bir- bir buçuk ay ayrı kalacaksın,fark bekliyorsun, takımı yalnız bırak ( toplasan 3-4 bin kişi ya var ya yok). kabul edelim
biz sado-mazoşist eğilimleri ağır basan bir kitleyiz, kötü günde daha fazla taraftarız.
beğenmediğimiz,bok atmayı pek sevdiğimiz rakiplerimizin - özellikle birinin - nasıl
davrandığından önemli dersler çıkarmamız lazım. beşiktaşlılık üzerine perspektifimizi
camia olarak gözden geçirmemiz şart. yoksa liverpool' dan 7 yemişiz,8 yemişiz, o denli
önemli değil. bak alem neler yapmaya başladı. ha bir de sözlükte sıkı beşiktaşlılar var
deniyor, valla ben görmedim. eğer oradalarsa görüşlerini duymak isterim.
peşinen not: kötü günde birlik olmak iyidir de asıl iyi zamanlarda dayanışma
olmalı ki kötü günler gelmesin.
besiktas kulubunun 1 haftada 2 kez dünyaca taninmasina sebep olan unsurlardan bir tanesi. inönü de oynanan liverpool maci ile dünyanin hic görmedigi bit taraftar profilini olusturarak, besiktas ismini bütün dünyaya duyurmustur. bir de deplasmanda oynanan liverpool maci var ki, orada besiktas isminin duyulmasina sebebiyet veren taraftar degil futbol takiminin kendisi olmustur.
(bkz: bu takim bu taraftara yakismiyor)
(bkz: barcelona gibi takimim olacagina boyle taraftarim olsun)
edit: gercekler aci geldi degil mi? sizi gidi ezikler sizi...
dünyanın "kendini en çok öven taraftarı" olabilecek kadar özgüvene sahip taraftardır. bu da en iyi taraftar olmaya aday olduğunun en iyi göstergesidir. sana göre değildir, bana göre öyledir. ama aday olduğu su götürmez bir gerçektir!
taraftarı oldukları takımını en iyi temsil eden, 90 dakika boyunca susmadıklarını sıkça göreceğiniz, yaratıcı pankartların ve sloganların sahipleridir. ben bir galatasaray'lı olarak beşiktaş taraftarını tebrik etmekten asla çekinmememle birlikte kendilerine bir -oha be kardeşim nerden bu enerji? demek istemekteyim.
takımları gol yeme tehlikesindeyken bile istifini bozmadan şarkılarını söylemeye devam eden taraftar. e böyle olunca da rakip takım için bu durum taraftar baskısı olmaktan çıkıp yurttan sesler korosunu yayınlayan bir radyonun 90 dakika açık olmasına benzemektedir. oysa ingiliz tribünleri öyle mi. takımları sağdan akarken "uuuu", soldan akarken "vuuuuu" diyerek hem futbolcularına gaz veriyorlar hem de rakiplerini ürkütüyorlar. gol olunca da yeaaah demesi keyifli oluyor elbette.
Son yıllarda anormal bir şekilde takımını ateşleyen, beşiktaş futbol takımının 12.adamıdır. Yapmış oldukları tezahüratlar, takımını ateşlemeleri ve yaptıkları görsel şovlardan dolayı takdirleri hakediyorlar. Resmen takımlarına zorla gol attırıyorlar. *
3 kuşaktan beri oturduğumuz semtin -istisnaları hariç-takımının taraftarı.nüfus kağıdımda da maalesef beşiktaş yazılı.neden maalesef.her maç günü kimisi kazan'da sıçana kadar içen,kimisi haplanan sonra da anıra küfrede (ister kazansınlar,ister kaybetsinler)etrafta ailesiyle,çoluğuyla çocuğuyla yürüyen mi var diye bakmadan sürü halinde dolaşan kitle.kalabalık olmalarına güvenip ortabahçeden girip tuzbabaya,çarşıya kadar yürürken avaz avaz ana avrat küfreden, esnafa kepenk indirten * azgın topluluk.içlerinde tanıdığın insanlar da olsa ki normalde efendi akıllı, o kalabalıkta tanınmaz halde olur, bir şekilde zombiye dönüşür.ister taksici olsun,ister nasa'da mühendis ya da herneyse. o kalabalığa karıştığında manyaklaşan bir insan(mı acaba tereddütteyim)sürüsü.yine de istisnalar kaideyi bozmaz diyorum ,kaideyi bozanlara da akıl fikir diyorum.
bursaspor'u kaale almasini anlamadigim taraftar grubu. bursa'yi asagilamiyorum ama herkesin malumu iki takim arasinda sinif farki vardir. bursaspor ortalama bir anadolu kulubudur. besiktas turkiye'nin uc buyuk takimindan biridir.
yanlış hatırlamıyorsam bu sezon (2007-2008 sezonu)inönü'de oynanan sivasspor maçında kurtlar vadisi müziği eşliğinde;
beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur,
beşiktaşlı olmayan orospu çocuğudur!
hücum marşını hep bir ağızdan söyleyerek yeni bir tribün şova imza atmış taraftar topluluğu. her ne kadar bazıları tarafından acımasızca eleştirilse de her takımın tarftarı aslında öyle olmak ister. çünkü çarşı anarşizmin, isyanın, aşkın, sadakatin, fedakarlığın sembolüdür bu ülkede. yeri gelir kendisine de karşı olur beşiktaşk uğruna. takımının o anki durumu, başarısı ya da başarısızlığı önemli değildir çünkü onlar takıma değil beşiktaş'a aşıktır. beşiktaşlılık ruhuna, o birlik beraberliğe, maçtan sonra dolmabahçe'de yürürken sigarasını yakıp etrafındaki insanları umursamadan içinden geleni söylemeye aşıktır.
kendi futbolcusunu dövmeyecek ve hatta baki mercimek'i sevecek kadar insancıldır. bağırmaktan çekinmez, kimi zaman gol olduğunu başkalarından öğrenir ve öyle sevinir. en güzel tribün şovlarının insanıdır onlar.
ayrıca yamulmuyorsam real madrid'in taraftarları kendilerine örnek almak üzere pilot taraftar grubu olarak çarşı'yı seçmişlerdir, 6 aylık bir araştırma sonucunda. tüm dünyanın hayran olduğu bir değeri karalamak nasıl bir zihniyettir?
başarıya değil güzel futbola aç taraftardır... yenildiği halde çok güzel maçlar çıkardığı zamanki tribün şovları bunu gösterir... hiç kimsenin ihtimal dahi vermediği maçları bazılarının bögürme diye tabir ettiği destekle kazandırmıştır takımına...
siz bögürmek diyin biz aşk diyoruz, siz aç diyin biz taşın üstüne çıkar açarız...
bir de bir fikir size, bir gün gelin o topluluğun içinde olun işte o zaman anlarsınız o topluluğu... uzaktan konuşmak olmaz içine girin o havayı bir içinize çekin ve akşam yatarken düşünün işte o zaman anlarsınız bizim aşık olduğumuzu...
farklı renklere gönül veren en az 10 arkadaşımın kombine kartımı her maç öncesi isteyip içinde bulunmak istediği taraftar topluluğu...
- gol yedik lan!
- o zaman az bağırıyoruz, hadi kartallar daha güçlü!
- beşiktaş, laylaylaylay laaaa oooo beşiktaş
msn iletilerine 'beşiktaş bir gerillanın hayata itirazıdır, susarsa çatışma, konuşursa savaş, yazarsa destan, severse devrim olur' yazan, en asil duyguların taraftırıdır.
futbol'u eğlenceden öte birşey görmeyen bir fenerbahçeli olarak, (burdan sonra tüm bjkli yazarlar eksi verebilir devamını okumanıza gerek yok *) bu adamların nasıl bir aşkla kluplerine bağlı olduklarını bir türlü anlamıyorum, takım tutarsın, seversin, ama şöyle bir olay var, çıkıntı olacağız diye çaba göstermek gerçekten hoş değil. tabi tüm grup için söylemiyorum bunu, her genelleme gibi buda yanlış elbette. kimsenin eğlencesine, sevgisine diyecek lafımız yok, ama yani çevremdeki beşiktaşlı bir çok sevdiğim olmasına rağmen bir kaç tanesi insanı deli edebiliyor. misal öyle futboldan konuşurken, bjk ile ilgili her hangi bir kötü eleştiri yap, burda 'kötü' sadece futboli, olumsuz bir eleştiri olarak kullanıyorum, hemen sertleşiyorlar, 'ananıza mı sövmek gerekiyor illa?' diye. siz opera söylüyorsunuz, biz ananıza sövüyormuyuz diyorsun tepki olarak, o farklı diyor. biz farklıyız diyor. söyliyim, sende insansın, bende, beşiktaşın fenerbahçeden zerre kadar farkı yok, senin benden farkın olmadığı gibi. ayaklarınız lütfen biraz yere bassın, hayal dünyasında yaşamayın.
inönü stadının akustiği sayesinde çok iyi bağırıyor gibi görünürler halbuki öyle değildir işin gerçek yüzü hiç bir deplasmanda ses çıkarttıkları görülmemiştir sadece inönü'de şovlarını yaparlar onunda en büyük nedeni inönü stadının akustiğidir.
her zaman çok yaratıcı olduklarını iddaa ederler halbuki diğer tribünlerde en az onlar kadar beste üretir ancak stadda söyleme konusunda sıkıntı yaşamaktadırlar pankart konusunda ise saolsun basın sürekli yanlarındadır açtıkları her pankart gazetelere bi şekilde çıkar diğer tribünler için böyle değildir durum.
ona buna karşı gibi görünerek reklamın kralını yapan başında günümüz medyasının yarattığı amigo alen'in bulunduğu çarşı isimli taraftar grupları vardır bide onlar işin komik tarafını oluşturur çarşı nedir sorusuna her zaman edebiyat parçalayarak cevap verir beşiktaş taraftarı başkada bir cevapları yoktur çünkü bahsedilen grup zamanında 3 yıl kadıköye göt korkusundan gelememiş iskele olayından sonra hala kadıköye toplu bi şekilde gelemeyen ama her maç öncesi geliyoruz yakacağız yıkacağız diyerek reklamın kralını yapan taraftar grubudur.yine zamanında kadıköyde kızıltoprak karakoluna sığınıp canlarını zor kurtarmışlar bir röportajında ise sevgili amigoları alen markaryan bu olay sorunlunca ''biz karakola kazma kürek almak için girdik''' şeklinde gülünç bir cevap vermiştir.
işte beşiktaş taraftarı bundan ibaret olup fb ve gs'nin gerisinde olduklarını çok iyi bilip hazmedemedikleri için ise sürekli çarşı ismini kullanıp bi yerlere çıkmaya çalışırlar.