bu teknik direktörü, bu oyuncuları kesinlikle haketmeyecek kadar takımını seven, ona sahip çıkan, sabırlı ve yaratıcı topluluk. bir diğer belirgin özelliği de, her yaştan her kesimden insanı bünyesinde barındırıyor olmasıdır.
sinirli olunduğunda, her hangi bir şeye kızıldığında, ya da bağırıp stres atılmak istendiğinde beşiktaş iskelesinden aralarına katılabileceğiniz, stada tezahüratlarla yürüyebileceğiniz takımın taraftarıdır. *
her takımın keşke bizim taraftarımızda boyle olsa dedıgıbeste fabrıkası olan,besıktasın inönüyü cehenneme cevırmesındekı en buyuk pay sahıbi,taraflı tarafsız butun kesimin begenisini ve hayranlıgını toplayan,dunyada eşi benzeri olmayan şanlı beşiktaş taraftarı.**
Liglerin en coşkulu, en üretken ve en etkili taraftar topluluğu Beşiktaş Çarşı grubu, 2007'de 25. yılını kutlama hazırlıkları yapıyor.
Entelektüel, ağırbaşlı, hınzır, sivri dilli, muhalif, hümanist, anarşist, küfürbaz gibi farklı insanlardan oluşan Çarşı'nın seveni kadar sevmeyeni de çok. Ama şu da bir gerçek ki Türkiye'nin en popüler taraftar grubu. En pratik ve en akılda kalıcı sloganları onlar geliştiriyor. Zaman zaman taraftar olmaktan çıkıp siyasî ve toplumsal mesajlar da verebiliyorlar. Futbol ile ilgili pankartları kadar Irak, Filistin ya da Türkiye'nin hassas olduğu dinî ve millî meselelerle ilgili sloganları da akıllarda kalıcı. Hit şarkıları devşirip takımlarına besteler yapan, gerektiğinde bir pankartla toplumun duygularına tercüman olan, yeri geldiğinde Çarşı her şeye karşı diyerek tepki koyan bu grubu mercek altına aldık.
Tezahüratları ve maçlarda açtıkları pankartlarıyla adından her geçen gün biraz daha söz ettiren Çarşı, en çok da Çarşı her şeye karşı sloganıyla tanınıyor. Aslında Beşiktaş futbol takımının kapalı olarak tabir edilen tribününde açılmış bir pankarttı bu. ilk bakışta negatif görünse de, salt neye ya da kime karşı olduğu belli olmayan, Çarşı grubunu temsil eden isimlere sorduğumuzda ise Haksızlığa, adaletsizliğe ve ona çanak tutanlara verilmiş bir cevap olarak karşımıza çıkıyor. Çarşı, ismini Beşiktaş semtinin içinde küçük esnafların bulunduğu yerden alıyor. Galatasaray'ın Mecidiyeköy'de Fenerbahçe'nin Kadıköy'de yerleşmesi gibi Beşiktaş futbol takımının da atardamarını Çarşı oluşturuyor. Derbi maçların inönü Stadı'nda oynandığı dönemde, Beşiktaş taraftarı Çarşı'da toplanıp grup halinde inönü Stadı'nın kapalısını kapmaya çalışırmış. Bir zamanlar kapalı için kavgalar yapılır, emanetler çekilir, kan dökülürmüş. Şimdi bunlar geride kaldı. Artık büyük takımların kendi statları var. 1993 yılında alınan bir karar sonrası tribünlerde yarı yarıya taraftar bulunması kaldırılınca, sokaklara taşan yer kapmaca kavgası yerini "en iyi taraftar grubu kimde?" ye bıraktı. Son yapılan anketlerde Beşiktaş Çarşı Grubu'nun en tanınan taraftar kitlesi olduğu ortaya çıktı.
Hakem Ali Aydın'ın Pascal Nouma'ya "zenci futbolcu" sözleri tribünler için yeterli olmuştu. Bir sonraki maçta Hepimiz zenciyiz pankartı, tribünlerin din, dil ırk ve renk ayrımına geçit vermediğinin ispatıydı. Fenerbahçe taraftarlarının Rıza Çalımbay için astıkları "Rıza efendi iki ekmek bir süt" pankartına cevap gecikmedi. Hepimiz kapıcıyız. Hatta sahiplenmişliği göstermek için bir de beste yapıldı. Halkın takımıyız. Hepimiz kapıcıyız./insanların efendisi topluma hizmet edendir./Hepimiz emekçiyiz, halkız, Beşiktaşlıyız. PKK saldırılarının arttığı dönemde Şehitler ölmez vatan bölünmez istiklal Marşı'ndan sonra inadına söyleniyordu. Beşiktaş tribünlerinin bu üretkenliği rakipleri için de bir örnek teşkil etti.
Usame bin Ladin'in ikiz kuleleri bombalaması tribünlere esin kaynağı olurken yeni beste de gecikmedi: Nasıl yıktın Amerika'yı/Usame baba bize kıyak yapsana/Sami Yen'i bombalasana. Bunlar marjinal olarak ortaya çıksa da Beşiktaş taraftarı vatandaşlık görevini yerine getirip "Vergimizi de vereceğiz, şampiyon da olacağız" diyordu. Siyah-Beyaz renklerin değerini göstermek için de Erkek adam renkli takım tutmaz sloganını geliştirdi. Irak Savaşı'na Beşiktaşlıyız savaşa karşıyız diyerek tepki koydular. Yıldız futbolcuların takımdan ayrılmak istemesi üzerine "Bu sevda bitmez, bu hasret dinmez, isteyen gider hiç fark etmez" pankartıyla onlara mesaj yolladılar. Beşiktaş'ın aldığı kötü sonuç karşısınad bile "Biz seni sevinmek için sevmedik ki!" diyebilecek kadar vefalı olduklarını gösterdiler.
Repertuarımız sanatçılardan geniş
Alen, Sarı Murat, Optik Başkan, Ayhan Güner... Bu isimleri herkes bilmeyebilir; fakat Beşiktaş kapalı müdavimleri onları çok iyi tanıyor. Çarşı grubu olarak adlandırılan kapalıdaki 5-6 bin kişilik taraftarın başında bulunan tribün liderleri. Sorularımızı sorduğumuzda "Eğer biz tribünün sesiysek söylediklerimiz de onların sözüdür." diyerek grup kararı alındığını görüyoruz. Çarşı'nın doğuşunda 12 Eylül ihtilalinin de parçası var. ihtilal yıllarında tribünler yarı yarıya dolarken kapalıyı kapma çabası Çarşı'nın ruhunu oluşturuyor. O ruhla da UEFA'da oynanan Vaduz maçında 24 farklı besteyi seslendirdiklerini ifade ediyorlar. Tezahürat işinin yürekle ilgili olduğunu da belirterek "Bizim repertuarımız sanatçılardan geniş." diyorlar.
Ama takımlarının bir marşı olmamasına da üzülüyorlar. Birçok beste yapıldığını belirtiyorlar fakat tribünde marş geleneğinin olmadığını, şarkıların bestelenmesinin kolay olması nedeniyle kabul gördüğünü söylüyorlar. "Beşiktaş'ım benim biricik sevgilim" şarkısının bir maçta 25 dakika kesintisiz söylendiğini hatırlatıyorlar ve bunun dünyada benzeri olmadığını iddia ediyorlar.
Tribünde din, dil, ırk, sağcı-solcu ayrımı olmaz
Hayatı Beşiktaş'a endeksli olarak yaşayan insanların olduğunu söylüyorlar: "Çarşı her şeye karşı derken adaletsizliğe, haksızlığa karşılık var. Bizim çarşıda demokrasi vardır. 6 bin kapalı koltuk var. Herkes fikrini makul ölçülerde ortaya koyar. Merkezde Beşiktaş var, onun içinde oturup üretiyorlar. Şarkılar, sloganlar bu kendini vermişlikten çıkıyor. Tribünde, Ermeni-Yahudi, solcu-sağcı, ülkücü ya da din, dil, ırk ayrımının olamayacağını belirtiyorlar. Beşiktaş'ın siyaseti yapılmaz. Ancak Beşiktaş altında birleşilir." diyerek kesin konuşuyorlar.
Devlet büyüklerini yuhalamayız
Süleyman Seba yaşlanmıştı. Dinamik isimler gerekliydi. Biz saygımızı hiç kaybetmedik. Ama Beşiktaş küçülüyordu, enerjisini kaybetmiş yönetim vardı. Rant grupları oluşmuştu. Biz o dönemde onlara yenildik. Değişim şart oldu.
Tayfur'un jübilesinde yapılan ıslıklamalar o maçta tribün hiyerarşisindeki boşluğu ortaya koydu. Çoğu Tayfur'un davetlisi insanlardı. Devlet büyüklerini yuhalamak bizim haddimize düşmez. Beşiktaş'ın karşısında olanın karşısındayız.
Kapitalist sistem takımlarda istikrar istemiyor. Bizim tribünler sosyal demokrattır. Beşiktaş semti yıllardır sosyal demokrat. O da tribüne yansır. Bizim tribünler hiçbir zaman ikinciliğe düşmemiştir. Kapalı, ayrı bir fenomendir. Anlatılmaz bu, içine girip yaşanmalı.
Basın, kavga çıksın, reyting yapalım peşinde. 93'ten sonra toplu kavgalar bitti. Esas basın, kafasındaki tel örgüleri kaldırmalı. Onlar reyting için sürekli olarak en küçük olayları körüklüyor.
Bize yararlı olmayan futbolcuyu göndeririz. Ve gönderdik. Bizim istediğimiz isimler de gitti. Del Bosque'ye Yeniköy Kasabı dersen taraftar olarak sahip çıkamazsın. Eğer beş hafta sonra tribünler Tigana'nın aleyhine dönerse bize laf düşmez.
Biz, kim başkan seçilirse onun arkasındayız. Onun öncesinde kim güven veriyorsa onu destekleriz. Başkan Demirören iyi niyetinin kurbanı, yanındaki adamları yanlış seçiyor. Bir dönem transferde önüne geleni aldılar
taraftar kelimesinin anlamını en iyi anlatan, takımına her zaman sadık olan ve herkezin hayranlıgını kazanan beşiktaşımızın aşkını yaşayan kartallar bütünü.
bir üyesi olmadığım halde gerçekten takımını destekleyen (ankaragücü'nden sonra) tek taraftar grubudur.hiç unutulmayacak yenilgi aldıkları maçlarda bile bangır bangır bağırıp takımlarını 90 dakika desteklemişlerdir. bir avrupa kupası maçında (maçı hatırlayamıyorum) 3-0 yenik olmalarına rağmen birinci dakikada ki bağırış tonuyla bağırmaktaydılar. başka takımlar maçlarda yenilince yönetim istifa, i*ne hakem gibi futbolcularının moralini daha çok bozan tavırlar takınırlar.
sezon başından beri bıkmadan usanmadan, kötü oynadıklarında, yenildiklerinde bile takımını son dakikaya kadar desteklemeye devam eden ama artık bu akşamki sivassipor maçında sabrı taşmış taraftardır. önce yediği cins gol nedeni ile top runje'ye geldiğinde ıslıklamaya başladılar,sonrasında maçın son çeyreğine doğrutüm futbolculara tapki gösterdiler,zaman zaman digitürk seyirciden yansıyan sesi kesmek zorunda kaldı. bu taraftar bunları gerçekten haketmiyor.
Yavuz Kocaömer'in milliyet gazetesine bugün yazdığı yazısından alıntı;
Alkışlar Beşiktaş'a
Geçtiğimiz hafta Pazar günü Süleyman Seba Kapalı Spor Salonu'nda, Beşiktaş ve Galatasaray'ın tekerlekli sandalye basketbol takımları Süper Lig'de ilk defa karşı karşıya geldiler. Karşılaşmayı Galatasaray 71 54 kazandı.
Protokol tribününe baktığımızda efsane başkan Süleyman Seba, Beşiktaş Divan Başkanı Şeref Nasır'ın yanı sıra 2. Başkan Ertuğrul Kumcuoğlu, Asbaşkan Ertunç Soğancıoğlu, Dr. Nedim Sarsmaz, Hüseyin Yücel, Şeref Yalçın ve Gülnaz Arsel isimli yönetim kurulu üyeleri gözümüze çarptı. Onların yanı sıra 2004 2007 döneminde yönetim kurulu üyesi ve Bedensel Engelliler Spor Şubesi eski yöneticisi Süleyman Eren'de oradaydı.
Galatasaray Yönetim Kurulu'ndan ise tek bir kişi yoktu. Süleyman Seba döneminde Beşiktaş Engelliler Spor Kulübü adı altında her türlü desteği alan ve daha sonra Serdar Bilgili zamanında Beşiktaş Kulübü'nün bir şubesi olarak faaliyete geçen engelliler sporuna, iki büyük kulübümüzün arasındaki bakış farkı da çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmıştı. Bugüne kadar takip edebildiğimiz kadarıyla tek bir Galatasaraylı yöneticiyi tekerlekli sandalye basketbol lig maçlarının hiçbirinde göremedik. Sporu yalnız futboldan ibaret zanneden, amatör şubelere kerhen destek veren bugünkü Galatasaray yönetiminden de başka bir davranış beklemek herhalde saflık olurdu.
Örnek seyirci
Molalarda ve devre aralarında "Danset Grubu"nun şirin gösterileri maça ayrı bir renk kattı. Salonun çoğunluğunu dolduran UNIBJK'lı (Üniversiteli Beşiktaşlılar) gençler devamlı takımlarını teşvik ederken, kulağımıza hiçbir küfür gelmedi. Maçın en güzel tarafı ise maç bittikten sonra tüm Beşiktaş seyircisinin "Cimbom Kartal elele, hep beraber tribüne" sesleri arasında iki takım oyuncularının tribüne çağrılarak alkışlanmaları idi. Beşiktaş o gün ezeli rakibine bir lig maçını kaybetti. Ama esas kazanan bize göre Beşiktaş camiası oldu. Spor anlayışları, yönetim kurulu ve seyirciler olarak takımlarına destek verdikleri hiçbir zaman akıllarımızdan çıkmayacak.
Şimdi sıra ligin ikinci devresinde Ahmet Cömert Spor Salonu'nda yapılacak olan maçta Galatasaray taraftarlarında. Onların da Beşiktaşlı sporcuları ve gelecek olan seyircileri en iyi şekilde ağırlayacağından hiç şüphe etmiyoruz.
antalyaspor maçından sonra yaptıkları tepkiyi, yediremediğim, yakıştıramadığım taraftarımızdır...
antalyaspor maçından sonra antalyaspor'a mesnetsizce, haksızca hesap soruldu... "kaç para aldınız" denildi... hesap sorulan antalyaspor kim? ligin ilk yarısında 3-1 öne geçip sonra 4-3 geriye düştüğünüz ve cordoba'nın hatasıyla 4-4 berabere kaldığınız, fenerbahçe'yi iyi bir futbol oynayarak yenen, ligin ikinci yarısının beşiktaş ve trabzonspor'dan sonra en çok puan toplayan ekibi, son 10 maçnda mağlubiyet yüzü görmemiş, ilk yarıda oynadıkları pekçok maçta 90. dakikalarda yedikleri gollerle ya 3 puan ya da 1 puandan olan bir ekip... suçları neydi? inönü stadı'nda, beşiktaşımıza yatmamak... çıkıp aslanlar gibi mücadele etmek, seyir zevki yüksek derecede kaliteli top oynamak, atak yapmak, çağdaş futbolun gereklerinin tamamını yerine getirmek, şut atmak, pas yapmak tabir-i caizse beşiktaş'ı kendi yarı sahasına hapsedip futbol bakımından ezmek, şikeci diye yolladığımız -ki bana göre suçsuzdur- cordoba'ya sahip çıkmak...
peki tigana fenerbahçe'den ligin başından beri kaç para teşvik primi aldı kötü futbol oynatmak için, takımı yanlış sistemde oynatmak için? burak kaç para aldı kötü futbol oynamak için, baki kaç para aldı sakarlıkları için? antalyaspor muhteşem oynamış, beşiktaş'ı murat sayesinde elinden kaçırmış, beşiktaşımız tigana sayesinde ve ruhsuz 3-5 topçu yüzünden top yapamamış... bizim takım kaç para aldı fenerbahçe'den kötü futbol oynamak için? aynı antalyaspor fenerbahçe'yi yendiğinde biz kaç para verdik? varalım biz şampiyon olmayalım... böylesine çirkefleşeceksek, böylesine kötüleşeceksek biz şampiyon olmayalım... böyle kötü futbol oynamaya devam edip, birilerini iyi yaptı diye protesto edeceksek dahası, suçlayacaksak biz şampiyon olmayalım... şampiyonluk bizi birer hırs canavarı yapacaksa varalım şampiyon olmayalaım... çünkü biz; sevinmek için sevmedik...
tigana'yı oynattığı kötü futbol nedeniyle protesto etmek varken, antalyaspor'u oynadığı harika ve ders niteliğinde futboldan ötürü alkışlamak varken neden birileri iyi yaptı diye protesto ediliyor? yakıştı mı bu şanlı taraftara? herkesin imrendiği taraftara? arkadaşlarım bana "ulan yazıklar olsun" dediğinde yüzümü kızartan, cevap bile verdirtemeyen bu ayıbı benim taraftarıma yakıştıramadım...
olmadı beşiktaş taraftarı... olmadı... bu defa olmadı... dünyaca ünlü olduğumuzda nasıl gurur duyduysak, böylesine bir ayıp karşısında da boynumuzu bükmeyi biliriz... gerektiğinde hatayı kabul etmeyi de...
antalyaspor maçı sonrası yapılanlar için beşiktaş taraftarı antalyaspor camiasında özür dilemelidir... dilemeliyiz... hatamızı kabul edip özür dilemeliyiz... şampiyonluğu söke söke almalıyız... birilerinin bize yatmasını beklemeden, çıkıp adam gibi oynayarak... ama en başta antalyaspor camiasından özür dilemeliyiz...
sadece insanlardan değil lama hayvanlarından da oluşan taraftar grubu.
insan olanlara lafımız yoktur. lamaları da ilk icraatlarını 5 mayis 2007 besiktas fenerbahce macinda zico ya tükürerek göstermişlerdir.
çarşı grubunun beşiktaş taraftarına hitaben bestelediği tezahürat her şeyi özetlemektedir.
yağmurlu bir günde görmüştüm seni,
üstünde çubuklu formalar vardı,
bir anda vuruldum aşık oldum ben,
hayatın anlamı siyah beyazdı.
ölümle yaşamı ayıran çizgi,
siyahla beyazı ayıramazki,
her yolun sonunda ölüm olsa da,
sevenleri kimse ayıramazki.
işler kötü gidince kalecisine saldırıp jole armağan etmeyen , futbolcusunun arabasına dalıp adam tekmelemeyen , her yenilgiyi kendi camialarının dışında bir yerde aramayan ; arkası dönük adama yumruk vuran bir adamı alkışlamayan , yıllar önce bestelenmiş bir marşı biz besteledik diye bütün ülkeye kakalamaya çalışmayan gönülden takımını sevmiş bir taraftar topluluğudur .
5 mayıs 2007 beşiktaş fenerbahçe maçı'ndan önce sahaya emzik atan taraftar, kaderin cilvesine bakın, maçın sonunda o emzikler kendilerine lazım oldu, başkanları bile ağlamış, ee allah'ın sopası yok...