sokaklarda, tek başına başınabuyruk gezen köpeklerdir bunlar. daha çok çöp konteynerları çevresini mesken tutan, azgın olanlarının her geçene sataştığı hayvanlar.
tekmelenir, tecavüze ugrar, tufekle vurulur, dayak yer, yakilir, araba altinda kalir, zorla dovusturulur, zehirlenir. olur da hayatta kaldıysa sikayet edilir, toplatilir, barinaga düşer, aç kalir. susuz kalir. orda da dayak yer hem insandan hem diger kopeklerden. hasta olur. ac kalir. kimse gormez. bunlar olmadan once tek istedigi 1 parca ekmek ve sevgiyken, insandan nefret eden bir canavara donusur. olur da barinakta da hayatta kaldiysa süresi dolana kadar bekler, sonra ormanin birine terkedilir. ac kalir, su bulamaz, acliktan birbirlerini parcalamaya baslarlar. basibos sokak kopeklerinin hikayeleri mutlu bitmez bu ulkede. en son ya sokakta ya barinakta ya da sehirden uzak bir ormanda agacin dibinde yalniz basina ölümü bekler.
siz sokak kopeklerini bilmezsiniz, bilseniz seversiniz onlari.
bizim mahallede olanları her fırsatta beslediğim, besledikçe minnet duyduklarını hissettiğim mükemmel ötesi varlıklardır. gözlerindeki o hüzünlü bakışlar insanı derin düşüncelere sevk eder.
işten dönerken beni gördüklerinde sanki işten dönen babasını karşılayan küçük çocuk gibi dikiliverirler karşıma. gözleri hafif baygın, kuyrukları pervane misali sallanarak.
sonra dayanamam, eve girmeden gider bakkaldan o gün zengin isem salam, orta halli isem bir somun ekmek, fakir isem de kremalı bisküvi alıp beslerim sanki dünyadaki bütün açlığı ben bitirecekmişim gibi.
özledim şimdiden kerataları, bekleyin la az kaldı mesai bitimine.
Sıcacık yatağında kopeklerin havlamasından rahatsız olan yazar beyanıdır. Biz her sabah altıda evde çıkıyoruz kurda kuşa yem olacağız diye tırsa tırsa... Ayıp olmuyo mu şimdi? Biz bile onlar bizi korkutsa da kovalasa da seviyoruz onları. Yakışmadı.