Vatanımda sular akar, başıboş;
Herkes, birbirini kakar, başıboş.
Bozkırlardan topal bir tren geçer;
Çocuk, merkep, öküz bakar, başıboş.
Yanmaz da yürekler, güneşe atsan;
Bir kibrit, bir orman yakar, başıboş.
Tarih, kutuplara kaçmış bir fener,
Buz denizlerinde çakar başıboş.
Yirmi dokuz harfte sözde aydınlar,
Yafta yazar, isim takar, başıboş.
Allah'ım sen acı bu saf millete!
Akşam yatar, sabah kalkar, başıboş...
başıboş...hani kelimeyi ele almadan önce, söylenince akla gelen ilk anlamına bakalım: işi gücü olmayan, avare kişi. değil mi?
şimdi bir de kelimeye bakalım: "başıboş"..başı boş. baş boş. boş kafa. düşünce yok, eylem yok. amaç yok, azim yok. merâk yok, öğrenilen bir şey yok. ne berbad bir şey, değil mi? daha berbad olansa bu kelimenin ilk ortaya atıldığı zaman ithaf edildiği kişiden şimdilerde milyonlarca bulunması. kahretsin, aklına geleni saklayıp doğrulama gücünden yoksunmuş gibi aklına gelen her şeyi ânında eyleme döken insanların sorumsuzluğu beni nasıl da delirtiyor! bu kadar mı zor? bu kadar mı zor lan! aramaya inanın be!
Hem anlarsın ki: insan, ipi boğazına sarılıp, istediği yerde otlamak için başıboş bırakılmamıştır; belki bütün amellerinin suretleri alınıp yazılır ve bütün fiillerinin neticeleri muhasebe için zabtedilir.
"Size böyle nimet eden bir zât, sizi başıboş bırakmaz ki, kabre girip kalkmamak üzere yatasınız."
Hem kendini başıboş zannetme. Zira şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle baksan, hiçbir şeyi nizamsız gayesiz göremezsin. Nasıl sen nizamsız, gayesiz kalabilirsin?