saçma bir yasak falan değildir. 5 yaşındaki kıza çarşaf giydiren zihniyetlerin olduğu bilindiği için konulan bir yasaktır ve tekrar yasak olması da gerekir.
son yıllarda sürekli olarak "başörtülü bacılarımıza zulüm yaptılar. onları okutmamıza izin vermediler" denilerek eleştirilen yasaklar. ben de kendisinin savunucusu olmadım hiçbir zaman.
ama artık öyle bir hale geldim ki bunu söyleyenlerin çoğunun o dönemleri yaşadıklarını düşünmemeye başladım. kimse bana o dönemleri anlatmaya falan kalkmasın. ailemle birlikte çok yakından gördüm ben o dönemleri. çok yakından yaşadım.
ilkokuldayken başörtüsüne kesinlikle karşı olan, okul çıkışında başörtüsü takan öğrencilerine soğuk soğuk bakışlar atan bir hocam vardı. bir gün bir köşe yazısı tarzı bir şey yazmamızı istedi. en beğendiklerini okul panosuna asacağını söyledi. ben de başörtüsü hakkında yazdım. verdim veriştirdim, ağzıma ne geliyorsa yazdım. elbette küfür falan yoktu ama baş örtüsüne karışanları iki yüzlü ve yobaz olmakla, özgürlüklerin karşısında durmakla suçluyordum. ve bilin ne oldu? bahsettiğim hoca beni yanına çağırdı. tebrik etti. yazımı panoya asacağını söyledi. yine de kendisinin aynı fikirde olmadığını, baş örtüsünün kadını toplumsal hayatın dışına ittiğini ama başörtüsüne getirilen kısıtlamaların da abartılı olduğunu ve bu konuda haklı olduğumu söyledi.
o hocamla daha pek çok defa tartıştık bu konuyu, her seferinde beni olgunlukla dinledi. "benim inancıma göre başını örtmeyen bir kadın, ahlaki sorunları olan bir kadındır" diyecek kadar küstahlaşmama rağmen, hocam beni büyük bir olgunlukla dinledi ve fikirlerimi yumuşatmaya çalıştı. meseleye farklı açılardan da bakmam gerektiğini söyledi. şimdi düşünüyorum da o insana ne kadar çok şey borçluyum. halbuki o gün beni azarlasa, "işte sizler böyle yobaz insanlarsınız, kendiniz gibi olmayanlara saygınız yok" dese bugün çok daha farklı düşünecektim. kafamda "onlar" ile "bizler"in asla uzlaşamayacağımız ve bu yüzden birimizin kazanması için ötekinin kaybetmesi gerektiğini düşünecektim.
şimdi bugünle o dönemleri kıyaslıyorum da, aslında başörtüsü meselesi de tıpkı başka pek çok sorunumuz gibi, devletimizin toplumun başına ördüğü sorunlardan birisiymiş. tamamen yapay ve anlamsız bir mesele. başörtülü kadınları üniversiteye almamak, çocuklarının yemin merasimine almamak vs... kime ne fayda sağladı? peki toplumda yarattığı o derin ayrım, açtığı yaralar?
ama sapla samanı da birbirine karıştırmamak lazım. bugün devletin geçmişte solculara, alevilere, kürtlere, ülkücülere, köylüye ve daha nicelerine yaptığı onca zulüm konuşulmazken başörtüsü meselesinin ısıtılıp ısıtılıp tekrar gündeme getirilmesi, goygoyculuktan başka bir şey değildir. evet, başörtülülere bu devlet bir müddet boyunca ayrımcılık uyguladı. onları dışladı. ama iddia ediyorum devletin "başörtülü bacılara" uyguladığı ayrımcılık, şiddet; onların başka başörtülü yakınlarından, kocalarından, babalarından, çevrelerinden; kısaca toplumdan, gördükleri baskının yanında hiç kalır. ve işin garibi hiç kimse bunları konuşmaz. halbuki ben kendi çevremde "mahalle baskısıyla" başını açan bir tek kadın tanımamama rağmen, mahalle baskısıyla başını örten bir çok kadın tanıyorum. yahu elinizi vicdanınıza koyun ve cevap verin, bir kadının şişlide, kadıköyde başörtüsüyle dolaşması mı daha kolay bir şey; yoksa yozgatta, adıyamanda mini etekle dolaşması mı? üstelik kimse kusura bakmasın ama bu durum doksanlarda da çok farklı değildi. seksenleri bilemeyeceğim.
klasik siyasal islamcı yavşaklığı her konuda olduğu gibi bunda da kendisini gösteriyor. bu öyle arabesk bir yavşaklık ki, doksanları yaşamış insanlara hayret verecek bir doksanlar tasviri yapmakta hiç beis görmüyorlar. zannedersin ki başörtülüler o dönemde asit kuyularına atılmışlar, hapislerde çürütülmüşler, faili meçhul cinayetlere kurban gitmişler. bunları o dönemin başörtülü kızlarına söylemiyorum aslında. bu konuda en büyük yaygarayı koparanlar, onlar olmadı hiç bir zaman. onların acılarından beslenen siyasal islamcı yavşak tayfa oldu.
ben ortaokulda çocuk aklımla ha bire bir şeyler yazıp çizerken, hocalarımla tartışırken; bu insanlar bana akıl veriyorlardı "aman yavrucuğum, sen okumana bak. öyle şeylere takılma" diye. o dönemde kızını yurt dışında okutan bir yakınım "boş ver be yavrum yaa. memleketi sen mi kurtaracaksın? sen hocalarınla aranı iyi tut, ileride iyi yerlere gel. paranla ez onları" şeklinde çok felsefi(!) ve çok ahlaklı(!) bir öneride bulunmuştu. bir başka cemaatçi tanıdığım ise tvde başörtüsü eylemi yapan kızları tartaklayan polisleri seyredip "başörtülü kızın üniversitede ne işi var yahu? bir de provokasyon yapmaya çalışıyorlar utanmadan. polis yine iyi sabretmiş" demişti, hiç unutmuyorum. tabii cemaatçi dediysek aklınıza hemen gülenciler gelmesin. onların da o dönemlerde meseleye nasıl baktıklarını biliyorum, gerekli kaynakları da bulduğum zaman onlar hakkında da yazarım gerekirse. ama şimdi iftirada bulunup gerçekleri çarpıtmanın da anlamı yok.
ulan sizler, çocuklarınızı falanca dershanelere "fişlenmesin" diyerek göndermiyordunuz korkunuzdan be. o kızlar üniversite kapısında ağlaşırlarken siz tv başında ahkam kesiyordunuz. şimdi mi sizin davanız oldu başörtüsü? şimdi mi aklınıza geldi yaşanan acılar? acı dediğimiz de bir avuç başörtülü kızın üniversite kapısından içeri alınmamaları, hocalarından baskı görmeleri falan. peki o dönemde siyasal islamcı erkeklerin elleri armut mu topluyordu, nasıl koruyamadınız o kızları? çünkü siz ne ülkücüler gibi, ne solcular gibi ne de kendilerini günahım kadar sevmesem bile milli görüşçüler gibi "dava adamı" değildiniz ki. üniversitede olaylara karışmazdınız. memur olduğunuzda "devletin kurallarına saygı duyacaksın kardeşim" diye ahkam keserdiniz. es kaza üniversitede hoca olanlarınız gıkını çıkarmazdı işimden olurum neme lazım diyerek. ama şimdi biliyorsunuz ki başörtüsü yasağından dem vurmak prim yapıyor, bire on katıp anlatıyorsunuz. abarta abarta değerini düşürdünüz başörtüsü meselesinin. tek bir kabataş yalanıyla gezi eylemlerinde yer alan yüz binlerce, milyonlarca insanı mağdur ettiniz, onları yobaz dangalaklara açık hedef haline getirdiniz ve buna rağmen hala bile utanmadan konuşabiliyorsunuz.
başörtüsü meselesi bitti. geride kaldı. benim gibi "özgürlükçü" düşünen, devletin değil bireyin yanında yer alan, neci olduğuna bakmaksızın haklının ve mağdurun yanında yer almaya çalışan saftiriklere de büyük bir ders verdiniz attığınız kazıklarla. sağ olun.
şimdi düşünüyorum da, hakikaten de başörtüsü meselesinin çok dışında ama onunla da alakalı bir sorunumuz varmış bizim. o da işte bu siyasal islamcı yavşaklarmış. ben onları çok geç fark ettim. yıllarca aralarında olmama rağmen, yıllarca onları savunmama rağmen gerçek yüzlerini çok geç gördüm. nasıl ki ben çocukken başını örtmeyen kadının ahlaksız olduğunu düşünmüşsem, bunlar da başını örtmeyen kadınlara "orospu" gözüyle bakıyorlar. aslına bakarsanız kendi çevrelerindeki kadınlar da dahil olmak üzere her kadın onların gözünde potansiyel bir orospu. bu yüzden kadını sadece örtülerle, kıyafetlerle değil; her anlamda örtmek için uğraş veriyorlar. bir kadın türban giyse, ağzını burnunu peçeyle sarsa yine de yaranamaz bunlara. minibüse binse "ne işin var senin minibüste be kadın" diye azarlanırlar. alış verişe çıksalar, başka bir "islamcı" hödük tarafından ayıplanabilirler.
hele kendi çevrelerindeki insanlara yaptıkları baskılar? zorla namaz kıldırmaya çalışırlar, anne babaya azar çekerler "nasıl çocuk yetiştirmişsiniz böyle" diye. çocukların yaptıklarını ailelerine ispiyonlarlar kendi üstlerine vazifeymiş gibi. cahil ve saf insanların akıllarına fitne sokarlar "bak senin karın şöyle giyiniyor, böyle şeyler yapıyor" bilmem ne diye...
tamam, başörtüsü yasak olmamalı. inancından dolayı bunu giyen insanlara devlet karışamamalı. ama bir kadının aile ya da çevre zoruyla kapanmasının da önüne geçilmesi lazım. 5 yaşındaki çocuğa başörtüsü giydirilmez. bunun engellenmesi, yasaklanması lazım. en önemlisi, işte bu yobazlıktan gözü dönmüş kitlenin hem bir yandan eğitilmesi hem de bunların baskılarının bertaraf edilmesi lazım. aksi halde her gün yüz binlerce kadının kocasından dayak yediği, yüz binlerce kızın giyiminden dolayı taciz edildiği bir ülkede biz hala doksanlarda başörtülü bacılarımızın nasıl üniversite kapısından dönderildiklerini, ikna odalarında baskıya uğratıldıklarını konuşmaya devam ederiz.
Asıl amacının var olan tehlikeyi önlemek olduğunu düşündüğüm yasak. Genelleme yapmaktan ne kadar nefret etsem de, baş örtüsü takan çoğu insanın Atatürk'ten, onun ilkelerinden ve Atatürkçülerden pek haz etmediği bir gerçek. Şimdi eğer bu tip insanların sayısı gün geçtikçe artar ise; ülkenin var olan siyasi yapısı ve rejimi tehlikeye girecektir. Mesela bu ülkede yaşayan insanların %90'ının başını örttüğünü ve badem bıyıklı olduğunu düşünürsek, bu insanların da dini bir rejim istemesini normal olacaktır. Oysa ki yüce Atatürk, Türk milletini işgalden kurtarmış, Türk milletine hakkı olan bağımsızlığı geri vermiş ve ülkenin selameti için en doğru rejimin cumhuriyet olduğunu düşünmüştür. Bu rejim sayesinde Türk milletini çağdaş medeniyetler seviyesine getirmeye çalışmıştır. Eğer baş örtülü insanlar çok olursa, ülkeye dini rejim gelir. Dini rejimler oldukça katı kurallara sahiptir, demokrasi yoktur, söz hakkı sınırlıdır. Dini rejime sahip olan ülkenin gelişme şansı yoktur. işte baş örtüsü yasağı bence bu yüzden var. Yani tüm olay cumhuriyetin tehlikede olması. Tekrar belirtmek isterim ki baş örtüsü takanların hepsinin Atatürk ve cumhuriyet ile bir sorunu olduğunu düşünmüyorum. Ama çoğu böyle. Eğer dini bir boyut taşımasaydı, insanların birbirinin kıyafetine karışmasını saçma bulabilirdim ancak bu uygulamayı gerekli buluyorum. Baş örtüsünü dini sebeplerden ötürü taktığını söyleyenler var. Kimseye bir lafım yok ama böyle söyleyip de,dar kot giymek, makyaj yapmak mantıklı mıdır? Asıl amaç erkeklere görünmemek, onları tahrik etmemek ise baş örtünü takıp gösteriş yapan insanlar hakkında ''işte bu cumhuriyet düşmanı'' desem yanlış mı düşünmüş olurum?
meseleye anayasa açısından bakacak olursak kamuda türban anayasada yer alan laikliklik ilkesine aykırı. ayni anaysada dusunce din ve vicdan özgürlügü yer alıyor. şimdi görunuse bakilirsa aanayasada iki madde birbiri ile catisiyor. fakat bu noktada su ayrimi cok iyi yapmak gerek. zira laik olmasi gereken kisiler degil. kisilerin boyle bir zorunlulugu bulunmuyor.cunku onlarin din ve vicdan ozgurlugu var. burda laik olmasi gereken devlettir. eger siz kamu calisanlarina da turban yasagi uygularsaniz bu laikligin sinirini asar ve dusunce din ve vicdan ozgurlugunu hakkini ihlal etmeye baslar hakkin ozune dokunur. ay kararlari ile onu kullanamaz hale getirir. simdi tarafsizlik ilkesine gelecek olursak kamu personelinin tarafsiz olmasi gerekiyormus. zaten biz onlara gidin kamuda islami kamuda yayin demiyoruz.sadece bu sahis dini vecibelerini yerine getirmek adina devletin laikligini sarsmiycak sekilde farz ibadetini yerine getiriyor. neymis turbanli hakimle turbanli avukat durusmada bir araya gelirse bu tarafsizliga zeval verirmis. o halde hakimin polo tshirtte giymemesi gerek. nitekim hakim polonun reklamini yapmis oluyor. bu da tarafsizlik ilkesini zedeliyor. bunun sinirini siz jstediginiz kadar menfaatleriniz oraninda genisletebilirsiniz. cok sacma degil mi bu dusunuce iste turban yasagida bu oranda sacma..
üniversiteleri ele alırsak, aynı fikirde erkek öğrencileri okula alıp kız öğrencileri başörtüsü takmayı tercih ettiği için almamak cinsiyet ayrımıdır. devrim,sosyalizm, anarşi diyen bağıran kızları okula alıp başörtüsünü siyasi simge kabul edip sesi soluğu çıkmayan kızları okula almamak siyasi ayrımcılık ve bir nevi kadrolaşmadır. laik cumhuriyet tüm milletin hangi dinden olursa olsun dinini rahatca yaşamasını taahüt etmekle birlikte devlet yönetiminde verilen kararların din kurallarından bağımsız olacağını bu sayede tüm insanlara eşit hakların verileceğini garantiler. halkın yaşamına yasaklar ve sınırlar koymak yerine onları özgürleştirir. bu yasak demokratik,laik, sosyal ve hukuk ilkelerinin hiçbiri ile örtüşmez aksine hepsi ile çelişir. insanları din,dil,ırk,renk, cinsiyet yada kıyafet tercihlerine göre ayırmak hiç bir şekilde akademik karaktere yakışmaz. ülkede yaşayan insanların haklarına ve eşitliğine bariz gölge düşürür. bir gün mayo giyemezsiniz denecek olursa ne kadar tepki göstereceksek, şu an o kadar tepki gösterilmesi gereken hadisedir. ülkenin tüm insanlarına eşit özgürlükler vermedikçe hiçbirimiz vicdanen özgür değiliz. başörtüsü takma isteyen kızların tercihlerini hiçe saymak ve onları toplumun dışına itme çabasıdır. o yada bu sebepten siyasi çatışmalar yüzünden kızlara zarar vermektir. internet sansürleyerek, insanların kıyafetleriyle, inançlarıyla, dilleri, ırkları ile ayrım yaparak cumhuriyete sahip çıkılmaz. cumhuriyet eşitliğin, adaletin, demokrasinin ve özgürlüklerin sembolüdür. herkes bu ülkenin bir parçası olduğuna göre herkes için adalet. herşey insanlar için. ****
bugün durakta beklerken bir kez daha hissettiğim, benliğimde soğuk duş etkisi yapmış durum. durakta bekliyordum. otobüsümün gelmesi bir hayli geç olacaktı. bunu hissediyordum. çünkü bu da böyle sürüp gitmişti her zaman. ve biz buna alışmıştık. utanç verici. panoda asılı duran saat çizelgesine aldırmıyoruz bile. halbuki işin hukuki tarafı önemlidir. umursamıyoruz! şoför de umursamıyor, şoförün şefi de!
evet, ufak bir ayrıntı ama bence çok mühim!
tıpki yıllardır sürüp giden başörtüsü zulmü gibi. sesimizi çıkartamıyoruz. özellikle muhafazakar bir çevre ile yetişmiş benim gibi insanlar için. tam bir paradok. utanç vesilesi! yazarken bile utanıyorum. ama bunun ayyukaya çıkması lazım! anca böyle affedebilirim kendimi belki de..
durakta bekliyordum. gözlerim marmara üniversite'sinin giriş kapısında. bir başörtülü hanım kızımız geliyor, kabine giriyor. başörtüsünü çıkarıyor ve okulun içine giriyor. çok mahsun, çok nahoş, çok bitkin bir tavırla. biraz boynu bükük, biraz kendinden utanç ahvalle ilerliyor. belki de onunla aynı kaderi paylaşacak arkadaşına/dostuna varmak istiyor bir an önce mini etekli kızların yanlarından olağanca hızla kaçarak!
tek tesellisi o çünkü. o kız masum
peki ben? peki müslümanım diyen ben? statükoyu kabul etmiş ben? ne kadar masumum?
türkiyede insanların yüzde 98 i giyinmeyi bilmiyor giyinmeyi ayıp kapatmak olarak algılamış bir milletiz üstteki entrylere bakılırsa zaten bu aşikar. ayıp yerlerim kapandıysa giyinmişim demektir ister gelinliğin altına converse giyerim isterse eteğin altına spor ayakkabı. pembe pantolonun ustune mavı tısort gıyıp sanane lan ıstedıgımı gıyerım dıyen insanların kamuda basortusunu desteklemesi için bermuda sort parmak arası terlıkle daireye mesaiye gitmeye baslaması geremektedır. o nevresim takımı senin istediğin kıyafetse bermuda sort parmak arası da benım istediğim. o niye olmuyo şimdi ?
başörtülüleri okutmayanları kınayanların, kınadıklarının başörtüsü ile okutmak istediği çocukların okumalarını başörtüsü sebepli engellemesi ne vahim bir paradokstur, anlayan beri gelsin.
mevzu bahis durum da bizi dünya aleme özgürlüklerin kısıtlandığı ülke olarak tanıtıp rezil ettiği meseledir ki zamanında okuduğum üniversitede 72 milletten vatandaşa açıklamak için helak olmuşluğum olan yasak.