başörtüsü bu ülkenin bir gerçeğidir

    5.
  1. düşünceleriyle dünyaya kendisini kanıtlamış bir insanın savıdır. bravo, biz de düşünüyorduk "bu başörtüsü ne sikimdir" diye, öğrendik ki bu ülkenin gerçeği imiş kendisi, tebrikler...
    2 ...
  2. 16777215.
  3. .
  4. ülkemizin adına bir lanettir. tartışmalara sebep olduğu için.
    1 ...
  5. 2.
  6. (bkz: başörtüsü farzdır yalanı)

    öncelikle dinin gereği yada gerçeği değildir.

    üşenme bakınızı oku. kur'an-ı kerim'in nasıl tahrif edilip, eğilip büküldüğünü gör.

    sonra;

    (#11968668)

    temel mantığı anla...

    şimdi de kimin icadıymış, tarihçesi neymiş bir gör;

    --spoiler--
    Merak edenler için, “türban” sözünün nereden geldiğini anlatayım: Bu kavram, 18. asrın sonlarında Fransa’da, Osmanlı imparatorluğu’nun Paris elçisi Moralı Esseyid Ali Efendi’nin sarığının Fransız hanımlara verdiği ilhamla ortaya çıktı.
    Paris sosyetesi, şıklığıyla dillere destan olan Osmanlı elçisini davet edebilmek için birbiriyle yarışır olmuştu. Ali Efendi davetleri hiç reddetmiyordu, hanımlara karşı gösterdiği nezaket dillerdeydi ve hanımlar, Ali Efendi’nin başındaki sarığına, elindeki çubuğuna, yürümesine ve etrafı selâmlamasına hayrandılar.
    Derken, Parisli hanımlar 1790’ların sonunda Ali Efendi’nin sarığına benzer şapkalar takmaya, saçlarını kıymetli kumaşlarla sarmaya başladılar ve bu yeni moda “türban” adını aldı. Sarıkta kullanılan, bugün “tülbent” dediğimiz ve Farsça aslı “dülbend” olan kelime Fransızca’da “turban”a dönüverdi!

    Ali Efendi, Paris’in giyimini-kuşamını değiştirmişti ama meslekî bakımdan gayet başarısız oldu. 1802 Temmuz’unda azledilip istanbul’a çağırıldı, daha düşük vazifelere tayin edildi ve nihayet 1808 Temmuz’unda ikinci Mahmud’un fermanıyla kellesini cellâdın satırına teslim etti. Ali Efendi’nin Avrupa’da “türban” adını alan sarığını sardığı kellesi, gövdesinden ayrı olarak şimdi istanbul’da, Mahmud Paşa Mezarlığı’nda bulunuyor.

    Ama, islamî terminolojideki ismi Arapça’da “bakışlardan gizlenmek” ve “saklanmak” demek olan “hecebe” kökünden gelme “hicab” sözünün karşılığında kullanılan günümüzün “türban”ı, bizde bundan 25-30 sene öncesine kadar hiçbir zaman vârolmadı. Türk kadını, başını örtmek maksadıyla asırlar boyunca “yaşmak”, “kadın fesi”, “ferace”, “maşlah”, “tepelik”, “hotoz”, “tandırbaş”, “kundak yemeni”, “salma yemeni” yahut “felek tabancası” isimleri verilen birbirinden farklı ve herbiri gayet şık biçimde değişik vasıtalar kullandı ama bugünün türbanını hiçbir zaman bilmedi.

    Daha önce de defalarca yazdım: Günlük tartışmalarımızın hem ayrılmaz parçası, hem de bitmek tükenmek bilmeyen kavgası haline gelen “türban” dediğimiz baş örtme biçimi bize ait değildir! Bu model, 1970’li yılların başında Lübnan’da yaşayan iranlı bir din adamı, Hüccetülislam Musa Sadr tarafından yaratılmıştır. Hüccetülislam’ın böyle yeni bir örtünme modeli ortaya koymasının sebebi ise, Güney Lübnanlı Şii kadınları bölgeye hâkim olan Filstinli gerillaların tacizinden koruyabilme çabasıdır.

    Lübnan’da 1940’lı senelerde azınlıkta olan Şiiler, 1970’lerde ülkenin güneyinde çoğunluk haline gelmişlerdi ama bölge Filistinli gerillaların kontrolü altındaydı ve Kral Hüseyin’in Ürdün’den kovduğu gerillalar, sivil Filistinlilerle beraber Güney Lübnan’a yerleşmişlerdi. Askeri bakımdan zayıf olan Lübnan hükümeti ise, topraklarındaki bu silâhlı gruplara karşı birşey yapamıyordu.
    işin askeri yönünden başka bir de sosyal boyutu vardı: Şii Lübnanlılar ile Filistinli gerillalar arasında her an bir gerilim çıkıyordu, artan ekonomik sıkıntılara ilâve olarak gerillaların Şii kadınları taciz etmeleri gibisinden günlük rahatsızlıklar da vardı.

    Bugünün türbanı işte böyle rahatsızlıklardan, özellikle de Şiiler’in sık sık uğradıkları tacizlerden doğdu. Modelin yaratıcılığını Lübnan’da yaşayan iranlı yüksek seviyedeki bir din adamı, Hüccetülislam Musa Sadr yaptı ve kısa bir müddet sonra hemen bütün Şii kadınlar türban takarak bir örnek giyinir oldular.
    Musa Sadr, Şah dönemi iran’ının en büyük gazetesi “Kayhan”ın başında bulunan Emir Tahirî’ye 1975 yılında Beyrut’ta verdiği demeçte modeli bizzat hazırladığını anlatacak ve “ilhamımı Batı dünyasının kilise resimlerinden ve Lübnan’daki Katolik rahibelerin kulladıkları başörtülerden aldım” diyecekti. Sadr’a göre Lübnanlı Şii kadınlar bu yeni örtünme biçimi sayesinde diğer dinlerden ve mezheplerden olan hemcinslerinden apayrı bir görünüm kazanırlarken tacize ve tecavüze uğrama ihtimalleri de asgariye inmişti; zira yeni oluşmaya başlamış olan silâhlı Şii hareketinin de koruması altına girmişlerdi.
    Oralardaki ismi “hicab” olan türban, Lübnan’dan iran’a ihraç edildi ve Şah’ın gidişini hazırlayan olayların başladığı 1977 sonbaharında Tahran’da yönetim aleyhinde yapılan gösterilerde sembol gibi kullanılır hâle geldi. Şah karşıtı kadınlar hızla hicaba bürünüyorlardı. Şah’ın devrilmesi üzerine 1979’da sürgünden dönen imam Humeyni’yi Tahran’ın Mehrâbâd havaalanında karşılayan yüzbinlerce iranlı kadının arasında çok sayıda hicablı kadın da vardı.
    --spoiler--

    toplumu ve kadını baskı altına almaya çalıştıkları dinle allahla, kur'anla ilgisiz bir paçavra...

    aklı başında müslümanların artık silkinip dinlerini bu şafii-nurcu sapıkların tasallutundan koruma zamanı geldi de geçiyor.

    bu herifler müslümanlığın arkasına saklanan putperest yahudi özentileri.
    3 ...
  7. 3.
  8. 4.
  9. şimdiki bantla birlikte takılan "türban" ile, anneananne'lerimizin kafalarına taktıkları başörtüsü'nün aynı şey değildir.

    bununla; https://www.google.com.tr...cam_kizi%252F%3B275%3B345

    -----------------------------------------------------------------

    bunun arasındaki farktır; https://www.google.com.tr...odelleri%252F%3B329%3B448

    ---------------------------------------------------------------------------------------------------

    dinimizde ise; başörtüsü ve hele hele türban takmak gibi bir emir asla ama asla yoktur. yaşar nuri öztürk gibi aydın din adamlarımızdan öğrenebilirsiniz.

    bunu nice bağıra bağıra anlatmak isteyen aydınlarımız(bahriye üçok) gibi, öldürülmüştür.

    başörtüsü dinimizin bir emri değildir. islâm'ın özünde, tahrif edilmemiş gerçek islâmda böyle bir emir yoktur.

    yanlış anlaşılmış ayetler vardır sadece. yanlış yorumlanmıştır.

    Prof. yaşar nuri öztürk ve prof. edip yüksel videolarında defalarca anlatmışlardır.

    bunların hepsi islâm'a sonradan eklenen dayatmalardır.
    1 ...
  10. 6.
  11. SISYASI BIR BEZ PARCASI OLMADIKTAN SONRA KIMSENIN TEPKI VERMEDIGI SEYDIR.
    1 ...
  12. 1.
  13. yıl olmuş 2013. yok şu şöyle giyindi yok bu böyle giyindi. yok şöyle başını kapat. böyle saç uzatma. yok şu kitabı yasakla. yok şu dine hakaret mi? yok bu atatürk'ü sevmiyor mu? yok içki içiliyor. yok zina yapıyorlar. ulan adamlar laf olsun diye uzaya hamburger yolluyor sen hala yalamaya devam et.

    (bkz: http://www.hurriyetkampus.com/okumalik-blog/?p=965)
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük