üstündeki tişörtü alarak kapitalizme hizmet etmiş, che resmiyle eşitlik ve halk savunucusu olmuş fakat söyledikleriyle de insan ayrımcısı olmuş. bir insan bu kadar açıdan nasıl çelişebilir hayran kaldığım kişi söylemi. ama en çok dikkatimi çeken muhabirin sürekli kızın açıklarını bulup başına kakması. muhabir dediğin objektif olmalı.
özgürlük kavramı üzerinde araştırmasını, düşünmesini istediğim sıradan bir sürtüğün başkalarının fikirleri üzerinden yaptığı konuşmadır. çok bellidir ki söyledikleri kendi düşünceleri değil, aksine ortaya atılmış nacizane fikirlerin gölgesinde dönen lakırdılardır. özgürlük gelsin diye başkalarının özgürlüğünü kısıtlıyorsun aptal! sanane benim taktığım türbandan, sanane benim amımdaki bezden.
özgürlükler ülkesinin geldiği son nokta... yazık diyoruz karalıyoruz etmeyin diyoruz ama olmuyor, yine çıkıyor böyle geri kafalı zihniyetler. ulan atatürk görse, bilse, işitse senin bu dediğini mezarındaki kemikleri sızlar. ne derdin var lan senin başörtüsüyle, adamlar sizin inancınıza karışıyormu, sanane sen takma takanada bulaşma, hayat kısa yaşa hayatını kimseye karışma. senin başörtüsünü çıkar malzemesi olarak kullanandan ne farkın var, sende başörtüsüne karşı olarak kendi yandaşlarını buluyorsun, adam sana derse ne olacak açma kıçını gösterme saçını istemiyorum seni ülkemde,
ha ben ne taraftayım ortadayım özgürlükçüyüm atatürkçüyüm...
"şunların bunların onların ülke içinde barınmasına karşıyım" söyleminde bulunan vatandaş insansa düşünce gücünü ve empati yeteğini kaybetmiş demektir büyük ihtimalle bu uyarıyı ddikkate almıcak ama ben yinede uyarayım bi uzmana görün.
sadece bir fikir beyanatı.beyin bedava.seçtiği ideolojiye ait bi çözüm, uygulamaya dair bi fikir yürütmüş mü yok.peynir gemisi var arkadaşın.onu bile zor yürütüyo.
aklı başında insan beyanatı. başörtülü arkadaşlar ve kankişleri ellerini vicdanlarına koysunlar, etrafınızda milyonlarca yurttaşınızın görünmez bugi bugi gulyabanilere inandığını, bu bugiş bugiş gulyabanilerin varlığını iddia eden bir kitap ve hali ile sistematiğin devlet tarafından diyanet işler başkanlığı muadili bir yapı ile fonlandığını düşünün.
heh işte bu arkadaşın durumu da budur.
ha gulyabani sevicisi öğreti, ha cin sevicisi omzunda melekler var savı sallamasyoncusu öğreti.
ne olduğunuzu bilin, cinlere inanan bir güruhsunuz bir de bunu ortalığa ahlak satarcasına ifşa ediyorsunuz. birileri size ''de get la işine gücüne'' diyecek tabi.
düşüncesizce dile getirilmiş bir düşünce bu . kabul görürse piyasadaki bilimum izdivaç programının ya da müge anlı'nın yaptığı program ve benzerlerinin aldığı "beni evlendirin", "eniştem bana atladı", "kocam komşuya atlamış", "beni zorla 15 yaşındaki teyze oğluma verdiler" içerikli başvurularda %90'lara varan düşüşler olacağından yayından kaldırılmalarına ve o kadar çalışanın işsiz kalmasına neden olabilir.
valla o zaman "demokrasi" ye karşısın sen, demek gerekir , böyle bir başlığa. laik düzen de şahıslar dini simgeleri okullara taşıyamazlar, laiklik ; eğitimin indoktrine edilmesine karşı olabilmek için getirilmiş bir şeydir.
..ammaaa....
bir şahıs belirli bir dine mensup olduğu için insani haklarından muaf edilemez. o işi nazi ler yapmaya kalkıştılar. o nazizm´le aynı kapıya çıkan bir seydir, heinrich himmler yahudileri öldürmek yerine "madagaskar" adasına sürmeyi teklif etmişti, bu başlığın içeriği heinrich himmler´in (hitler´in en önemli 3 adamından birisiydi kendisi) bu teklifiyle aynı platformda bir tekliftir.
demokrasi despotizm kabul etmez. demokrasi ´de -sözlük yazarına biraz demokrasi vermek şartmış demek ki- her görüş kendisine yaşama alanı bulur. hristiyan ya da yahudi ya da budist ya da ateist, ya da müslüman düşündüğü şekilde yaşar, laisizmus, sadece ve sadece devletle halkın ilişkilerini düzenler. devlete kendi sembollerini dikte ettiremezsin, olay sadece bundan ibarettir. ama kimsenin özel yaşantısında ne "giymesi gerektiğine" karışmak diye bir durum olmaz. öyle bir uygulama demokrasi de yoktur. ona despotizm denir. öyle uygulamaları komunist devletlerinde görürüz,görmüşüzdür.
yüzde 99´u hristiyan olan fransa da başörtüsünü yasaklamaya kalktılar, üstelik de şu an itibarıyla fransa, tarihinde hiç olmadığı kadar sağa kaymış vaziyettedir. ama gel gör ki yapamadılar ve yer yerinden oynadı fransa´da.
demokrasi, anti demokratik hareketlere düşüncelere karşı kendisini savunmakla yükümlüdür. belirli bir inancın peşinde koşan herhangi bir grup, palazlandıkları zaman o görüşe sahip olmayan bir başka gruba "dayatmalarda" bulounmaya kalkarlarsa, demokrasi bütün organlarıyla buna müdahale etme hakkına sahiptir.
"barış" insanların birbirlerini sevmeleri değil, saymalarını öngörür, barış, tolere etmektir. sen onun yoluna çıkmazsın, o da seninkine çıkmaz. ama hiçkimseye hiçbir kimse, nasıl düşünmesi gerektiğini, ne giymesi gerektiğini dayatamaz. onu sadece devlet, belirli kurumları gereğince yapar. çünkü devlet, dini hislerle hareket eden bir kurum değildir, her dine eşit uzaklıkta durmak zorundadır. bu tür dayatmalar kanunlarda sadece devlete verilmiştir. dayatma yapılacaksa onu ancak devlet yapar. ve devlet onu parlamentosunda aldığı, oya sunulup kabul edilmiş kanunların belirttiği şekilde yapar. yoksa hiçbir halk katmanı bir diğerine nasıl neyi nerede ne şekilde yapacağına karışamaz, kendisini ondan üstün görüp emir komuta zincirleri kurmaya yeltenemez...
sokakta mı yatsınlar. vurmayın, onlar da insandır. öbür tarafta biz cehennemdeyken bize cennetten el sallayacak bir kesimdir onlar, saygı duymak lazım (!)
acaba bu kızın kafasımı iyimiydi diye merak ediyor insan. ne düşündüğünün bilincinde olmadan kendiyle çelişiyor. nasıl becermiş bu kadar saçmalamayı hayret edilesi. bundan öte bu kızın saçmalamalarını onaylayan insancıkları gördükçe hayret ettim. savunduğu şeyi ifade etmekten aciz bi kızcağızı destekleyen insancağızlar oluyor bunlarda.
