son 12 yıldır kadın kimliği üzerinden çok çirkin bir oyun oynanıyor.
muhafazakar kadınlar;
sözde kemalist yönetimlerin başörtülü kadınlara uyguladığı yasakları kaldırmak, özgürlüklere vurulan setlerle savaşmak... için oy isteyen başbakanın, bu noktaya geleceğini bilselerdi akp'ye oy verirler miydi?
olanı biteni doğru okuduklarını varsayıp, en azından okumuş mütedeyyin kadınların varlığını bilerek cevap veriyorum.
vermezlerdi.
çünkü toplumun muhalif kesimini incitmek, onları inançsız, hiç bir değer yargısı olmayan insanlar göstermek için kullanılan bir siyasi ''malzeme'' olduklarını bilirlerdi.
ben olsam başörtümden türlü mağduriyet senaryoları üreten, toplumu nefret tohumlarıyla bölmeye çalışanları iktidara getirdiğim gibi, tarihe gömmeyi de bilir, inancımın rant malzemesi olmasına izin vermezdim.
çelişki yumağı bir ifadedir. başörtülü kadın -zorla taktırılanlar müstesna, israrla tekrar ediyorum: zorla taktırılanlar konu dışıdır- utanma duygusu nedeni ile başını örter. meclise başörtüsü takarak gelebildikten sonra "ilk kez kendimi temiz hissettim" tarzı ifadeler kullanan bazı başörtülü milletvekillerinin özünde demek istedikleri budur: elinin yüzünün hijyeninden bahsetmiyorlar, kendi saçından başından utanan bir zihniyetin bunu örtebildikten sonra yaşadığı militan temizlik hissidir bu. insan olarak, kadın olarak varlığının yegane hülasası budur.
peki bir kere baş örtülüp "utanç" nesnesi, ve dahi utancın kaynağı olan beden objesi, ki sözkonusu anlayışa göre seksin, sapkınlığın ve sapıklığın objesidir; bir kez paketlendiği zaman ne olur? artık utanmayı gerektirecek bir sebep kalmaz, ve kişi dilediğince utanmaz olur. çünkü utanmak için hiçbir sebep kalmamıştır.
gerekirse bütün toplumu kin, düşmanlık ve infiale yol açabilecek yalanlar dahi en "utanmaz" biçimde savrulabilir, hem de yine bu "başörtülü" kimliği merkeze oturtularak: (bkz: zehra develioğlu)
başta yapılan uyarı özellikle yinelenecektir: burada anlatılan "başörtülü" kadın kesinlikle zorla bu rol ve biçime sokulanları hariç tutar, onları kesinlikle bağlamaz.