bir kursat basar romanı..Başucumda Müzik (iş Bankası Yayınları), evli bir dışişleri bakanı ile yine evli bir dışişleri bürokrat karısının aşkını anlatıyor. Romanda 1950-1960 dönemine ait politik bütün gelişmeleri birebir okuyorsunuz.
"Eğer, hayatınızın herhangi bir an'ına gidip orada sonsuza dek kalacaksınız deseler yalnızca iki şeyden birini seçmek isterdim. Biri, o çocukluğun bahçesindeki ağacın dalına asılı salıncakta sallanırken... Öteki, bütün hayatım boyunca en çok sevdiğim adamla öpüştüğüm ilk gün... Herkes aşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu.
Ama aslında bu kadar basitti işte: Birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın."
askın buyusunu içinizde hissedip onun acısını da tadacaksınız..
sonu ne zaman okunsa ağlatan kürşat başar kitabı. her ne kadar fazlasıyla betimleme kullanılsada, hikayesi çok güzeldir.
senden ayrı olduğum bir tek an yok
çok uzaklarda olsan bile
seni taşıyor her şey
kokular, sesler, seslenişler
ne zamandır görmüyor gözlerim
unuttum tanıdığım ne varsa
bir tek senin yüzün
çok uzaklarda olsan bile..
hiç bitmesini istemediğiniz kitaplardan biri. henüz bitirmediğim için sonu hakkında yorum yapamıyorum.**kürşat başar'ın güzel türkçesi ve akıcı dilinin yanı sıra benim asıl beğendiğim nokta hayat hakkında muhteşem yorumları oldu.*
küçük bir kız çocuğu olduğum günlerden beri bana hep aynı şeyi söylediler: "gerçekleri gör!"
evet ama beni mutsuz eden gerçeği görüp de ne yapayım? siz ne isterseniz düşünün, ben yalanları severim. hayalleri, düşleri, kimseye zararı olmayan yalanları...
insan işte böyle bir evin içinde oturup bunca yıldan sonra yalnız gerçekleri düşünse ancak hayatının neden bu denli uzun olduğuna şaşabilir... canı sıkılır.
hem kim bütün bu hayatın bir rüya değil de gerçek olduğunu söyleyebilir ki?
"sana bir şey sormak istiyorum" dedim birden. aslında bunu düşünmemiştim, o an aklıma gelmişti. şimdi pek zavallıca geliyor ama sordum işte: "bana aşık mısın? "
bir an sustu.
"bu ne biçim soru böyle? " dedi.
yanlış cevap. ne sanıyorsunuz? bu oyunda bu sorunun tek bir cevabı vardır ve eğer bir erkek o cevabı vermiyorsa yanar, oyun bozulur.
"öylesine sordum" dedim, "sonra konuşuruz, herhalde işlerin var, hoşçakal..."
telefonu kapattım.
"insan bir düşü sevebilir mi?"
"evet, bence zaten en çok onu sevebilir, bir düşü..."
hem nasıl bu kadar sade hem de bu kadar vurucu cümleler barındırdığına hayret ettiğim kitaptır. sonunu merak etmeme ragmen bitmesini hiç istememekteyim.
dönemin dış işleri bakanı olup menderesle beraber idam edilen fatin rüştü zorlu'nun gerçek yaşam öyküsünü aslında gerçek aşkını konu alan bir baş yapıt...