ne kadar mükemmel bir altyapımız olduğunu göstermektedir. hadi istanbul'u geçtim, çarpık kentleşme...vs derken bi nebze anlayabiliyorsun ama ankara da böyle bir şey olması ne demektir yahu. burası senin başkentin.
bir de o gökküsagı denen zırtapoz yerdede trafik bildigin felç olmuştu durumudur. otobüsle 20 dkda aldık 20 metreyi. ve otobus o kadar havasızdı ki ayakta durmaya dayanamayıp genelkurmayın önünde indim sözlük. sonra giden otobüsün arkasından baktım ki o bölgede trafik akıyormus. bosuna 15dkda yürüyerek aldım o kısa yolu. böyle sacma bir gündü iste.
belediyenin işlevsizliğini gördüğümüz, aslında rezilliklere yol açan bi durumdur. ancak ben ve benim gibi yağmurda ıslanmayı sevenler için eşsiz günlerden biriydi. untimely ve diğer can arkadaşla, sokakta çığlık çığlığa yağmur altında hoplayıp zıplayarak, göletlerden geçmek inanılmaz zevkliydi. çoraplarımızın sırılsıklam olması bile bizi durduramadı. hayattan keyif almak lazım. her anın değerini bilmek lazım. belki de ankaradaki bu son günlerimiz ve bugünlerin de tadını çıkarmak lazım. yaşamak herşeye rağmen güzel bea.
bugün dikimevi'nin oradaki duraktan 339 numaralı otobüse bindik, binmemizle birlikte gök yere inmeye başladı. derken 10 dakika içinde beşevlerdeki ana kampüse vardık, ama yağmur olabildiğince yağıyordu. ilk önce otobüsten hiç inmemeyi düşündük. sonra aklıma otobüsü tam sabancının yanındaki alt geçitte durdurmak geldi. tam köprü altına geldik ki, köprü altı göle dönmüştü çoktan ve önümüzdeki polo suda kaldı. bizde indik ve kendimizi alt geçite attık. artık bizim için heyecanlı saatler başlamıştı. polo'nun içindekiler su seviyesi yüksek olduğu için çıkmıyordu. araçlar artık köprü altına giremiyordu. sadece otobüsler geçiyordu. köprünün kaldırım bölümünde de biz yaklaşık 50-60 kişi göle girmeye cesaret edemiyordu. karşı tarafta ise arabalar kaldırımdan geçiyordu. sonra polo'nun sahibi çıktı içinden zorla itti, olmadı. sonra ego'nun biri arkasına yanaştı, adam otobüsten destek alarak itti. o arada birkaç gönüllü genç suyun içine atladı ve adama yardım ettiler. derken bir transporter hızla girdi ama çıkamadı sudan. onun içindekiler de indi mecburen, su seviyesi iyice yükseldi bu arada ve arabanın içine su doldu. bu böyle yaklaşık 25 dakika devam etti ve hayatımızda bunu görmüş olduk.
30 yıl önce ile 30 yıl sonranın bir farkı yok. başkentte sokağa 1 bardak su dök, yağmur kanalları tıkanır, trafik çile olur. eskiden de böyleydi. çok takmayın.