dışta olanın içte olana etkisi pek fazla. manadan uzak bir yaşam formu. dışta olan pek dominant karaktere ve ruha işlemek adına ve tüm illegalitesini biliyor ahlaksal düzlemin. dış öyle baskın ki; interneti, televizyonu, kitapları, dayattığı kalıpsal yaşam çeşitliliği, saldırgan tüketim kültürü ve toplumun üzerine binmesi. dışta olan daha karakter duvarlarını öremeyecek kadar ufak bir yaşta iken saldırıyor sana. masumiyetten habersiz ruhundaki manayı söküp atma derdinde. içini kendiyle doldurmak istiyor dışta olan. içindeki manayı kaybetmeni, onu kendin dahi bulamayacağın kadar derinlere gömmeni istiyor. farkında değilsin, manasızlaşıyorsun. anlamsız bir zaman öldürgeci olarak et ve kemikten bir oyuncak gibi yaşıyorsun. aşkı filmlerden, klişelerden, kitaplardan öğrenen birisin, nasıl giyineceğini önüne serdiği kalıplarla dışta olan sana öğretiyor. seç diyor. bunlardan birini seç. çünkü sen özgürsün. ben istediğim kadar özgürsün. işte bu yüzden amerikan işçisinin pantolonu gayet normal gelirken sana ve kovboy şapkası takmak ''tarz'' iken. şalvarın yahut fesin manası gerilerden gelen bir gericilik oluyor. işlemişler bilincine. sen onlar olmuşsun. onlar asıl seni sana gömmüşler. dıştaki olanla dola dola sen, sen olmaktan çıktın. bir torna tezgahının ürünüsün artık. benzersin ötekine. neyi seveceğini,nasıl seveceğini, nerede seveceğini ve nasıl sevmeyi bırakacağını dışta olan öğretti. nefretini, kıskançlığını ve hatta kinini o şekillendirdi. anlamsız bir şekilde yaşıyorsun. kendine dönüp kendini kazıp, kendini kazıyıp, kendi ölü gerçekliğine ulaşmaktan başka yolun yok fakat buna karşın isteğin az. dışta olan sana imkansızı öğretti. onun isteğinin dışındaki her şeyin imkansızlığını. senin hep boş yahut bomboş olacağını,seni sadece onun doldurabileceğini öğretti. sen sen değilsin, sen başkasısın. içte olanı öldürdüler içinde olanı öldürdüler onu sana gömdüler. sen başkasısın. o değilsin. gerçek sen değilsin.