gidilen yolda aşamalardan biridir. eri geçi yok faaliyete geçirilmesi ciddi anlamda -mecliste veya referandumda- gerçekleşecektir. aklı başında her yurttaş bilmelidir ki; bu sistem, mevcut ortadoğu ortamını da düşünerek, bu ülkede dikta bir rejime dönüşecektir.
son suriye mevzularına kadar ciddi ciddi gidilen yoldur. fakat isarille yandaş görünmek istemeyen devlet erkanı maşası olduğu abd, ab, israil gibi global güçleri karşısına almak üzere. keser döner sap döner olucak sanırım. feyto geçmeyin diye nota verdi. bakıcaz artık.
bu sistem ile özerkliğin önü biraz daha açılmış olacak. bunu bildiği için çözüm süreci ile çekilmeyi başlattı diye düşünüyorum.
türkiye coğrafi olarak çok büyük bir ülke değil ki eyaletlere ayrılsın. gereği yokken kişisel isteklerden olsa gerek gelir bu sistem. sonra bir tarafta sağ,bir tarafta sol partisi. sağ sol ayrımı tekrar canlabilir. ne gerek var.
gozu kabede degıl wasıngtonda olanların ornek aldıgı sıstemdır. ısım verıp rencıde etmeyecem ama amac abdnın ıstekleını meclısten daha hızlı gecımek ve daha fazla domalmaktır.
pratikte tutup tutmayacağı belli olmayan( tutma ihtimali de gayet olan) ancak teoride sorunlu duran. anayasa hukuku doktrinin ezici çoğunluğunun türkiye' ye önermediği sistemdir. ancak tekrar belirtmekte yarar var: teoride her ne kadar sorunlu dursa da uygulandığı zaman tutup tutmayacağı bilinemez, ne olursa olsun bilim adamlarının ihtiyatlı konuşması lazım. he şayet kurumlar arası dengeler iyi ayarlanmaz, örneğin partili cumhurbaşkanı gibi aşırı bir sistem öngörülürse işte o zaman uygulandığı zaman çok ciddi sıkıntılar çıkaracağı aşikar olacaktır.
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Amerikada gazetelerin genel yayın yönetmenlerini toplamış ve açıklamalarda bulunmuş.
Şöyle diyor: Başkanlık sisteminin tartışmaya açılmasını istiyoruz. Neyi kabul ettiniz ki, bunu tartışmaktan kaçınıyorsunuz? Başkanlık olursa hangi zihniyet tasfiye olur? Herhalde kendi zihniyetlerinin tasfiye olmasından endişe ediyorlar.
Demagoji bu siyaset sınıfının en iyi yaptığı iş sanırım. Halkın olayları yakından takip etmediğini bilirler, onun için kolayca gerçekleri çarpıtabilirler.
Başbakanın Tartışmaktan kaçınıyorsunuz dediği sistemi tartışmaktan kaçınanlar kimlerdir?
Ben yanıtını söyleyeyim: Başbakandan makamsal ulufe bekleyen ve adının başında nasıl olduysa profesör gibi unvanlar da bulunan bir takım zevat!
Onlar tartışmıyorlar, çünkü icat ettikleri Türk tipi başkanlık sisteminin demokratik herhangi bir sistemle, ne başkanlık sistemiyle, ne de parlamenter sistemle bir ilgisi olmadığını biliyorlar. Tartışmaktan kaçınmalarının nedeni bu ve halkın bu tartışmalar sonucunda gözünün açılabileceğinden endişe ediyorlar.
Gazete köşelerinde, toplantılarda soruluyor: Neden sizin önerdiğiniz sistemde güçler ayrılığı prensipleri ihmal edilmiş? Neden sizin önerdiğiniz sistemin bir benzeri hiçbir demokratik ülkede yok? Neden madem başkanlık sistemi istiyorsunuz, bunun en iyi örneği olan ABD sistemini önermiyorsunuz?
Cevap tısssss!
Çünkü bunlara verilecek cevapları yok.
Onun yerine demagojiye gaz veriyorlar. Tartışmak istiyoruz, tartışmıyorsunuz diyorlar.
O kadar gazete yöneticisinden biri de çıkıp neden bu meseleye dikkat çekemiyor, onu da anlayamıyorum.
Efendim sizin önerdiğiniz sistem tartışıldı, demokratik bulunmadı. Yürütme, yargı ve yasamanın bir tek adamın emrine girmesi eleştiriliyor. Ama sizin bunlara yanıtlarınızı duymadık, şimdi açıklar mısınız diyemiyor!
O da bunu soracak kimse olmadığını bildiği için sallıyor da sallıyor! Yok tartışamamışlar da, tasfiye edilmekten korkmuşlar da vs!
Böyle bir demagoji örneğini geçen hafta ben Türkiye dışındayken Başbakanın partideki yardımcısı Hüseyin Çelik de yapmış.
Reyhanlıda patlayan bombaların ardından getirilen yayın yasağını savunurken, 11 Eylülde Amerikada aynı şeyin yaşandığını iddia etmiş.
Baktım gazetelerde Çelikin bu uydurmasıyla ilgili bir haber de yayınlanmamış.
Ben söyleyeyim: Çelik uyduruyor, Amerikada böyle bir yayın yasağı alınmadı, alınamazdı da! Amerikan Anayasası buna engeldir.
Çelik, NTVde böyle sallarken programın sunucusu araya girip de bunu soramamış kendisine.
Seyredemediğim için bilmiyorum, acaba bir de onaylar gibi kafasını salladı mı, çok merak ediyorum.
Başbakan o kitabı okumaz, yazar
BAŞBAKANın Amerika ziyaretinde eşine Georgetown Üniversitesinde bir kitap hediye edilmiş.
Kitabın adı Diktatörlüğün Psikolojisi! Yazarı Prof. Fathali M. Mogadhan, üniversitenin psikoloji bölümünde çalışıyormuş ve bu kitabıyla diktatörlüklerin tarih içinde neden oluştuğu sorusuna yanıt arıyormuş.
iran asıllı profesör her toplumda diktatörlüğe meyilli bireylerin olduğunu, demokrasilerin de diktatörlüklere evrilebileceğini söylüyor.Keşke Profesör Mogadhanı, Türkiyeye davet etselerdi diye düşündüm, bununla ilgili haberleri okurken.
Profesör böylece teorik çerçevesini çizdiği bir konuda ampirik gözlem fırsatı bulurdu.
Bir toplumun demokratik bir lideri nasıl bir diktatöre dönüştürebileceği üzerine birinci elden yaşanmış örnek toplardı.
Bir de not: Bu kitabın hediye edildiği haberi, Başbakanın damadının yönettiği Sabah da dahil olmak üzere yandaş medyada yayımlanmadı. Neden acaba?
Mehmet Y. YILMAZ
Gelmesini istemedigim sistemdir. Tamam akp ekonomide saglikta tarimda falan iyi ama dis ve ic politikada iyice despotlasirlar baskanlik gelirse. Bunun yerine mevcut sistemde devam edilmeli ama halkin sececegi cumhurbaskanina daha milliyetci gorusten biri gelmelidir. Zira acilim olayi falan derken akp batirdi suriyeyle de siviyor su an. Halkin sececegi cumhurbaskani akp'ye balans ayari yapacak nitelikte olmalidir onun kuklasi degil.
recep tayyip erdoğan olursa başkan pek çok insan tarafından onaylanacak sistem.
önce adama bakarız adam mı diye ki en adam rte şu sıralar, sonra sisteme bakarız sistem mi diye ki rte başkanlık diyor, öyle olmalı.
türkiyeye gelirse muhtemelen istismar edilecek sistem .adb de var tamam ama adamlar biliyor sistemin içini ama bizim halk bilmiyor bilmeyinsana da bizim münafıklar tayfası mutlak monarşiyi başkanlık sistemi diye yutturacaklar yada mutlak monarşi ve başkanlık sistemi karışımı melez bir sistem dayatacaklar.
güçlü bir demokrasinin olmazsa olmazıdır. düşünce özgürlüğünün yolunu açar, sosyal ülke olduğumuzu anlarız. ancak bu nötr zihniyetle türkiye'de oldukça eğreti durur bu sistem.
AKP tarafından anayasa komisyonuna sunulmuş olan sistem ancak sistemin şöyle bir sıkıntısı var
1)Başkan nasıl olur da parlementoyu feshetme yetkisi olur?Halkın oyuyla gelen halkın oyuyla gelen diğer meclisi nasıl fesheder?
2)Başkana kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi var.Keskin kuvvetler ayrılığında yürütmenin başı nasıl yasama yapar?
3) Başkanın kararları ne derece yargı denetimine açık bu sorunun cevabı yok. Fren-denge mekanizmaları konusunda bi'haberiz
4) Eyalet olacak mı sorusu belirsizdir ve eyalet ülkemizde özerk Kürdistan'a çıkar.
5)Bu sistem 2 parti üzerinden yürür. Ülkede sağ sol arası oy farkı çok olması ve MHP ile BDP'nin iyice sistem dışına atılması siyasi alanda sorun yaratacaktır
6)Pek çok ülkede diktatörlüğe yol açmışken ülkemizde böyle olmayacağını garantisi nedir?
7)Başkan farklı bir partiden yasama çoğunluğu farklı bir partiden olursa sistem kitlenmez mi?
Bu sorulara verilen cevaplar bugüne kadar beni tatmin etmediği için desteklemediğim sistemdir.
biz bunu eleştirdiğimizde "bu sistem padişahlığa giden yol" dediğimizde (ki adam fiilen padişahmış zaten!) "akp sayesinde ileri demokrasiyi yaşıyoruz" diyen yavşaklar vardı!
beşir atalayın ''cumhurbaşkanı adayımız %99 sayın erdoğandır.'' demesiyle kesinleşen yeni yönetim şeklimiz.
bi şekilde bir oldu bittiye getirilecek ve meclisten geçecektir. artık tam o sırada suriyeden füze mi düşer karakolumuz mu basılır istanbulda intahar saldırısı mı olur bilemem.
asıl merak ettiğim eyalet sistemi gerçekten gelicek mi?
hem istikrarı sağlayan, hem de demokrasiyi daha katılımcı hale getiren bir sistemdir; yararlıdır pratikte.
bizde sorun şu; ülkede çok fazla zıt görüş var. Biri gelir milliyetçilik yapar, biri gelir ümmetçilik yapar, biri gelir batıcılık yapar. hal böyle olunca bu sistem istikrara değil kutuplaşmaya sebep olacaktır.
türkiyede uygulanabilecek bir sistem değildir, zırt pırt gündeme getirilmesinin de yegane sebebi başbakanın çıkarlarıdır, milli çıkarlar değil. başkanlık sisteminin abd'den başka bir yerde demokratik bir örneğine rastlamak pek mümkün değil. onda da amerikan demokrasisinin pek de "örnek" bir demokrasi olmadığını ayrıca belirtmek lazım. bu sistemin türkiyeye gelmesini savunanların hiç birisinden akıllı mantıklı tek bir argüman duymadım. çoğu da akp partizanlığıyla en ufak bir şey bilmeden saçma salak konuşan insanlar. çok önemli bir akpli vekil bile şöyle savunmuştu bu sistemi: "biz mesela bakıyoruz, mecliste chpliler el kaldırırsa biz kaldırmıyoruz. bu demokratik bir sistem değil, başkanlık sistemi gelirse bu konuda da gelişme sağlanır." şimdi bunun akla mantığa sığacak bir tarafı var mı? vekiller saksılık yapmaya gelmişse bunu başkanlık sistemi mi değiştirecek?
öte yandan akp döneminde açık bir şekilde check and balance sistemi zarar gördü. artık yargının bağımsızlığı dahi bizzat hükümet tarafından sorgulanır oldu. yargıya mevcut iktidar dahil, yargı mensupları dahil hiç kimse güvenemiyor. bırakın demokrasiyi, hukuk devleti özelliğimizi bile kaybetmekteyiz. durum korkunç. ve siz böyle bir süreçte dahi başkanlık sistemi gibi, check and balance'ın iyi denetlenemediği, hükümetin güçsüz olmaması halinde tek adam rejimine kolayca geçebilecek bir sistemi önerebiliyorsunuz. pes vallahi. bakın amaç demokrasiyse, bir sistem oturtmaksa, bu konuda iki üç sayfa bir şeyler okumuş herkes bilir ki, önemli olan tek şey kendinize uygun bir sistemi belirlemiş olmanızdır. başkanlık sistemi de, bizdeki parlamenter sistem de, yarı başkanlık da demokrasi için bir çözüm değildir. bunların avantajları ve dezavantajları vardır. önemli olan sizin hangisine daha yatkın olduğunuzdur. türkiyenin yanında, yöresinde bu sistemi uygulayan bir tek "demokratik" model yok. avrupada hakim olan sistem de şu anda kullandığımız sistem. http://tr.wikipedia.org/w...a:Forms_of_government.svg buradan da bakabilirsiniz.
yani bu başkanlık merakı nedir anlamak mümkün değil. eğer aranızda "diktatörlükse diktatörlük, ben rte gibi bir diktatöre hayır demem" diyenler varsa bir daha düşünsün. bugün o diktatör senin sevdiğin adam olabilir ama yarın yerine esad gibileri de gelebilir, bunu da unutmamak lazım. öte yandan, bugün memnun olabilirsin tıpkı geçen seneye kadar gülencilerin memnun olduğu gibi. ama yarın memnun olmadığın zaman onu iktidardan indirmeye gücün yetebilecek mi? hiç sanmıyorum.
hiç kimsenin türkiyeyi sikimsonik arap devletlerine döndermeye hakkı yok. açık konuşayım, bu diktatörleşme eğilimi her iki tarafı da uçuruma sürükler. söz konusu rejimse, bu işin şakası olmaz. akp, mhp, chp tartışmalarından çok daha ciddi bir konu başkanlık sistemi konusu. ve bu işi bilenlerine bırakmak gerekir. kişisel hevesler uğruna memleketin neredeyse bir asırda inşa ettiği değerleri yıkmaya kalkışırsanız hepimiz altında kalırız. en çok da onu yıkmaya çalışanlar.