halısahalarda gerek halısaha yönetimi olsun gerekse birbirini pek fazla tanımayan futbolcular arasında oldukça yaygınlaşmış kelimedir. başkan topu göndersene, başkan formayı atsana, başkan hiç pas vermiyon, başkan geride kal diye devam eder. başlangıçta gurur okşasada sonradan hay başkanını eşşek z.ks.n dedirtecek kadar çıldırtır. ayrıca ileride hocamın yerine geçmesi de muhtemeldir.
18-25 arasındaki kentli gençlerin birbirlerine söyledikleri yeni hitap şekli.
sanırım ülkücü köklerden geliyor bu. kaynağını bilemiyorum ama böyle umuyorum. yanlışım varsa zamanı olan beni dürter barışırız falan o ayrı konu.
çok berbattır bu amuna goyduk bülent başkan cümlesi içinde de görebileceğimiz hitap şekli. 18'inde olan iki tıfıl genç neden birbirlerine başkan der anlayamıyorum ben bi türlü. ne alaka mına koyim. üstelik bunu söylerken boşalakmış hissiyatı verenler var, o denli zevk alıyorlar.
bu türk insanın içindeki ünvan tutkusunu gösteriyor bence. kimse sıradan olmak istemiyor. herkes hayallerinin mesleği yerine hayallerinin ünvanını arıyor.
dön baba cumhuriyetin kurulduğu yıllardaki cehape diktasına. o kadar yıl ülkeyi sömüren memur ve asker sınıfının egemenliğine...
ayıkamadım bak lan
dön gölgene saklan
hani saklı yerlerim.
gizli dikire bol verin
anlamadın başkan
anlatıcam baştan
gel bugün olsa yeniden
hep annemi dinlesen
harama el sürmesen
olup olmadı başkan
dön sırtına yaslan
hani saklı yerlerin
masum kabahatlerin
anlamadın başkan
anlatıcam baştan
sesim ayyuka çıksa yeniden
hep bu şarkıyı söylesem
okula hiç gitmesem
başkan maskara ettin bizi bak
yürü hadi kendi işine
kim söyledi karamürsel sepeti de
sandın sen bizi de..
kurakta bir öfke yetiştirdim ama mevsimi değildi
sen beni tanıyamadın ama kime sorsan bilirdi
halka arasında kullanılan anti-entellektüel sıfat. yeri gelir nasılsın manasında vay başkan dersin anlarlar, yeri gelir başkaaan derler bi muzırlık yaptığını ima ederler, yeri gelir başşşkan derler gülmeden edemezsin. çeşit çeşit kullanım alanları manaları vardır bu başkanın.
Lisedeyken şahsıma ait olan bir ünvan. On bir ve on ikinci sınıftayken kimsenin sınıf başkanlığına aday olmamasından ötürü şahsen başkanlığa aday olarak ve bütün sınıfın oylarını alarak okul hiyerarşisinde kendime bir makam edindim. Sınıf arkadaşlarımın bana sürekli başkan demeleri gururumu okşuyordu. Açıkçası tek aday olduğumdan dolayı seçilmiş olmam benim için hiç önemli değildi. Başkalarının önemsemediği bir şey benim için çok değerliydi. Doğruyu söylemek gerekirse aktif bir başkan değildim. Üzerimde sorumluluk taşımayarak o makama sahip olmak benim çok hoşuma gidiyordu. Gel zaman git zaman görevim olan başkanlık ismimin yerini aldı. Arkadaşlarım ismimle beni çağırmak yerine Başkan deyip duruyorlardı. Bu durum ufaktan da olsa sinirimi bozdu. Lisenin sonuna da az kalmıştı. Bu yüzden makamı bırakamıyordum. Bıraksam da değişen bir şey olmayacaktı. Herkes beni başkan olarak biliyordu. Üniversiteyi bitirdim. iş hayatına başladım ama ne zaman liseden bir arkadaşla görüşsem hemen bana Başkan diye hitap ediyor. Bu da makam sahibi olmanın kötü yanı işte. Galiba yüksek makamlara gelenler bu yüzden makamı kolay kolay bırakamıyor. Çünkü makam onlarla öyle bir bütünleşiyor ki makamı bırakmaları hâlinde büyük bir boşluğa düşüyorlar. Makamı bırakmak zorunda kalanlar da makam olmadığı için ve hâlâ o makamla anıldıkları için eksik bir şekilde yaşıyorlar.