başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne suya
bir yıldırım
çarpması benim istediğim. okyanusa dökülen nehrin suyunun okyanusa karışması.
göktaşının paris`te yalnız yürüyen adamın başına düşmesi.
bir güneş tutulması
benim istediğim. bir aşk tutuşması.
bin aşktan kaçarken benin rastladığının sen
olması. sığamadığım şehirlerin hepsinin bana ev olması. tutuşturulan hüzünlerin
lacivert bir gecede bir şarap şişesinde yakılması. başka türlü bir şey benim
istediğim. bu çağda olmaz olası. geceye sığmaz yaşanması. gündüzde hep eksik
kalması. başka, başka bir şey. bir yıldırım çarpması. bir yanardağ faciası.
öyle
bir gelmelisin ki bana ben lal kalmalıyım. kulaklarım duymamalı bir daha başka
bir sesi. gözlerim görmemeli başka bir yüzü.
deste deste biriktirdiğim
yalnızlığım yanında erimeli. yüzümde bir sarhoş gülümseme gezinmeli. mevsimler
anlamsız, mevsimler şaşkın düşmeli.
aşk, öyle bir çarpsın ki beni o ben ben
olmayayım dediğim gecelerin cevabı olmalı. kaçtığım sokaklardan sana sığınmalı.
aşkından harap bitap düşmüş olmalı. seni sevmekten, seni sevmekten başka çıkışım
olmasa...
aşk kapımı öyle bir çalsa ki benim o kapım bir daha kapanmasa.
topladığım denizkabukları sahibini bulsa. gecelerde ve yalnız işlediğim o hatlar
bir mana kazansa. mana. manam sana kaysa. senle varolsa bu hayat. ve bir gün
yine seninle yok olsa.
hiçbir taht hiçbir saltanat bana senden başkasını
hatırlatmasa. haremdeki cariyeler azad olsa, sultanlık yıkılsa ben sana
sığınsam. kaçak bir padişah olarak sadece aşkına sığınsam. bana baksan. beni
anlasan. bana baksan. bana baksan.
sen bana baksan o anlar zamanın hükmünden
çıkar. senin gözlerinin değdiği gözlerim öyle bir hal alır ki ne bir daha
göreceği şeyler onun için anlamlıdır ne de geçmişinde gördükleri. an
hüviyetsizdir artık. an aşka bulanmıştır. an aşkla yıkanmıştır.
aşkın değdiği
bir şeyin hiç eskisi gibi kaldığını duydun mu sen?
aşkla eriyen dudaklarının
dudaklarıma değmesi nasıl bir ateş yakar bende hiç düşündünmü sen? küresel
ısınma dedikleri yanında anlamsız kalır. buzullar erir. bu dünya bir alev topuna
döner. gece. ve mum ışıkları aydınlatırken odayı. senin aşk kokan bedenin.
cennetin hangi bahçesinden çalınmış bu topraklar. sırtın. sırtındaki o ben.
boynundaki ufak izin. hangi cennet bahçesi kokunu taşır? hangi çiçekte hangi
koku senin kadar anlamlı olur. gece. ve biz ikimiz birer göktaşıyız. uzayın
derinliklerinde birbirimize doğru bilinmez bir hızla seyreden. birazdan
tutuşacağız. ve bu tutuşmadan. ne sen sağ çıkabileceksin ne de ben.
liman olan
aşka nasıl sığınabilirim? nasıl bir kaptanım ki ben bu gemiyi bir türlü kontrol
edememekteyim. soğuklarda güvertede yani bu yapayalnız ruhta bir gömlek bir
ceket gezinmekteyim.
istanbul. aşk eğer sen olsa idin. ve istanbul istanbul
olmasa idi ben onu fethederdim. adını o şehre verirdim. yüzyıllarca seni
bilsinler ve sana aşık olsunlar diye.
aşk. hangi denizin kıyısındasın sen.
hangi kumsalda duruyor ayak izin.
başka türlü birşey benim istediğim.
bir
kadın bir erkek arasında geçen. ve içinde sadece mana bulunan.*
Bana ulaşmak ve içimdeki yarım kalan hayat hikâyelerini bulmak çok zor değil. Ne ben o kocaman dalgalı sahildeyim ne de sen oraya varıp da benimle konuşabilecek bir yürek sahibi...