hani insanın "ömrüm boyunca unutmam" dediği anlar vardır ya, onun gibi tuhaf birşey.
Aslında düşünmemek, unutmak, boş vermek gerekir.
Ben değil, o kaybetti demek gerekir.
Kabullenmek gerekir.
beni sevdiğim seçeneğe bile almadı, biriyle kafasında bile kıyaslamadı, bu bunu yapar ama o ne yapar diye sormadı. ihtimalim bile olmadı( ne kadar tipsizim artık orası sizin hayal gücünüze kalmış)
o yüzden kızamadım kimseye, tipsiz olmak babamın suçuydu aslında o bile dürüst olamadı " hay senin tipini sikeyim" demedi evladına ve kırmadı kalbimi, oysa kırsaydı kalbimi o küçük yaşta sevmeye cesaret edemezdim ve kayıplarım bu kadar büyük olmazdı.
arkadaşlarım bile ödemeli arıyor beni, neyse o yüzden bir önemi yoktur.
Duygusal davranıyoruz ister istemez ama bu işin doğası bu. Herkesin tercih edildiği başkası vardır. Az yaşayan vardır çok yasayan vardır fark orada olabilir
Makalelerini, tezini, hastalarını, öğrencilerini öne sürüp benim hayatım böyle vaktim yok hiçbir şeye (sana) zaman ayıramıyorum dediğinde kendimi kıyaslayabileceğim hatta rakip görüp yenilgiyi kabullenebileceğim biri yoktu karşımda.
O zamanlar kendi kendime keşke başkasını bana tercih etseydi de en azından adam gibi sinirlenip öfkelebilseydim ama napayım adamcağız çok çalışıyo haklı diyebilmiştim sadece.
Şimdiyse dönüp o zamana baktığımda aklıma gelen söz; "gerçekten seven, bir yolunu bulur ve sana gelir.kendinden bile gider; ama sana hep gelir."