kendi kendini dinletiyor. o kadar çok çelişkili beyanlar veriyorlar ki son zamanlarda, "kim nerde ne demiş" olayının takibi için hepsi odasına dinleme şeysi koymuş. akşam kayıtları dinleyip bir sonraki güne sıçmık hazırlıyorlarmuş.
tabi tayyip bu, unutmuş bizimki cihazı kendi koyduğunu, ortalığı velveleye vermiş.
ya da tesadüfen bir başkası görünce cihazı, "amk biz böyle malız işte" demek yerine kıvırmıştır, dinliyolar bizi diye.
mağdur edebiyatı yapmaya alışmış trilyonluk servete sahip bir çakalın halkın önünde icra ettiği son "ben de mağdurum" tiyatrosudur.
kendi kurduğu -yeni- derin devlette boğulma emareleri göstermiş bir kasımpaşalının serde belki de son serzenişleri olarak da ölmeden önceki son doğru sözleri olarak algılanabilirse de; -piyonlar, ölüm dahi gösterilmeyecek kadar yüceltilir- kuralıyla hareket eden ulu abd ve cia ke(n)di kumuna sıçmayı maharet sanan köpekler yetiştirmiştir hep bu coğrafyada.
bu kendini kedi sanan (nam-ı diğer aslan) köpekler, sıçtıkları kumun ortadoğu coğrafyası olduğunu zanneder ve fakat bu topraklar ortadoğu değil anadoludur. petrolle beslenen ulu itlerin coğrafyasında sınırlar belki cetvelle çizilir ama burada kanla çizilir ya habibi.
vicdanını paraya tahvil edenlerin yavru it gibi ağlamasıdır aslında "dinliyorlar beniiiiii" ağıtları.
bu coğrafyanın kuralıdır; acırsan acınacak hale gelirsin. vicdanla yoğurulmuş bu topraklara vicdansızlığı şiar ettiler.